44

"Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphe yok ki bunda, iman edenler için bir ayet var.".

Bu, "Eğer onlar iman etmezlerse, onların küfürleri sizin dininizin doğruluğu hususunda bir şüphe doğurmasın ve onların sekleri, sizin yakîn inancınızdaki yakîn kuvvetine menfî tesirde bulunmasın. Çünkü Allah'ın gökleri ve yeri gerçek bir gaye ile yaratması, yeryüzünde Allah'a hiçbir kâfir iman etmese bile, mü'minler için açık bir beyan, net bir aklî delildir" manasına gelir. Ayette, ayetin tefsirinin daha iyi anlaşılacağı şöyle bir mesele var: Cenâb-ı Hak, yer ile göğün yaratılmasında, aslında her insan için bir ayet (delil) olmasına rağmen, bundaki ayetin (delil) oluşu niçin sadece mü'minlere ait olarak zikretmiştir. Nitekim, bunun her insan için ayet olacağını, "Onlara, "Göklerle, yeri kim yarattı" diye soracak olsan, "Allah" derler" (Lokman, 25) ve "Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde... aklını kullanan kimseler için nice ayetler vardır."(Bakara, 164) buyurarak beyan etmiştir."

Buna şöyle cevap verilir: Göklerin ve yerin yaratılışı, her insan için bir ayettir, bunların hak ile yaratılışı (yani boş yere yaratılmamış olması) sadece mü'minler bir ayettir (delildir). Bunu aklî ve naklî yönden izah edebiliriz: Bunun naklen (finden) delili, Hak teâlâ'nın "Biz o ikisini ancak hak ile yarattık. Ama onların çoğu bilmezler"(Duhan, 39) ayetidir. Allahü teâlâ bu beyanı ile, herkesin gökler ile yeri Allah'ın yarattığını bildiğini, "Onlara, "Göklerle yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, Allah" derler" (Lokman, 25) buyurarak haber verdiği halde, insanların ekserisinin, bu yaratılışın hak ile oluşunu bilmenin dışında olduklarım söylemiştir.

Bunun aklî delili de şudur: İnsan, göklerin ve yerin yaratılışına ilk bakıp düşünüşünde, onların bir yaratıcısının olduğunu anlar ki o yaratıcı Allah'dır. Daha sonra Cenâb-ı Allah'ın hidayet ettiği kimseler, bakışlarını sırf bunu söylemekle, bu işten geri çekemezler ve aksine derler ki: "O, bunları çok sağlam ve muhkem yapmış". İşte, ayetteki "hak ile" ifadesinin manası budur. Zira sağlam olmayan bozulur, yok olur. Bu kişi, Cenâb-ı Hakk'ın gökler ile yeri sapasağlam yaptığını anladığında şöyle demeye başlar: "O, böyle yarattığına göre, tam bir kudrete sahibtir; sapasağlam yapabildiğine göre ilmi herşeyi kuşatan bir alimdir. Yerdeki ve göklerdeki varlıkların en küçük parçaları bile, O'nun ilminin dışında kalamaz. O, kâinatın ve ikatın bütün parçalarını toplayıp, bir araya getirdiği gibi, bunları (sonra) yeniden toplayıp (diriltmekten) de âciz değildir. Kabirdekilerin yeniden diriltileceğim, peygamberler gönderileceğini ve Allah'ın bir olduğunu anlar. Zira eğer ilah, birden olsaydı, yer ile göğün düzeni bozulur ve yok olurdu. Halbuki onlar şu anda, ile mevcutturlar. Böylece bu kimse için Cenâb-ı Hakk'ın, herşeyi en güzel bir biçimde, yerli yerinde yarattığı hususunda bir inanç meydana gelmiş olur.

Resulullah'ı Teselli

Daha sonra Cenâb-ı Hak, mü'minleri bir önceki ayette teselli edince, peygamberini de şöyle tesilli buyurmuştur:

44 ﴿