139"Bir de (şöyle) dediler: "Şu davarların karınlarında bulunanlar (yavrular, canlı doğarsa) sadece erkeklerimiz için (helaldir), kadınlarımıza haram kılınmıştır.Eğer o, ölü (doğar)sa onlar bunda ortaktırlar. " (Allah) onların böylesi iddialarının cezasını verecektir. Şüphesiz ki O, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir". Âyetle ilgili birkaç mesele vardır: Hayvan Yavrularıyla İlgili İddialar Bu onların bozuk ve bâtıl hükümlerinin dördüncü çeşididir. Çünkü onlar, Bahîra ve Sâibe gibi hayvanların hayvanların ceninleri (karnındaki yavruları) hakkında şöyle diyorlardı: "Bunlardan canlı olarak doğan, sadece bizim erkeklerimize mahsustur. Ondan dişileri yiyemez. Cansız olarak doğanda ise, erkekler ve dişiler müşterektir." Cenâb-ı Hak, "(Allah) onların böylesi iddialarının cezasını verecektir" buyurmuşturk ki, bununla ilâhî tehdid kastedilmiştir. Yine O, men etme işinin hikmetine ve kulun müstehak olmasına göre tahakkuk ettiğini beyan için "O, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir" buyurmuştur. İbnu'l-Enbarî, ayette geçen hâlisatun kelimesinin müennes olması hakkında üç görüş zikretmiştir ki bunlardan ikisi Ferrâ'ya, diğeri de Kisaî'ye aittir. a) Bu kelimenin sonundaki, durulduğunda hâ okunan (tâ harfi), müenneslik için değildir. Bu, sıfatta mübalağa manası ifade eden tâ harfidir. Nitekim Araplar, raviye (çok anlatan, nakleden); allâme (çok bilen..); nessâbe (iyi neseb alimi, nesebci); dâhiye (müthiş bir belâ) ve tâğiye (azgın bir bela, musibet) dedikleri gibi, yine onlar "Bu, hassaten bana özgedir. O bana aittir" de derler. Bu, Kisaî'nin görüşüdür. b) (......) buyruğundaki mâ edatı "cenin" manasındadır. Bu lafız, müennes olan cenin manasından ibaret olunca, bu, ayette de olduğu gibi, manaya göre müennes, lafza göre de müzekker yapılması caizdir. Çünkü mâ'daki manadan dolayı, haber olan hâlısa kelimesi müennes; lafzından dolayı da muharrem kelimesi müzekker getirilmiştir. c) Bu kelimenin masdar olmasıdır. Buna göre ifadenin takdiri, şeklindedir. Bu, Arapların, "senin bağışın, afiyetlidir"; (Yağmur, rahmetlidir) ve Ruhsat ve kolaylıklar, nimetli ve faydalıdır" demeleri gibidir. İbn Amir, fiili tâ ile, ismi ise nasb ile İbn Kesir, fiili yâ ile, ismi ref ile, Âsım'ın ravisi Ebu Bekr fiili tâ ile, ismi nasb ile ve diğer kıraat imamları da, fiili yâ ile, ismi nasb ile, (......) şeklinde okumuşlardır. İbn Amir'in kıraatinin izahı şudur: İbn Amir fail, müennes-i lafzi olduğu için, fiile te'nis alâmeti getirmiştir." İbn Kesir'in kıraatine göre ise, meyte kelimesi yekûn fiilinin ismi olup, bunun haberi ise mukadderdir. Buna göre ayetin takdiri, veya şeklinde olur. Meyte kelimesi meyyit manasında olduğu için, fiil müzekker getirilmiştir. Ebu Ali de şöyle demiştir: Failin müennesliği müennes-i hakikî olmadığı için, fiile müennesük alâmeti gelmemiştir ve bu kıraate göre kâne maddesi, hadese ve veka'a (meydana geldi) manasına geldiği için, habere muhtaç olmamıştır. Asım'ın. fiilin tâ ile tekün, ismin de nasb ile meyteten şeklindeki kıraatine gelince, bu ifadenin takdiri, şeklindedir. Fiil, işte bu sebepten dolayı müennes kılınmıştır. Diğer kıraat imamlarının, fiili yâ ile, ismi de nasb ile okumalarının izahına gelince bu, takdirinde olduğu içindir. Onlar, Hak teâlâ'nın, ifadesindeki mâ'ya râci olan zamire isnâd edildiği için, fiili müzekker getirmişlerdir. Ki bu mâ da, müzekkerdir. Meyte kelimesi de, fiil mâ'ya râci olacak zamire isnad edildiği, (o onun ismi olduğu) için, mansub kılınmıştır. |
﴾ 139 ﴿