32"Elçilerimiz İbrahim'e o müjdeyi getirince, dediler ki: "Biz bu memleketin ahâlisini imha edeceğiz. Çünkü oranın ahâlisi zilim oldular. (İbrahim) dedi ki: "Onların içinde Lût da var." Dediler ki: "Biz orada kimin bulunduğunu çok iyi bileniz. Onu ve ehlini muhakkak kurtaracağız. Yalnız geride azabta kalacaklardan olan karısı müstesna...". Lût (aleyhisselâm), kavmine "Ya Rab... Bana nusret et" diye, duâ edince, Allah onun duasını kabul etti ve meleklerine, o kavmi imha etmelerini emredip, meleklerini hem müjdeleyici, hem inzârcı olarak onlara gönderdi. Böylece melekler İbrahim (aleyhisselâm)'e gelip, onu güzel bir zürriyet ile müjdelediler ve "Biz bu memleketin ahâlisini helak edeceğiz" yani Sedum (Sodom)lulan" dediler. Bu ayetle ilgili şöyle iki İncelik var: 1) Allahü teâlâ melekleri müjdeleyici ve inzarcı olarak gönderdi. Fakat müjde Allah'ın rahmetinin, helak ile inzar etme ise, gazabının eseridir. Rahmeti ise, gazabını geçmiştir. Bundan dolayı Cenâb-ı Hak ayette, müjdeyi inzârdan önce zikrederek, "Elçilerimiz ibrahim'e o müjdeyi getirince..." buyurmuş, sonra da, "Biz bu memleketin ahâlisini helak edeceğiz" demiştir. 2) Melekler müjdeden bahsederken, onu bir sebebe bağlamaksızın, "Biz, peygamber olduğun, veya mü'min veya âdil olduğun için seni müjdeliyoruz" dememişler. Ama helak etmekten bahsederken, bunu bir sebebe bağlayarak, "Çünkü onun ahâlisi zâlim oldular" demişlerdir. Çünkü lütuf sahibinin luifu bir karşılık ile olmaz. Adaletli olanın azabı ise, ancak bir suçtan dolayı olur. Bu ayet ile ilgili İki mesele var: Müjdenin Tehdidle İlgisi Eğer birisi, "Bu müjdenin bu inzar ile ne alakası var?" derse, deriz ki: "Allahü teâlâ bir kavmi helak etmeyi irade edip, o helakla da o beldede kul nâmına hiç kimse kalmayınca, Cenâb-ı Hak, Hazret-i İbrahim (aleyhisselâm)'e sulbünden olan oğullarının nesillerinin helakine üzülmesin diye, yeryüzünü sâlih kullarla dolduracağını, bu helakten önce müjdelemiştir. İkinci Mesele Cenâb-ı Hak Nûh (aleyhisselâm)'un kavmi hakkında, "Tufan onları yakaladı" buyurmuştur. Sen de "Bu, onların, Allah onları yakalarken, zulüm üzere olduklarına bir işarettir" dedin. Halbuki Cenâb-ı Hak, o ayette, "Onlar zâlim kimseler iken, Allah onları yakaladı" dememiştir. Burada ise, "Onun ahâlisi zâlim oldular" demiş. Halbuki "Onlar zâlimdirler" dememiştir, (niçin)? Cevab: Her iki yerde de, onların helak olmalarında ve zulümlerini sürdürmelerinde bir fark yoktur. Fakat orada haber veren Allah'dır ve "yakaladı" fiili mazidir. Onlar zâlim idiler. Bu sebeble Cenâb-ı Hak, onlar bu azaba düşerken, zâlim oldukları halde onları yakaladığını, bildirdi. Burada ise haber verme işi meleklerdendir ve gelecek sigasıytadır. Çünkü onlar, "imha edeceğiz" demişlerdir. O halde, melekler, Allah'dan olan bu imha emrinin güzelliğini ortaya koymak için, ihtiyaç duyulan ifadeyi kullanarak, "Biz onları imha edeceğiz. Çünkü Allah bize emir verdi. Biz o emri aldığımızda, onlar zâlim idiler. O halde, Allah'ın bu emri herkes nezdinde güzel ve yerindedir. Biz ise, ihtiyaç duymadığımız şeyden bahsetmiyoruz. Çünkü meleğin izinsiz bir söz