41

"Ey hapishane arkadaşlarım, biriniz efendisine şarab İçirecek, diğeri ise, asılıp tepesinden kuşlar yiyecek, işte hakkında fetva istemekte olduğunuz mesele (böylece) olup bitmiştir".

Bil ki Yûsuf (aleyhisselâm), tevhid ve nübüvveti İyice izah edince, o iki şahsın sorusunu cevaplamaya başladı. Bu ayetin manası açıktır. Çünkü saki (şarap sunucusu) rüyasını ona anlatınca, -ki biz onun bu rüyayı ona nasıl anlattığını daha önce söylemiştik- Hazret-i Yûsuf (aleyhisselâm) ona: "Ne güzel rüya görmüşsün! O hurmanın güzelliği, senin halinin güzelliğini gösterir. O üç dal ise, sona erdiğinde, kralın sana teveccüh edeceği (seni bağışlayacağı) ve seni eski işine döndüreceği, böylece de daha evvel olduğun hal üzere, belki daha da iyi hal üzere olacağın üç gündür" dedi.

Ekmekçiye de, o rüyasını anlatınca şöyle dedi: "Ne kötü rüya görmüşsün! O üç sepet, sona erdiğinde kralın sana yönelip, seni çarmıha gereceği ve başından kuşların yiyeceği üç gündür" demiştir. Hem sonra, onların ikisinin: "Biz hiçbir rüya görmemiştik" dedikleri nakledilmiştir. Bunun üzerine, Hazret-i Yûsuf, "işte hakkında fetva istemekte olduğunuz mesele (böylece) olup bitmiştir" demiştir.

Alimler o iki şahsın, "Biz hiçbir rüya görmemiştik" demelerinin sebebi hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu cümleden olarak, onların hiçbir rüya görmemiş oldukları halde, Hazret-i Yûsuf'u rüya tabiri (yorumu) hususunda denemek için böyle söyledikleri ileri sürüldüğü gibi, Hazret-i Yûsuf'un bu yorumunu beğenmedikleri için böyle dedikleri de ileri sürülmüştür. Buna göre eğer Hazret-i Yûsuf, verdiği o cevabı, Allah tarafından gelen vahye dayanarak mı, rüya tabiri ilmine dayanarak mı vermiştir? Birinci ihtimal, söz konusu olamaz. Çünkü İbn Abbas (radıyallahü anh)'dan rivayet edildiğine göre, Hazret-i Yûsuf (aleyhisselâm) bunu rüya tabiri yolu ile söylemiştir. Hem sonra Cenâb-ı Hak da, "Bu ikisinden kurtulacağını bildiği (zannettiği) kimseye Yusuf dedi ki" (Yûsuf, 42) buyurmuştur.

Binâenaleyh eğer bu açıklama, vahye dayanmış olsaydı, vahiyden elde edilen bilgi, zan ve tahmin değil, katî ve yakînî bilgi olmuş olurdu.

İkinci ihtimal de olamaz. Çünkü rüya tabiri ilmi, zanna ve tahmine dayanır? denilirse, şöyle cevap verilir: O ikisi, Hazret-i Yûsuf (aleyhisselâm)'a ister rüyaları hususunda doğru söylemiş, ister yalan söylemiş olsunlar, rüyalarının yorumunu isteyince, Allahü teâlâ, Hazret-i Yûsuf (aleyhisselâm)'a, onlardan herbirinin akıbetinin, işte böyle olacağını vahyetmiştir. Onlar sorarken, gaybı bildiren vahiy inince, insanlar, Hazret-i Yûsuf'un bunu rüya tabiri yolu ile söylediğini zannetmişlerdir. Hazret-i Yûsuf'un bu cevabı rüya tabiri ilmine dayanarak vermiş olduğu da söylenebilir. Hazret-i Yûsuf (aleyhisselâm), "İşte hakkında fetva istemekte olduğunuz mesele (böylece) olup bitmiştir" beyanı ile, bahsettiği şeyin mutlaka olacağını kastetmemiştir. Aksine bununla, onların sorduğu rüyanın tabirinin şöyle olduğunu söylemek istemiştir.

41 ﴿