6"Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, göklerde ve yerde yarattığı şeylerde Allah'ı sayan kimseler için, nice ayetler vardır!". Bil ki Allahü teâlâ, ilk olarak göklerin ve yerin yaratı masıyla; ikinci olarak güneş ve ayın halleriyle; üçüncü olarak bu ayette, daha önce de Bakara süresindeki (Bakara, 104) ayetinin tefsirinde de geçtiği gibi, gece ve gündüzün değişmesinden meydana gelen faydalarla; dördüncü olarak da, göklerde ve yerde yaratmış olduğu her şey ile tevhidine ve ulûhiyyetine istidlal etmiştir ki, işte bütün bunlar, bu âlemde meydana gelen envai türlü hadiseler olup, dört kısma münhasırdır: 1) "Enâsır-ı erbea"da (Dört unsur: Hava, su, toprak ve ateşte) meydana gelen haller. Gök gürültüsü, şimşek, bulut, yağmur ve kar'la ilgili durumlar buna dahil olduğu gibi; denizler, med ve cezir, yıldırım, zelzele ve çökme ile ilgili haller de buna dahildir. 2) Madenlerin halleri ki, bunlar çok şaşırtıcıdır. 3) Bitkilerin farklı farklı halleri. 4) Canlıların envâı türlü halleri. İşte bu dört kısmın hepsi de, Cenab-ı Hakk'ın "Göklerde ve yerde Allah'ın yarattığı şeyler., ' buyruğunun muhtevasına dahildirler. Bu âlemin hallerini genişçe anlatmak, bir cilt esere sığmayan şeylerdendir. Hatta, bundan da öteye, akıllı kimselerin (âlimlerin) bu âlemin çeşitli halleri hakkında bildirdikleri bütün şeyler, bütün ilimler, bu konuya dair yazılmış bir özettir. Daha sonra Cenâb-ı Hak, bu delilleri beyan ettikten sonra, "Allah) sayan kimseler için nice ayetler vardır!" buyurmuştur. Böylece bu delillerin, muttaki olan kimselere has olduğunu bildirmiştir; zira onlar, kötü akibetten sakınırlar. Böylece de bu durum, onları düşünmeye ve tefekküre davet eder. Kaffâl şöyle demektedir: "Kim bu âlemin halleri hakkında düşünürse, dünyanın, insanların bedbaht olmaları için yaratılmadığını dünyayı ve insanları yaratanın, o insanları ihmal etmediğini; aksine, dünyayı onlar için bir ibadet ve çalışma yeri kıldığını anlar. Durum böyle olunca da, mutlaka emir ve nehyin; sonra da, iyi insanı kötülük işleyenden ayırdetmek için mükâfaat ve cezanın bulunması gerektiği meydandadır. İşte bütün bu haller gerçekte, mebde' ve meâdın olacağının doğruluğuna delâlet etmektedir. Ahireti İnkâr Edenlerin Durumu |
﴾ 6 ﴿