41"Allah'dan başka velîler edinenlerin misali, kendine bir yuva yapan bir örümcek misali gibidir". Allahü teâlâ, müşrik olanların cezasını peşin vermek suretiyle imha ettiğini; yalanlayanlara da ahirette azâb edeceğini ve onlara, her İki dünyada, taptıkları o şeylerin fayda vermediğini ve tapanlardan, taptıkları o şeylere karşı yaptıkları o rükû ve sücudlarının hiçbir şeyi savuşturamadığını beyan edince, onun (Allah'dan başka şeyleri) mabûd edinmesini ne barındıran, ne de oturmaya elverişli olan örümceğin evine benzetmiştir. Bu ayette, birkaç mesele içinde ifade edebileceğimiz incelikler bulunur. Birinci Mesele Diğer temsiller arasından bu temsilin seçilmesinin hikmeti nedir? Cevap: Biz deriz ki: Bu hususta şu izahlar yapılır: 1) Evin, engel olan bir duvarı, gölgeleyen bir tavanı, kilitlenen bir kapısı, kendisinden faydalanılan bir takım şeylerinin olması gerekir. Hiç olmazsa, soğuğa mani olacak duvarları ile, sıcağa manî olacak ve gölgelik yapacak tavanı gibi iki şeyinin bulunması gerekir. Eğer bu iki şey de olmazsa, orası ev değil, bir çöl gibi olur. Fakat örümceğin evi ne örter, ne kapatır. İbadet edilecek varlığın da, yaratıcı, rızık verici, fayda verici ve zararı defedici olması gerekir. Eğer bunların hepsini kendisinde toplayamazsa, en azından zararı defeden ve faydalı olan bir varlık olması gerekir. Çünkü böyle olmayan varlık ile, yok olanın yokluğu eşittir. O halde, örümceğin o evi yapması ile, bir evde bulunması gereken şeylerden hiçbirşeyin meydana gelmemesi gibi kâfirin de putları dost ve tanrı edinmesinde, kendisi için bir dosttan beklenen hiçbirşey meydana gelmez. 2) O evin derecelerinin en azı, gölgelik için olabilmesidir. Çünkü taştan yapılan ev, gölgelemeyi sağlar. Fırtına, sel, yangın, toprak kayması gibi zararları önler. Ağaçtan yapılan ev, gölgelenmeyi sağlar, sıcağa soğuğa manî olur; fakat kuvvetli rüzgara, sele ve yangına manî olamaz. Kıldan (keçeden) yapılan çadır ile bezden yapılan çadır, hernekadar birşeye manî olamasa da, gölgelenmeyi sağlar, güneşin sıcağına mâni olur. Ama örümceğin evi, gölgeyi de sağlayamaz. Çünkü güneşin ışığı onun içine nüfuz eder. Tıpkı bunun gibi ibâdet edilen varlıkların en ilerisi, emri başkalarına nüfuz edendir. Eğer böyle olamazsa, bu demektir ki onun emri ancak ine ibadet edene geçer. Eğer böyle de olamazsa, hiç olmazsa ibadet edenin ıin kendine geçmemesi gerekir. Fakat bu kâfirlerin mabudlan, kendi emirleri atandadırlar. Eğer ibadet edenler isterlerse onları yüceltir, ulularlar; isterlerse zelil kılarlar. 3) Bir evden beklenen en az şey, o evin, bir ikamet ve fayda yeri olmasa bile, bir ayrılık ve firak sebebi olmamasıdır. Fakat örümceğin yuvası, onun rahatsız edilmesinin sebebidir. Çünkü örümcek bir müddet bir köşede ikamet etse, hiçbir yere gitmese ve oradan çıkmasa bile, kendisi için orada bir ev yaptığında, o evin sahibi evini örümceklerden temizlemek için, örümceğin kendisine bile zarar verecek sert şeylerle onu siler. İbadet sebebiyle âbid olan kimsenin de mükâfaat elde etmesi gerekir. Eğer bunu elde edemezse, en azından bu yüzden azaba müstehak olmaması gerekir. Kâfir ise, putlara ibadeti sebebiyle ilâhî azaba müstehak olur. İkinci Mesele Allahü teâlâ, onların, putları dost edinmelerini, örümceğin yuva yapmasına benzetmiş, fakat örmesine benzetmemiştir. Bunun şu iki sebebi var: 1) Örümceğin evini örüşünün bir faydası vardır. Çünkü bu örüp-dokuma işi olmasaydı, hiçbirşey yakalayamazdı. Bu fayda da, daha büyük bir şeyden, elden çıkarmaksızın, bu ağı ile sinekleri avlamasıdır. O putlara ibadet edenlerin, put edinmeleri ise, dünya metâı olarak sinekten daha az bir fayda ifade etse bile, onlar buna karşılık daha büyük faydayı elden çıkarırlar. Bu da, daha hayırlı ve daha bakî olan âhiret hayatıdır. Öyle ise onların put edinmeleri, örümceğin dokuması gibi bile değildir 2) Örümceğin ağını (evini) dokuması bir fayda sağlar. Ama onun bu ağı bir ev edinmesi yanlıştır. Aynen bunun gibi, o kâfirler de eğer bu puttan, Allah'ın varlığı ve kemâl sıfatları hususunda bir delil, ikram ve celal sıfatları hususunda da bir burhan edinmiş olsalardı, bu hikmetli bir iş olurdu. Fakat onlar, tıpkı örümceğin ördüğü ağı ev edinmesi gibi, o putları dost edinmişlerdir. Her İki iş de yanlıştır. Üçüncü Mesele Bu benzetme, işin başı için doğru olduğu gibi, sonu için de doğrudur. Çünkü rüzgar estiğinde, örümceğin evinin ismi-sanı kalmaz, aksine uçuşan toz zerrecikleri haline gelir. İşte kâfirlerin putları için yaptıkları ameller de böyledir. Nitekim Cenâb-ı Hak, "Biz onların yaptıkları her amelin önüne geçtik ve bunları saçılmış (hiçbir değeri olmayan) zerreler yaptık." (Furkan, 23) buyurmuştur. Dördüncü Mesele Cenâb-ı Hak, şirk-i hâfi'nin (riya gibi şeylerin) bâtıl olduğuna bir işaret olsun diye, "Allah'dan başka veliler (dostlar) edinenler..." deyip, "Allah'dan başka ilahlar edinenler..." dememiştir. Çünkü başkasına gösteriş olsun diye Allah'a ibadet eden, Allah'dan başka bir dost edinmiş olur. Bunun durumu da yine, ördüğü ağı ev edinen örümceğin durumu gibidir. En Çürük Ev "Halbuki eğer bilmiş olsalardı, evlerin en çürüğü muhakkak örümcek yuvasıdır.". Bu ifade de, yukarıda anlattığımız şu hususa bir işarettir. Her evde, gölge v.s. temin etme gibi bir fayda vardır. Örümceğin evi ise, gölge sağlamaktan bile âcizdir. Çünkü en ufacık bir tesirle harab olur, silinir gider. İşte ah o kâfirler, kendilerinin amellerinin de böyle olduğunu bir bilebilselerdi. Putlar Birşey Değildir |
﴾ 41 ﴿