söylemesi, su-i edeb olur. Bu emrin güzel ve yerinde olduğunu ortaya koymak için, ihtiyaç duyduğumuz şu hususu açıklıyoruz. "Allah onlan imha etmemizi emrettiğinde onlar zalim İdiler. Fakat onların şu anda zalim olmaları veya böyle kalmaları meselesi, açıklamamıza ihtiyaç olmayan bir husustur" demek istemişlerdir. Lût (aleyhisselâm) Lehinde Şefaat Daha sonra İbrahim (aleyhisselâm) onların bu sözlerini duyunca, Lût (aleyhisselâm)'un halini bildirmek için ve ona şefkatle titrediği için, "Onların içinde Lût da var" dedi. Yahut da melekler, "Biz onlan helak edeceğiz" dediklerinde, İbrahim (aleyhisselâm) de, Allahü teâlâ'nın bir kavmi, içlerinde peygamberler bulunduğu halde imha etmeyeceğini bildiği için, bu işe taaccüb ederek, "Onların içinde Lût (aleyhisselâm) da var. Onlar bu şekilde nasıl helak edilirler" dediğinde melekler: "Biz orada kimin bulunduğunu çok iyi bileniz". Yani, "Orada Lût (aleyhisselâm)'un bulunduğunu biliyoruz. "Onu ve ehlini muhakkak kurtaracağız" geride kalanları ise imha edeceğiz" dediler. Burada şöyle bir incelik var: O gurub, yani Hazret-i İbrahim (aleyhisselâm) ile melekler hayır ehli idiler. Herbiri diğerinin daha hayırlı olmasını isterdi. Meselâ Hazret-i İbrahim (aleyhisselâm), meleklerin "Biz onları imha edeceğiz" sözünü duyunca, hem kendisini hem de kendisine meleklerin verdiği (salih evlad) müjdesini unutup Lût (aleyhisselâm)'u düşündüğünü ortaya koydu ve "Onların içinde Lût da var" dedi. Melekler de, Hazret-i İbrahim (aleyhisselâm)'in bu durumunu görünce, buna bir diğer hususu ilave ederek, "Sen sadece Lût (aleyhisselâm)'dan bahsediyorsun. Halbuki biz, hem onu hem ehlini (ona tabî olanları) kurtaracağız" dediler. Sonra da ehlinden karısının müstesna olduğunu bildirerek, "Yalnız geride kalacaklardan, yani helak olacaklardan olan karısı müstesna" demişlerdir. Gâbir'in Manası Gâbir (geride kalan) kelimesinin, "helak olan" manasına kullanılması hususunda şu iki İzah yapılmıştır: 1) Çünkü "gâbir", hem geçmiş, hem devam eden hakkında kullanılan "müşterek" bir lafızdır. Nitekim Arapça'da "geçen" manasında, "geçmiş zaman" denildiği gibi; "iş, geçmiştir ve devam etmektedir" denilir. Birinci izaha göre diyoruz ki: Zâlimlerden, meleklerin "Biz bu memleketin ahâlisini helak edeceğiz. Çünkü onun ahâlisi zâlim oldular" şeklindeki sözlerinde bahsolunmuştur. Lût (aleyhisselâm)'un bahsi ise, İbrahim (aleyhisselâm)'in hatırlatması ve meleklerin ona cevabı ile geçmiştir. İşte bu sebeble melekler, "O kadın gâbirinden, yani kurtaracağımız kimselerden değil, bahsi geçen kimselerdendir" demişlerdir. Yahut da diyoruz ki: Helak olan yok olur, geçip gider. Kurtulan ise, kalan demektir. Buna göre melekler, "O kadın gâbirindendir, yani hayatını devam ettireceklerden değil, geçip gidecek olanlardandır" demişlerdir. İkinci izaha göre ise diyoruz ki: Allah o kavmi imhaya hükmedince, helâktan kurtarılmaları emrolunanlar hariç, hepsi helâka dâhildirler. İşte bundan dolayı melekler, "Biz Lût (aleyhisselâm)'u ve ailesini kurtaracağız- Ama hanımı, helak içinde kalanlardandır" demişlerdir. Lût (aleyhisselâm)'un Üzüntüsü |
﴾ 32 ﴿