27

"(Evet), Allah sizin tevbelerinizi kabul etmek ister. Şehvetlerine uyanlar ise, sizin büyük bir meyl ile sapmanızı dilerler".

Âyetle ilgili iki mesele vardır:

Birinci Mesele

Denildiğine göre mecûsîler, kız kardeş ve erkek kardeşle, yeğenlerle (kızkardeşin kızlarıyla) evlenmeyi helâl görüyorlardı. Cenâb-ı Hak bunların nikâhlanmasını haram kılınca, onlar şöyle dediler: "Sizler, hala ve teyze kızlarının nikahını helâl kabul ediyorsunuz. Hala ve teyzelerin nikahı ise size haramdır. Binaenaleyh, yeğenleri (erkek ve kız kardeşlerin kızlarını) da nikahlayın..." İşte bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu.

İkinci Mesele

Mu'tezile şöyle demektedir: Allahü teâlâ'nın "Allah sizin tevbelerinizi kabul etmek ister" buyruğu, Allahü teâlâ'nın, herkesin tevbesini ve itâatta bulunmasını irade ettiğine delâlet etmektedir. Alimlerimiz bunun imkânsız olduğunu söylemektedirler. Çünkü Allahü teâlâ, fasıkın tevbe etmeyeceğini bilmektedir. Halbuki fâsıkın tevbe etmesiyle, Allah'ın onun tevbe etmeyeceğini bilmesi, birbirine zıt iki husustur. Allahü teâlâ'nın ilminin zeval bulması imkânsızdır. İki zıddan birinin vacip olmasıyla beraber, diğer zıddın murad edilmiş olması, muhal olduğu bilinen bir şeyi irâde etmektir ki, bu da muhaldir. Hem Cenâb-ı Hak herkesin tevbe etmesini isterken, şeytan da sizin büyük bir meyl ile sapmanızı isteyip, sonra Allah'ın murad ettiği değil de, şeytanın murad ettiği tahakkuk edince, bu durumda Allah'ın mülkünde şeytanın nüfuzu, Allah'ın kendi mülkündeki nüfuzundan daha geçerli ve daha tam olmuş olur ki, bu imkânsızdır. Böylece Cenâb-ı Hakk'ın, "Allah, sizin tevbelerinizi kabul etmek ister" buyruğunun, bu tevbenin kendileri için tahakkuk etmiş olduğu belirli bir topluma bir hitap olduğu sabit olmuş olur.

Allah, Mü'minlerin Yükünü Hafifletmek İster

Sonra Cenâb-ı Hak,

27 ﴿