130

"Kadınlar arasında adil olmaya hırs gösterseniz de, asla güç yetiremezsiniz. Binâenaleyh (birine) büsbütün meyletmeyin. Yoksa ötekini askıda gibi bırakmış olursunuz. Eğer (nefsinizi) ıslah eder, ittika ederseniz, İyice bilin ki Allah da gafur ve rahimdir. Eğer (koca ile karı) birbirinden ayrılacak olurlarsa, Allah her birini kendi genişliğinden (rahmetinden), ihtiyaçtan vareste kılar. Allah'ın (lûtfu) geniştir ve O hakimdir".

Bil ki, 'Kadınlar arasında adil olmaya hırs gösterseniz de, asla yetiremezsiniz" buyruğu ile ilgili iki görüş vardır:

1)Bu, "Siz gönlünüzün meyli hususunda, hanımlarınız arasında eşit davranamazsınız. Bunu yapamayacağınıza göre, bununla mükellef olmazsınız" demektir. Mu'tezile: "Bu âyet, "teklif-i mâla yutak"ın olmadığına, olmasının caiz olmayacağına delalet eder" demiştir.

Biz bu müşkilin, "ilim ve sebepler" konusunda, onların aleyhine olduğunu zikretmiştik.

2) Bu, "Sizler, sözleriniz ve fiilleriniz bakımından, hanımlarınız arasında eşit davranamazsınız. Çünkü sevgi bakımından farklılık, .sevginin neticesi olan şeylerde de farklılığa sebep olur. Zira sebepsiz olarak veya engelleyici bir sebebin bulunması durumunda bir fiilin meydana gelmesi imkansızdır" demektir.

Hanımlara Davranışta Hazret-i Peygamberin Örnek Tutumu

Daha sonra Cenâb-ı Allah, "Binâenaleyh (hanımlarınızdan birine) büsbütün meyletmeyin" buyurmuştur. Bu, "Siz, kalbinizdeki temayülde meydana gelen farklılıktan nehyedilmediniz. Çünkü bu sizin elinizde değildir. Ancak söz ve fiilleriniz bakımından, farklı davranmaktan nehyolundunuz" demektir. Şafiî (r.h) Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, hanımları arasında taksimatta bulunduğunu (nöbete riayet ettiğini) ve şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bu, gücümün yettiği hususta yaptığım taksimattır. (Ey Rabbim) sen, gücümün yetmediği şeyi çok iyi bilirsin." Ebu Davud, Nikah, 38 (2/242); Darimi, Nikah, 25 (2/144). Sonra Cenâb-ı Allah, "Yoksa ötekini askıda gibi bırakmış olursunuz" buyurmuştur. Yani o öteki hanım, tıpkı askıda olan bir şey ne tam yerde, ne de tam havada olmadığı gibi, ne tam kocalı, ne de tam kocasız olmuş olur. Ubeyy İbn Ka'b (radıyallahü anh), bu âyeti "Yoksa ötekini, hapsedilmiş gibi bırakmış olursunuz" şeklinde okumuştur. Bir hadis-i şerifte de, "Kimin iki hanımı olur da, onlardan birisine daha fazla meylederse, o, Kıyamet günü bir tarafı meyl etmiş (felçli) olarak gelir" Nesai, Nisa, 2 (7/63). buyurmuştur.

Rivayete göre Hazret-i Ömer (radıyallahü anh), Hazret-i Peygamber'in hanımlarına bir miktar mal gönderdi. Bunun üzerine Hazret-i Aişe (radıyallahü anhnha), "Ömer, bunu Resûlullah'ın bütün zevcelerine mi gönderdi?" diye sorunca, onu getirenler, "Hayır, bunu Hazret-i Peygamber'in Kureyşli hanımlarına gönderdi. Diğerlerine başka şey gönderdi" dediler. Hazret-i Âişe de, malı getirene, "Başını kaldır ve Ömer'e şöyle de: "Allah'ın Resulü, gerek mâlı gerek kendisi hususundaki taksimatta, aramızda adil davranırdı" dedi. O adam gidip bunu Hazret-i Ömer'e söyledi. Hazret-i Ömer de, Peygamberin bütün hanımlarına aynı şeyi verdi.

