19"Hele kendilerine korku gelip çattı mı, onların, ölümden üstüne baygınlık çökmüş kimse gibi, gözleri dönmüş olarak sana baktıklarını görürsün. O korku gidince ise, hayra karşı cimri adamlar tavn ile, sizi keskin dilleriyle incitirler. Onlar gerçekte iman etmemişlerdir. Bundan dolayı Allah onların amellerini hiçe İndirmiştir. Bu, Allah'a pek kolaydır". Bu ayet de, onların alabildiklerine Korktukları ve tir tir titrediklerini göstermektedir. Bil ki, cimrilikle korkaklık birbirinin kardeşidir. Binâenaleyh Allahü teâlâ cimrilikten bahsedince, bunun sebebi olan korkaklıktan da bahsetmiştir. Bunun delili şudur: Korkak, malı hususunda çok cimri davranıp, onu Allah yolunda infâk etmez. Çünkü bu, gâlibiyyete hiç ihtimal vermediği için, ganimeti ummazlar. Böylece de, "Bu, karşılığı alınmayacak bir harcamadır" diyerek, eli bir türlü İnfâka varmaz. Fakat cesur kimse, hem zaferin, hem zafer neticesinde ganimet elde etmenin kesin olduğuna inanır. Böylece de kat kat fazlasıyla alacağını umduğu için, cihâd uğrunda malını vermesi ona çok kolay gelir. Kişinin canı ve bedeni ile ilgili düşüncesi de böyledir. Korkak, eşinden, emsalinden, denginden de korkar. Hep ordularının bozulup dağılacağını düşünür. Böylece de korkuya kapılıp savaştan uzak durur. Ama cesur kimse, galip geleceğine ve ilahî yardımın (zaferin) kendisiyle beraber olduğuna inanır ve savaşa katılır. Ayetteki, "O korku gidince ise sizi incitirler" ifadesi, "Korku zail olunca, size dilleriyle baskın çıkarlar, "Savaşanlar bizdik. Bizim sayemizde zafer elde ettiniz, düşmanı kırıp geçirdiniz" diyerek size eziyet ederler. Böylece de onlar sizden ganimetin büyük payını kendilerine vermenizi isterler. Halbuki daha önce onlar, ganimet elde etmemeyi göze alarak, dönüp kaçmaya razı idiler. Buradaki, "Hayra karşı cimri" tabirindeki "hayır"ın mal manasına geldiği ileri sürülmüştür. Fakat bu ifadenin, "Onlar her İki halde de hayırları az, her iki vakitte de serleri çok olan kimselerdir. Hem birincisi, hem ikincisi hususunda cimri davranırlar" manasında olması da mümkündür. Daha sonra Hak teâlâ, "Onlar gerçekte iman etmemişlerdir. Bundan dolayı Allah onların amellerini hiçe indirmiştir. Bu, Allah'a pek kolaydır" yani, "Onlar her nekadar dilleriyle (zahiren) iman eniklerini söyleseler de, gerçekte iman etmemişlerdir. Binâenaleyh Allah, onların müslümanlarla birlikte yapmış oldukları amellerini de boşa çıkarır" buyurmuştur. Ayetteki, "Bu, o Allah'a pek kolaydır" ifadesi, (bunları) görüp anlayabilenlerin nazarındaki duruma bir işarettir. Nitekim Cenâb-ı Hak, "Bu, O (Allah'a) kolaydır" (Rum, 27) buyurmuştur. Bu böyledir. Çünkü "ihbât" (amelleri boşa çıkarma), yok etme, heder etme, boşa çıkarmadır. Maddeleri yok etme ise, bakıp düşünen düşündüğünde, "Maddenin yok edilmesi parçalarının darmadağınık edilmesiyle olur" der. Çünkü birisi birşeyi yaksa, o şeyden külü kalır. O külü rüzgâr dağıtıp götürse bile, yine onun orada zerreleri kalır. Bu, bazı insanların görüşüdür. Halbuki gerçek olan, Allah'ın cisimleri tamamen yok edip, onlardan istediğini yeniden yarattığını kabul etmektir. Amellere gelince, bunlar gözle görülen şeyler değildir. Eğer bunlardan birşey kalmışsa, onun hükmü ve eserleri itibarı ile kalmıştır. Binâenaleyh bunların bir faydası ve değeri olmadığına göre, bunlar hem gerçekte, hem hükmen yok demektir. Amellere itibar edilmediğinde, cismin hilâfına, o gerçekte yok demektir. |
﴾ 19 ﴿