37Onlar, hem cimrilik yapan, hem de insanlara cimriliği emreden ve Allah'ın tûtf-u İnayetinden kendilerine verdiği şeyleri gizleyenlerdir. Biz o kâfirlere hor ve hakîr edici bir azab hazırladık". Bu âyette ilgili birkaç mesele vardır: Buhl Kelimesinin Kıraati ve Manaları Hamza ve Kisâî, gerek bu âyette, gerekse Hadîd sûresinde, kelimeyi bâ ve hâ harflerinin fethası ile, (......) şeklinde okumuşlardır ki bu, Ensâr'ın kullanışıdır. Diğer kıraat imamları ise, kelimeyi bâ ve hâ harfinin zammesi ile (......) şeklinde okumuşlardır ki bu da güzel bir kullanıştır. "Onlar, hem cimrilik yapan.." sözü, "Kendini beğenen ve daima böbürlenen kimse.. " sözünden bedeldir. Buna göre mana, "Allah, kendini beğenen ve daima böbürlenen kimseyi ve cimrilik edenleri sevmez" şeklindedir. Veya bu ifâde, "zemm" manasından ötürü mahallen mansubtur. Keza bunun yine " zemm"den ötürü merfû olması veya haberi mahzuf olan bir mübtedâ olması da caizdir. Buna göre sanki şöyle denilmektedir "Cimrilik edenler ve şöyle şöyle yapanlar, her türlü kınamaya müstehaktırlar." Üçüncü Mesele Vahidî, bu kelimenin şu dört şekilde kullanıldığını söylemiştir: "Kufi" vezninde "buhl" şeklinde; "kerem" vezninde "behal" şeklinde; "fakr" vezninde "bani" ve 'buhl" şeklinde.. Müberred, bu kelimenin Arapça'da, "İyi davranmamak", şeri'atta ise "Yapması gereken şeyi yapmamak" manasına olduğunu söylemiştir. İbn Abbas (radıyallahü anh), "Bu âyette bahsedilenler, yahudilerclir. Çünkü onlar, Tevrat'ta Hazret-i Muhammed ve sıfatları hakkında bulunan şeyleri itiraf etme hususunda cimrilik edip, milletlerine de bunları gizli tutmayı emretmişlerdir. Cenâb-ı Hakk'ın, "Allah'ın lütf-u inayetinden kendilerine verdiği şeyleri gizleyenlerdir" ifâdesi, "Kitaplarında, Hazret-i Muhammed'in sıfatları hakkındaki bilgiyi gizleyenler" manasına; "Biz, o kâfirlere hor ve hakir edici bir azab hazırladık" buyruğu da, "Biz âhirette, o yahudiler için hor ve hakîr kılıcı bir azab hazırladık" manasınadır" demiştir. Bu görüşü destekleyenler, "Âyetin sonunda "Kâfirler"in zikredilişi, âyetin baş tarafı ile de kâfirlerin kastedilmiş olduğunu göstermektedir" diyerek istidlal etmişlerdir. Diğer alimler ise; "Bundan murad, malda yapılan cimriliktir. Çünkü Allahü teâlâ 'bu tabiri, mal hususunda insanların haklarına riayet etmeyi vacip kıldığı âyetin peşisıra zikretmiştir. Çünkü Allahü teâlâ, "Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin mâlik olduğu kimselere iyilik edin..-" (Nisa, 36) buyurmuştur. Bu kimselere, ancak mal ile iyilik yapılacağı herkesin malumudur. Daha sonra Cenâb-ı Allah, bu iyiliği yapmaktan kaçınanları kınayarak, "Allah, kendisini beğenen ve dâima böbürlenen kimseyi sevmez" buyurup, bu ifadeye, "Onlar, hem cimrilik yapan, hem de insanlara cimriliği emredenlerdir..." ifadesini atfedip bağlamıştır. Binâenaleyh söz konusu olan cimriliğin, âyetin yukarısı ile ilgili bir cimrilik olması gerekir ki bu da, ancak mal konusundaki cimriliktir. Bu hususta şöyle üçüncü bir görüş daha vardır: Bu, hem ilim ve din hususunda, hem de mal hususundaki cimriliği içine alan umûmî bir ifâdedir. Çünkü buradaki lafız âmm olup, bütün bu çeşit cimrilikler kınanmıştır. Binaenaleyh buradaki "cimrilik etme" lafzının, bunların hepsini içine alması gerekir. Allahü Teâlâ bu âyette, kınanmış hallerden üç tanesini zikretmiştir ki bunlardan birincisi, insanın cimri olması olup, bu, Cenâb-ı Hakk'ın"cimrilik edenler..."ifadesiyle kastedilendir. İkincisi, onların bu cimriliği başkalarına da emretmeleridir ki bu durum, cimriliği sevmenin en uç noktasını gösterir. Bu da Cenâb-ı Hakk'ın, "Hem de insanlara cimriliği emrederler" ifadesiyle kastedilendir. Üçüncüsü de Cenâb-ı Hakk'ın, "ve Allah'ın lütf-u kereminden kendilerine verdiği şeyleri gizlerler" buyruğudur ki, bu da onların, zengin olmalarına rağmen fakir olduklarını, bolluk içinde olmalarına rağmen sıkıntı içinde bulunduklarını ve yapabilme kudretleri bulunmasına rağmen acz içinde bulundukları zannını uyandırmalarıdır. Sonra bu gizleme işi, mesela Allah'tan şikayet etmeyi, O'nun kaza ve kaderine razı olmamayı izhar etmesi gibi, bazan küfrü gerektirecek bir tarzda tahakkuk eder. İşte bu da, küfür noktasına varıp dayanır. Bu sebepten dolayı Cenâb-ı Hak, "Biz o kâfirlere hor ve hakir edici bir azab hazırladık" buyurmuştur. Âyetin yahudilere tahsis edimiş olduğunu söyleyenlere göre, onların bu konudaki sözleri açıktır. Çünkü İslâm dinini ve Hazret-i Muhammed'in peygamberliğini ketm eden herkes kâfirdir. Yine, burada geçen kâfirden maksadın dini ve şeriatı inkâr eden değil, nimetleri inkâr eden kimse olması da mümkündür. |
﴾ 37 ﴿