91

"Diğer bir kısmını da şu halde bulacaksınız: Onlar, hem sizden emin olmak, hem kendi kavimlerinden emin olmak isterler. Ne zaman fitneye döndürülürlerse, onun içine baş aşağı atılırlar. Öyle ise onlar sizi bırakıp bir tarafa çekilmezler, barışı size bırakmazlar, ellerini çekmezlerse, onları nerede bulursanız yakalayıp tutun. Öldürün. İşte sizer onlar hakkında apaçık bir hüccet verdik".

Müfessirler, burada zikredilen kimselerin, Esed ve Gatafan kabilelerinden bir topluluk olduğunu söylemişlerdir ki bunlar, Medine'ye geldiklerinde müslüman olurlar ve anlaşma yaparlardı. Maksatları ise, müslümanlardan emin olmak idi. Kendi kavimlerinin yanına döndükleri ndeyse, , inkâra saparak ahidlerini bozarlardı. Buna göre Cenâb-ı Hakk'ın, buyruğu, "Herne zaman kavimleri onları, müslümanlaria savaşmaya çağırırsa"' "onlar bu fitne hususunda mağlub ve başaşağı gelmiş olarak onun içine düşerler" demek olup, bu da onların hem küfürlerinde, hem de müslümanlara ne denli düşman oldukları hususunu beyan için yapılmış bir istiaredir. Çünkü, bir şeye tepe üstü düşen kimsenin, o şeyden çıkması imkânsız olur.

Daha sonra Cenâb-ı Hak, (......) buyurmuştur. Bu, "Onlar sizinle savaşmaya devam eder, anlaşmaya yanaşmazlar ve ellerini üzerinizden çekmezlerse, onları nerede bulursanız tutup öldürün" demektir. Alimlerin çoğu, "Bu ifade, onlar bizimle savaşmaz, anlaşma yapmak isterler ve bize eziyet etmekten ellerini çekerlerse, bizim onlarla ne savaşmamızın, ne de onları öldürmemizin caiz olmayacağına delalet eder" demişlerdir. Bu âyetin bir benzeri de, "Allah sizi, sizinle din hususunda savaşmamış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmamış olanlara İyilik etmekten men etmez" (Mumtehine, 8) âyetiyle, "Size harb açanlarla, Allah yolunda, siz de dövüşün" (Bakara. 190) âyetleridir. Böylece savaş emri, bizimle savaşmayanlara değil, savaşanlara tahsis edilmiş olur. Bil ki bu hüküm, (......) kelimesiyle şarta bağlanan şeyin, şart bulunmadığı zaman, yok olacağı (bulunmayacağı) esasına bina edilmiştir. Biz bu hususu, Hak teâlâ'nın "Eğer size yasaklanan büyük (günahkardan kaçınırsanız" (Nisa. 31) âyetinin tefsirinde açıklamıştık.

Daha sonra Cenâb-ı Hak, "İşte size, onlar hakkında apaçık bir hüccet verdik" buyurmuştur. Bu âyette geçen "apaçık bir hüccet" tabirinin ne demek olduğu hususunda şu iki izah yapılmıştır:

a) "O kimselerin öldürülebileceğine dair, açık ve vazıh bir hüccet, delil ortaya çıkmıştır ki, bu da onların düşmanlıklarının apaçık ortaya çıkması, küfür ve zulüm hususundaki hallerinin ayan beyan belli olması ve müslümanlara zarar vermeleridir."

b) "Allahü Teâlâ'nın, o kâfirleri öldürme hususunda, müslümanlara müsaade etmesi" anlamındadır.

Yanlışlıkla Mü'mini Öldürmenin Hükmü

91 ﴿