Sonra Cenâb-ı Hak, "Eğer taksimat hususunda adaletli davranmak sureti ile (nefsinizi) ıslah eder ve zulümden sakınırsanız, bilin ki Allah, kalbinizde hanımlarınızdan bazısına değil de, diğer bazılarına karşı meydana gelen meyili atfedip mağfiret eder" buyurmuştur. Bu ifadenin manasının şöyle olduğu da söylenmiştir: "Kalbinizdeki meyilleri düzeltir ve onları tevbe ile onarır (ıslah eder) ve gelecekte aynısını yapmaktan çekinir, ittika ederseniz, Allah bundan önce meydana gelen bu gibi meyillerden dolayı doğacak günahtan bağışlar." Bu mana, doğruya daha yakındır. Çünkü kalbteki meyil ve sevgi bakımından olan farklılık, insanın elinde olmayan birşey olunca, bu hususta mağfiret istemeye ihtiyaç olmaz.

Ayrılmanın Cevazı

Daha sonra Allahü Teâlâ, "Eğer (karı ile koca) birbirinden ayrılacak olurlarsa, Allah herbirini, kendi rahmetinden, ihtiyaçtan vareste kılar" buyurmuştur. Bil ki Allahü teâlâ, karı ile kocanın istemeleri halinde, aralarında anlaşabileceklerini bildirdiği gibi; ayrılmayı isterlerse, bu âyetle bunun da caiz olduğunu beyan buyurmuş ve boşandıktan sonra, herbirini diğerinden müstağni kılacağını vaadetmiştir. Veyahut da bunun manası şudur: "Allahü teâlâ, onlardan herbirini, ilk eşinden daha hayırlı bir eş ile ve önceki hayatından daha iyi bir hayat ile, birbirinden müstağni kılar."

Allah'ın "El-Vâsi" İsminin Tefsiri

Sonra Hak teâlâ, "Allah'ın (lütfü) geniştir ve O, hakimdir" buyurmuştur ki bunun manası şudur: "Allahü teâlâ, karı ile kocadan herbirini, rahmetinin genişliğinden ötürü birbirlerinden müstağni kılacağını vaadedince, kendisini "Vâsî" (geniş) diye tavsif etmiştir. Allah'ın, bu kelime ile tavsif edilmesi caizdir. Çünkü Allahü teâlâ rızkı geniş, fazlı geniş, rahmeti geniş, kudreti geniş ve ilmi geniş olandır. Binâenaleyh eğer O, kendisini bir hususta geniş (vâsi') olduğunu söylemiş olsaydı, bu genişlik, zikredilen o hususa has olurdu. Fakat Allah, kendi genişliğinden bahsedip, bunu belirli bir hususa nisbet etmeyince, bu, Cenâb-ı Hakk'ın her türlü kemalâtta vâsî oluşunu gösterir.

Bu konunun aklen izahı da şöyledir: Varlıklar, ya vacib li-zatihî, yahut mümkin li-zatîhidirler. Li-zatihî vacib (vacibu'l-vücud) olan tek bir tane olup Allahü Teâlâ'dır. O'nun dışındaki herşey ise, li-zatihi mümkin olup, ancak vacib li-zatihi Allah'ın var etmesi ile varolmuşlardır.Durum böyle olunca, O'nun dışındaki herşey, ancak O'nun var etmesi ve yaratması ile var olmuşlardır. İşte bundan ötürü, Cenâb-ı Allah'ın ilmi, kudreti, hikmeti, rahmeti, fazlı, cömertliği ve keremi geniş olan zat olması gerekir. Âyetteki "hakîm" kelimesini İbn Abbas (radıyallahü anh), "O, hükmünde ve vaz'u nasihatında hakîmdir" şeklinde; Kelbî ise, "O, kocaya, hanımını iyilikle tutması veyahut da güzellikle salıvermesi şeklindeki hükmünde hakîmdir" diye tefsir etmiştir.

130 ﴿