26

"O zamanı hatırlayın ki siz yeryüzünde azlıktınız, aciz bırakılmışlardınız.. Halkın sizi tutup kapmasından korkuyordunuz. Allah sizi, ev bark sahibi yaptı, yardımıyla kuvvetlendirdi, size en temiz ve güzel şeylerden rızık verdi. Ta ki şükredesiniz".

Bil ki Allahü teâlâ, onlara, Allah ve peygamberine itaatta bulunmalarını emredip, daha sonra da, onlara yine, günahtan sakınıp korunmalarını emir buyurunca, bu teklifini bu ayette te'kid etmiştir. Bu, böyledir, zira Allahü teâlâ, onların, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ortaya çıkmazdan önce, son derece ve zillet içinde olduklarını, onun ortaya çıkmasından sonra ise, son derece izzet ve şerefe kavuştuklarını; bunun da, onlara tâatta bulunup muhalefet etmemelerini gerektirdiğini beyan buyurmuştur. Hazret-i Muhammed zuhur etmeden önce onların içinde bulundukları haller, birkaç yönden açıklanabilir:

a) Onlar, sayıca az idiler.

b) Onlar, zayıf düşürülmüş olup, başkalarının onları zayıf bırakarak sömürmesi.. Bu "mustaz'af" olmaktan kastedilen ise, onların, diğer insanların kendilerini tutup kapmasından endişe etmeleridir, ki bununla şu kastedilmiştir: Onlar, kendi beldelerinden dışarı çıktıklarında, Arapların, kendilerini kapıp almasından korkuyorlardı. Çünkü onlar, müşriklere yakın ve o müşriklerin onlara hem alabildiğine düşman olması sebebiyle, o müşrik Araplardan korkuyorlardı. Daha sonra Cenâb-ı Hak, onlar bu durumda iken, o hallerin mutluluk ve sevinç, hayır durumuna dönüştüğünü beyan buyurmuştur. Bu hayırların ve mutlulukların birincisi, Allahü Teâlâ'nın, onları koruyup gözeterek, ev bark sahibi yapmasıdır ki bununla Cenâb-ı Hak, onları Medine'ye taşımasını, böylece de onların, kâfirlerin şerlerinden emin olmalarını kastetmiştir. İkincisi ise, Allah'ın, yardımıyla onları desteklemesidir. Bundan maksat ise Bedir Günü'nde, ilahî yardımın tahakkuk edip gerçekleşmesidir. Üçüncüsü de, Allahü teâlâ'nın, onlara güzel rızıklar vermesidir. Bu da Cenâb-ı Hakk'ın onlar, kendilerinden önceki ümmetlere haram olduğu halde, ganimetleri helâl kılmış olmasıdır.

Daha sonra Cenâb-ı Hak, "Ta ki, şükredesiniz..." buyurmuştur..

Yani, "Biz sizi sıkıntıdan rahat ve bolluğa; belâdan nimetlere ve lütuflara çıkardık ki, artık böylece sizler şükür ve taât ile meşgul olasınız. O halde size, enfâl sebebiyle, çekişme ve mücadele etmeyle meşgul olmanız daha nasıl uygun düşer ve yakışır?" demektir.

Allah'a Resulüne ve Emanetlere Hıyanet Etmeyin

26 ﴿