30"Hani bir zaman o inkarcılar seni tutup bağlamak, veya öldürmek yahut da yurdundan zorla çıkarmak için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı kurarlarken, Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır". Bil ki Allahü teâlâ mü'minlere olan nimetini "O zamanı hatırlayın ki siz yeryüzünde azlıktınız" (Enfal, 26) diye hatırlatınca, aynı şekilde Resulüne verdiği nimeti de hatırlatmıştır. Bu nimet de, müşriklerin ve hilebazların tuzaklarını ondan uzaklaştırmasıdır. Bu sûre Medine'de nazil olmuştur. İbn Abbas, Mücahid, Katâde ve benzeri müfessirler şöyle demişlerdir: "Kureyş mûşrikleri Daru'n-Nedve'de müvaşere ediyorlardı. Derken bir ihtiyar kılığına girmiş olan İblis onların yanlarına gelip, kendisinin Necid'li olduğunu söyledi. Oradakilerin bazıları "O (Muhammed'i) bağlayın ve onun başına zamanın felâketlerinin gelmesini bekleyelim" dediler. İblis de: "Böyle yapmada bir fayda yok. Çünkü bundan dolayı onun kavmi öfkelenir ve kan döker" dedi. Bazıları da, "Onu memleketinizden uzaklaştırın. Böylece onun eziyetinden kurtulur, rahata kavuşursunuz" dediler. Bunun üzerine İblis: "Böyle yapmada da bir fayda yok. Çünkü o zaman o, etrafında bir grup toplar ve onlarla size karşı savaşır" dedi. Ebu Cehil ise şöyle dedi: "Benim görüşüm şu: Her kabileden birer adam seçip toplayalım. Onlar ona saldırıp hep birden kılıçlarıyla vursunlar. Böylece onu öldürdükleri zaman kanı bütün kabilelere dağılmış olur ve Haşimoğulları, bütün Kureyş kabileleriyle savaşmayı göze alamazlar, bundan dolayı da onun diyetini, kan bedelini almaya razı olurlar. Bunun üzerine İblis: "İşte bu doğru fikir " dedi. Cenâb-ı Allah da, Peygamberine bu olayı vahiy ile bildirdi ve O'na Medine'ye hicret etme hususunda müsaade edip, yatağında yatmamasını emretti. İşte böylece Allahü teâlâ, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hicret hususunda izin verdi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Ali'ye yatağında yatmasını emrederek: "Cübbeme börün. Bu işten sana, hoşlanmadığın bir kötülük gelmeyecek" dedi. Müşrikler gece boyu O'nun evini gözetlediler. Sabah olunca girip yatağına koştular. Karşılarında Hazret-i Ali'yi görünce şaşıp kaldılar. Allahü teâlâ onların bu komplolarını boşa çıkardı." Yüsbitûke kelimesine, İbn Abbas (radıyallahü anh), "seni tutup bağlamaları için " manasını vermiştir. Bağlanan herkes, tutulmuş ve sabit kılınmış olur. Çünkü böyle bir insan hareket etmeye muktedir olamaz. İşte bundan ötürü, kendisinde, hareketine mani olacak bir hastalık ve yara bulunan kimse hakkında "Falanca yerinde sabit kılındı "O, müsbettir" denilir. Bu ifadeye, "seni hapsetmek", "seni alıkoymak" ve "seni bir evde tutmak için" manaları da verilmiştir. Böylece manası açıkça anlaşıldığından, ayette "nerede habsedilmek istendiği" hazfedilmiştir. Bazıları bunu, şeddeli olarak, yüsebbitûke diye okumuşlardır. Nehâî de, bu kelimeyi "beyât" (geceleme) masdarından olarak, yebituke "sana geceleyin birşey yapmak için" şeklinde okumuştur. Ayetteki yaktülûke "Yahut seni öldürmek için.." ifadesi ile, Allah'ın laneti üzerine olasıca Ebu Cehil'den naklettiğimiz şey kastedilmiştir. Yuhricûke kelimesi ile "Yahud da seni çıkarmak için" ifadesi ile, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Mekke'den çıkarılması kestedilmiştir. Cenâb-ı Allah bu üç şeyden bahsedince, "onlar bu tuzağı kurarlarken, Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır" buyurmuştur. Biz, Cenâb-ı Allah hakkında "tuzak kurmanın" ne manaya geldiğini (Al-i Imran. 54) ayetinin tefsirinde bahsetmiştik. Netice olarak deriz ki: O Kureyş müşrikleri, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in tebliğini boşa çıkarmak için her çareye başvurmuşlardı. Ama Hak teâlâ ona yardım etmiş, kuvvetlendirmiş, o müşriklerin yaptıklarını boşa çıkarmış ve böylece kendi savaşını ortaya koymuştur. Kadî şöyle der: "İblis ile ilgili kısım dışında, İbn Abbas'ın anlattığı hadise Kur'an'a uygundur. Çünkü İbn-i Abbas (radıyallahü anh), İblis'in bir insan suretine girmiş olduğunu söylemiştir. Bu ise bâtıldır. Zira İblisi bir başka şekle sokma, ya Allah'ın fiilidir, ya da İblis'in kendi işidir. Birinci ihtimal bâtıldır. Çünkü tuzak kurma hususunda kâfirlere yol göstermek için, Hak teâlâ'nın böyle birşey yapması caiz değildir. İkinci ihtimal de batıldır. Çünkü İblis'e şeklini değiştirebileceği bir kudret vermesi, Cenâb-ı Hakk'ın hikmetine uygun düşmez." Bil ki Kadî'nin bu münakaşası tuhaftır. Çünkü Allahü teâlâ'nın, İblis'i çeşitli vesveseler vermeye muktedir kılmasını garip karşılamadığına göre, ona şeklini seviştirme kudretini vermesini nasıl tuhaf karşılayabilir? Eğer, "Kâfirlerin tuzaklarının hiçbirinde hiçbir hayır olmadığı halde, Hak teâlâ niçin, "Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır" demiştir" denilirse biz deriz ki: Bu hususta şunlar söylenebilir: 1) Ayetteki, "tuzak kuranların en hayırlısı" tabiri ile, "tuzak kuranların en kuvvetlisi en kuvvetli tuzak kuranı" manası kasdedilmiştir. Binâenaleyh Cenâb-ı Hak, bu tabirle fiili karşısında, her türlü tuzağın etkisiz ve geçersiz olduğuna dikkat çekmek çn. "en hayırlısı" ifadesini, "en şiddetli, en güçlü" manasında kullanmıştır. 2) Bundan murad, "Eğer onlar hile ve tuzaklarında faraza iyilik ve hayır bulunma rali olursa, bilsinler ki Allah o tuzak kuranların en hayıriısıdır" manasıdır. 3) Ayetteki "hayr" kelimesi, tafdil ifade etmez. Yani "en hayırlı" manasına değil, aksine "hayırlı" manasınadır. Nitekim, "Tirid yemeği Allah'dan olan bir hayırdır" denilmiştir. |
﴾ 30 ﴿