39"Ad ile Semûd'u da... Bu, muhakkak ki sizin için, (şu an mevcut) evlerinden anlaşılmaktadır. Uyanık kimseler oldukları halde, şeytan onların amellerini süsleyip kendilerini yoldan saptırmıştır. Karun'u, Firavun'u, Hâmân'ı da... Musa, kendilerine apaçık deliller getirmişti de, onlar yeryüzünde büyüklük taramışlardı. Halbuki, (azabın) önüne geçebilecek de değillerdi...". Ad ve Semûd Cenâb-ı Hak buyurmuştur. Yani, "Ad'ı ve Semûd'u da imha ettik" demektir. Çünkü, "Derken onlan şiddetli bir sarsıntı yakalayıverdi..." ifadesi, helak etmeye delalet eder. ifadesi ise, "Durum ve kendisinden İbret alacağınız şeyler, size, onların evlerinden anlaşılmaktadır... (Bu evler), bunu anlatır" manasındadır. Cenâb-ı Hak daha sonra, onların basından geçen şeylerin sebebini beyan ederek, "Şeytan onların amellerini süsleyip, kendilerini yoldan saptırmıştı" buyurmuştur. Burada "Onların amelleri"nden maksad, onların Allah'tan başkasına ibadet etmeleridir. "Yoldan saptırmıştı" ifadesi ise, "Allah'a ibadetten saptırdı" anlamındadır. (......) ifadesi ise, "Onlar, peygamberler sayesinde aydınlanmış, uyarılmış, uyanık kimseler idiler..." anlamındadır. Yani, "Onların bu konuda hiçbir mazereti yoktur. Çünkü peygamberler yolları açıklamışlardır." Firavun, Karun, Hamân Daha sonraysa Cenâb-ı Hak, Ad ve Semûd'a atfen (......) buyurmuştur ki bu, "Ve biz, Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da imha ettik" anlamındadır. Cenâb-ı Hak daha sonra Ad ve Semûd hakkında, "Onlar, peygamberler vesilesiyle uyarılmış kimselerdi" dediği gibi, bunlar hakkında da "Musa, kendilerine apaçık deliller getirmişti" buyurmuştur. Daha sonra, (......) buyurmuştur. Yani, "Allah'a İbadet konusunda büyüklük tasladılar". "yeryüzünde" ifadesi ise onların ne kadar az akıllı olduğunu izah eden şeye bir işarettir. Çünkü, yeryüzünde bulunanlar, mükelleflerin en zayıflarıdırlar. Semâda (ruhani alemde) bulunanlar ise, en büyükleri. Sonra, semâda bulunan (melek)ler, Allah'a karşı büyüklenmeyip O'na ibadetten yüz çevirince, yeryüzünde bulunanlar daha nasıl, büyüklenip kibirlenirler? Cenâb-ı Hak daha sonra, (......) buyurmuştur. Yani, "Onlar Allah'ın elinden kurtulamazlar" demektir. Çünkü biz, Cenâb-ı Hakk'ın, (......) (Ankebût, 22) ayetinde, bu ifadeden maksadın, yeryüzünün bütün köşe-bucaklarının, Allah'ın kudret kabzasında olduğunu beyan etmek olduğunu açıklamıştık... İnen Felâketler |
﴾ 39 ﴿