79"Ey aziz dediler, bunun ihtiyar bir babası var. Binâenaleyh onun yerine birimizi alıkoy. Seni muhakkak iyilik edenlerden görüyoruz." Yusuf, "Eşyamızı nezdinde bulduğumuz kimseden başkasını yakalamamızdan Allah'a sığınırız. Çünkü o takdirde biz, elbette zalim oluruz" dedi". Bil ki Allahü teâlâ, onların, "Eğer o çalmış bulunuyorsa, onun daha evvel bir kardeşi de çalmıştı" (Yusuf, 77) demelerinden sonra, Yusuf (aleyhisselâm)'un kendilerine muvafakat etmesini ve şefaat yoluna dönmesini, başvurmasını arzuladıklarını beyân buyurmuştur. Zira her ne kadar onlar, hırsızlık yapan kimse hakkında Allah'ın hükmünün onun köle edilmesi olduğunu itiraf etmişler ise de, bununla beraber affetmenin veya fidye almanın da caiz olduğunu ileri sürerek, "Ey aziz, onun bir ihtiyar babası vardır; yani yaşça yaşlı, ihtiyar" demişlerdir. Yine şeyh kelimesi ile kadr ü kıymet veya dindarlık bakımından önde geldiğini kasdetmiş olabilecekleri de söylenmiştir. Onlar bunu, onun, kadr ü kıymeti yüce olan bir adamın oğlu olmasının, affı ve bağışlamayı gerektireceğinden dolayı söylemişlerdir. Daha sonra onlar, "Onun yerine birimizi alıkoy" dediler. Bu ifadeden, onların bunu uzak bir ihtimal görerek söylemiş oldukları anlaşılabileceği gibi, bununla, "Biz sana fidyesini getirinceye kadar, birimizi rehin olarak tut" manasının murad edilmiş olması da muhtemeldir. Daha sonra "Seni gerçekten muhsinlerden görüyoruz" dediler. Bu hususta şu izahlar yapılmıştır: a) Eğer bunu yaparsan, seni muhsinlerden, iyilik yapanlardan sayarız. b) Bize ikram edip, çokça verip, isteğimizi en iyi bir şekilde yerine getirip, yiyeceklerin parasını geri verdiğin için, seni muhsinlerden biri olarak görüyoruz. c) Rivayet edildiğine göre, Hazret-i Yusuf (aleyhisselâm), kıtlık insanları çok sıkıp, onlar da yiyecek satın alacak para bulamayıp, yiyecek almak için kendilerini satınca, bu hadise Mısır halkının çoğunun, Hazret-i Yusuf'un kölesi olmasına sebep olmuştur. Daha sonra Yusuf (aleyhisselâm) hepsini azâd edince, belki de Yusuf'un kardeşleri işte bundan dolayı, "Biz seni köleleri azâd etmek suretiyle herkese ihsan edenlerden görüyoruz. Binaenaleyh bunu da, düştüğü durumdan kurtararak buna da iyilik et" dediler. Bunun Hazret-i Yusuf (aleyhisselâm), maazallah! "Allah'a sığınırım"dedi. Bu, "Eşyamızı, yükünün bulduğumuz kimsenin dışında, onun yerine başkalarını tutmaktan Allah'a sığınırım" demektir. Bu ise, "Günahsız olanı suçsuz yere alıkoyarak günah işlemekten Allah'a sığınırım" demektir. Zeccâc şöyle demiştir: (......) ifadesinin başındaki en edatının, başına geldiği cümle mahallen mansubtur. Buna göre mana, "Başkasına mukabil diğer bir kimseyi tutmaktan Allah'a sığınırım" şeklindedir. Bu edatın başındaki min kelimesi düşünce, fiil ona karşılık mansub kılınmıştır." Hazret-i Yusuf (aleyhisselâm) "Çünkü o takdirde biz, elbette zalim oluruz" Bu, "Eğer herhangi bir insana, başkasının suçundan dolayı eziyet edersem, olsun ki haddi aşmış ve zulmetmiş olurum" demektir. İmdi eğer sorulursa ki: "Bu hadise baştan sona, bir iftira ve bir düzendir. Öyle nasıl, önceden beri bir peygamber olmasına rağmen, Hazret-i Yusuf'un bu uydurma İse yönelmesi uygun olur? Halbuki insanlara sebepsiz yere eziyet etmek, hele hele töhmet sebebiyle oğlunun alıkonulduğunu anladığında babasının hüznü artıp, kederi şiddetlenecek olunca, masum bir peygambere, böyle bir tertip içine girmek olur da uygun düşer?" Bu soruya şöyle cevap verilir: Belki de Allahü teâlâ Ya'kûb (aleyhisselâm)'un imtihanını (dolayısıyla ecrini) artırmak dilemiş, bundan ötürü de Yusuf'u affedip fidye almaktan menetmiştir. Bu tıpkı Cenâb-ı Hakk'ın, Hazret-i Musa'nın, arkadaşı (Hızır'a), hayatta kalması halinde mutlaka azacak ve kâfir olacak çocuğu öldürmesini emretmesi gibidir. |
﴾ 79 ﴿