38

"O kâfirlere de ki: "Eğer vazgeçerlerse, geçmiş günahları yarlığanacakhr, eğer savaşa dönerlerse, evvelkilerin sünneti muhakkak surette devam etmiş olacaktır".

Bil ki Allahü teâlâ, onların bedenî ibadetlerinden namazı, ve malî ibadetlerini beyan edince, onları doğruya irşâd ederek, "O kâfirlere de ki, eğer vazgeçerlerse..." buyurmuştur. Bu ifâde ile ilgili birkaç mesele vardır:

Birinci Mesele

Keşşaf sahibi, (......) ifadesinin, "Kâfirlerden ötürü şu sözü, yani "Eğer vazgeçerlerse yarlığalanacaklar" sözünü de!" manasında olduğu, bunun kâfirlere yönelik bir hitab olsaydı, "Eğer vazgeçerseniz (günahlarınız) bağışlanır" şeklinde olması gerektiğini; İbn Mes'ud (radıyallahü anh)'un da aynı şekilde söylediğini ifâde etmiştir.

İkinci Mesele

Ayetin manası, "Eğer o kâfirler küfürlerinden ve peygambere düşman olmaktan vazgeçip, İslâm'a girer ve onun kanunlarını benimserlerse, Allah onların daha önceki küfürlerinden ve peygambere karşı olan düşmanlıklarından doğan günahlarını bağışlar. Yok eğer küfürlerine döner ve onu sürdürürlerse, bilsinler ki Allah'ın geçmiş ümmetlerle ilgili tutumu devam etmektedir. Bu son ifade ile ilgili olarak şu izahlar yapılmıştır:

1) Ayetteki "Evvelkilerin sünneti, muhakkak surette devam etmiş olacaktır" ifadesi ile, Bedir Günü, (müslümanlara kurdukları) hileler, kendi başlarına gelen kimseler kastedilmiştir.

2) "Evvelkiler ile, önceki ümmetlerden, peygamberlerine karşı birleşenler kastedilmiştir. Binâenaleyh eğer bu kâfirler de vazgeçmezlerse, Allah'ın onlara gelen sünnetini beklesinler.

3) Bunun manası şöyledir: Kâfirler, inkârlarından vazgeçip müslüman olurlarsa, önceki küfür ve isyanlarından doğmuş olan günahları bağışlanır. Yok eğer o küfrüne döner ve onda ısrar ederlerse, bilsinler ki Allah'ın geçmiş kavimlerle ilgili tutumu devam etmektedir. Bu sünnet de, "Allah şöyle yazmıştır: "Andolsun ki ben galip geleceğim; peygamberlerim de..." (Mücadele, 21); "Andolsun ki peygamberimiz hakkında bizim geçmiş sözümüz vardır" (Sâffât, 11) ve "Andolsun Tevrat'tan sonra, Zebur'da da yazmışızdır ki: "Yeryüzüne ancak sâlih kullarım mirasa olur " (Enbiya. 105) ayetlerinde ifâde edilen hususlardır.

Zındık'ın Tevbesinin Kabul Edilip Edilmeyeceği

Fakihler, zındıkın tevbesinin kabul olunup, olunmayacağı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu hususta sahih olan görüş, şu sebeplerden ötürü, onun tevbesinin de makbul olacağıdır:

1) Bu ayetten ötürü... Çünkü ayetteki, "O kâfirlere deki, eğer vazgeçerlerse, geçmiş gûnahlan yarhğanacaktır" buyruğu, bütün küfürleri içine alır. Buna göre, şayet, "Zındık olanın, zındıklığından vazgeçip geçmediği bilinemez" denirse, biz de deriz ki: Şer'i hükümler zahire göre verilir. Nitekim Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) "Biz zahire göre hükmederiz" buyurmuştur. Binâenaleyh o zahiren zındıklıktan dönünce, onun bu husustaki sözünün kabul edilmesi gerekir.

2) Onun, zındıklığından dönmekle mükellef olduğunda şüphe yoktur. Dönmenin o - se. ancak bu tevbe ile olur. Şayet tevbesinin kabul edilme ihtimali olmamış "teklif-i mâla yutak" ile yüzyüze olması gerekir.

3) Hak teâlâ'nın "Allah, kullarının tevbesini kabul eden, kötü hareketlerini bağışlayandır" (Şûra, 25) ayetinden ötürü.

Kâfirlerin Amelle Mükellef Olup Olmadıkları

Hanefî alimleri, kâfirlerin, şeriatın fürüu ile yani ahkâmı ile muhatap olmadıklarına bu ayeti delil getirerek şöyle demişlerdir: "Eğer onlar bununla mükellef olmuş olsalardı, ya kâfir oldukları halde bunlarla mükellef olmuş olurlardı, yahut da küfürleri zail olduktan sonra, bunlarla mükellef olmuş olurlardı. Birincisi icmâen bâtıldır. İkincisi de bâtıldır. Çünkü bu ayet, kâfirin müslüman olduktan sonra küfürleri döneminde geçen şeylerden birisinden muahaze edilmeyeceğine delalet eder. Böyle müslüman olanlara, o ibadetlerin kazasının farz olduğunu söylemek, ayetin zahirine ters düşer."

Beşinci Mesele

Ebu Hanîfe (r.h.), mürted, müslüman olduğu zaman, gerek irtidâd döneminde, gerekse ondan önceki müslümanlık döneminde yapmamış olduğu ibadetleri kaza etmesi gerekmediğine, bu ayeti delil getirmiştir. Ayetin, bu manaya delil oluşu açıktır.

Altıncı Mesele

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) "İslam, kendinden önce yapılmış olan şeyleri siler" Müsned, 4/199 buyurmuştur. Binâenaleyh bir kâfir, müslüman olduğu zaman onun, gerek bedenî gerekse malî ibadetlerden (geçmişte yapmamış olduğu) herhangi bir şeyi kaza etmesi gerekmez. Onun gerek nefsî, gerekse mali yönden işlemiş olduğu suç ve günahları bağışlanmıştır. O, müslüman olduğu saatten itibaren, anasının doğurduğu günündeki gibi günahsız ve tertemiz sayılır. Yahya b. Mu'az er-Râzi bu ayetle ilgili olarak "Bir saatlik tevhid inancı, yetmiş senelik küfrü yıkar. Ya yetmiş senelik tevhid, nasıl bir saatlik günahı yıkamaz" demiştir.

Cihad

38 ﴿