162

"Allah'ın rızasına tâbi olan kimse, Allah'ın hışmına uğrayan gibi midir? Onun durağı cehennemdir. O, ne kötü dönüş yeridir'.

Bil ki Allahü teâlâ, "Sonra herkese kazandığı şey eksiksiz verilir " buyurunca, bunun peşisıra bu cümlenin tafsilatını getirmiş, itaatkâr olanların mükafaatı ile günahkâr olanların cezasını beyân etmiş ve buyurmuştur. Bu âyetle ilgili bazı meseleler vardır:

Birinci Mesele

Müfessirlerin, bu hususta çeşitli izahları vardır:

1-"Ganimette hainlik yapmama hususunda, Allah'ın rızasına tabî olan kimse, hainlik yaparak Allah'ın hışmına uğrayan kimse gibi olur mu?" Bu, Kelbî ve Dehhâk'ın görüşüdür.

2-"İman etmek ve O'na taatla ibâdet etmek suretiyle Allah'ın rızasına tâbi olan kimse, Allah'ı inkâr etmek ve O'na karşı günah işlemek suretiyle O'nun hışmına uğrayan (gazabına uğrayan) kimse gibi olur mu?"

3-"Allah'ın rızasına tabî olan muhacirler, Allah'ın hışmına uğrayan münafıklar gibi olur mu?"

4- Zeccâc şöyle demiştir: "Müşrikler, müslümanlara hücum edince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de müslümanları, müşriklere hücum etmeye çağırdı. Bazısı bu çağrıya uydu, bazısı uymadı. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, "Allah'ın rızasına tâbi olan kimse ki bunlar, Allah'ın emrine uyan kimselerdir, "Allah'ın hışmına uğrayan gibi olur mu?" ki bunlar da, Cenâb-ı Hakk'ın sözünü kabul etmeyen kimselerdir.

Kadî şöyle demiştir: "Bütün bu izahlar doğrudur. Lâfzı, bunlardan birisine hasretmek caiz değildir. Çünkü lâfız umumî bir lâfızdır; bu sebeple de bütün bunları içine alması gerekir. Çünkü tâatte bulunan herkes, Hak teâlâ'nın, "Allah'ın rızasma tâbi olan kimse" buyruğunun muradına; nefsine ve şehvetine uyan herkes de, O'nun, Allah'ın hışmına uğrayan gibi midir?" sözünün muhtevasına girmektedir. Bu babta söylenebilecek sözün özü şudur: "Âyet, muayyen bir hadise hakkında nazil olmuştur. Ancak ne var ki sen, sebebin hususî olmasının, hükmün umumîliğine mâni olmayacağını biliyorsun."

İkinci Mesele

Hak teâlâ'nın, "Allah'ın rızasına tabi olan kimse.." buyruğundaki hemze, inkâr ifâde etmekte olup, fâ harfi de bir mahzûfa atf için getirilmiştir. Kelâmın takdiri ise, "İttikâ edip, böylece de Allah'ın rızâsına tâbi olan.. gibi midir?" (elbette onun gibi değildir) şeklindedir.

Üçüncü Mesele

Hak teâlâ'nın, (......) ifâdesi, "Allah'ın gazabına uğradı, onu sırtlandı" anlamındadır. Biz bu hususu, Bakara sûresi 61. âyetin tefsirinde açıklamıştık.

Dördüncü Mesele

Âsım'dan rivayet edilen iki rivayetin birinde o, râ harfinin dammesiyle; diğer kıraat imamları ise, râ harfinin kesresiyle (......) şeklinde okumuşlardır ki, bu iki kalıt) da, "hoşnut oldu" fiilindenmasdardırlar. Bu ifâdenin damme ile okunması gibi; kesreyle okunması da "zannetmek" kelimesi gibidir.

Beşinci Mesele

Hak teâlâ'nın, "Onun durağı cehennemdir" buyruğu, kendisinden önceki ifâdelerle ilgilidir. Kelâmın takdiri ise, "Allah'ın hışmına uğrayıp da, varacağıyer de cehennem olan kimse gibi olur mu?" şeklindedir. Cenâb-ı Hakk'ın, "O, ne kötü dönüş yeridir!" buyruğu kendisinden öncesiyle alâkalı olmayıp, yeni başlayan bir sözdür. Cenâb-ı Hak sanki, cehennemi zikrettiği için, bunun peşinden onun vasfını getirmiş gibidir.

Altıncı Mesele

Bu âyetin bir benzeri de, "Yoksa kötülükleri kazananlar, kendilerini, iman edip de iyi amel (ve hareketlerde bulunanlar gibi mi yapacağız, dirim ve ölümleri bir mi olacak sandı(lar)?" (Casiye, 21), "Öyle ya, mü'min olan kimse, imandan hariç kişi gibi midir? Onlar, müsavi olmazlar" (Secde, 18) ve "Yoksa biz, iman edip de güzel güzel amel edenleri yeryüzünde fesad çıkaranlar gibi mi tutacağız? Yahud, müttakileri doğru yoldan sapanlar gibi mi sayacağız?" âyetleridir. (Mutezile) topluluğu bu âyet ile, Allahü teâlâ'nın itaatkârları cehenneme, günahkârları da cennete sokmasının caiz olmadığı hususunda istidlal etmiş ve şöyle demişlerdir: "Allahü teâlâ bunu, istib'âd (tuhaf görme, imkansız görme) yoluyla zikretmiştir. Bu şayet, aklen imkânsız olmasaydı, aksi halde bu tuhaf görme hoş ve güzel olmazdı." Kaffâl bunu te'kîd ederek şöyle demiştir: "Hikmet-i ilâhiyyede günahkârın muhsin ile müsavi tutulması caiz değildir. Çünkü böyle bir durumda, günahlara teşvik, onu mubah kılma ve tâatleri de terk söz konusudur.

İnsanların Birbirinden Farklı Olmaları

162 ﴿