9

"Biz, hem önlerinden bir set, hem arkalarından bir set çektik. Böylece onları salıverdik. Artık göremezler".

Ayeti, Cenâb-ı Hakk'ın onları, mağlul (bukağılı) kılışı anlamını tamamlayan bir ifade olmuş olur. Çünkü "Biz, hem önlerinden bir set çektik" cümlesi, onların gerçek yola giremeyeceklerine bir işarettir. Şu halde Cenâb-ı Hak sanki, set bulunduğu için, onlar gerçeği görüp ona boyun eğemezler. Onlar, sana itaat etmezler ki gerçeği görüp ona boyun eğsinler" demek istemiştir.

Yakînen İnanmayı doğuran iman, ya önce" peygambere tabi olmakla olur da hakikatler bilahare zuhur eder. Yahut önce gerçekler zuhur eder de onun peşinden peygambere tabi olma gelir. Halbuki bunlar, ilk önce peygambere tabi olmamışlardır. Çünkü bunlar, boyunlarına bukağılar takılmış olan kimselerdir. Dolayısıyla da, ikinci sıradaki, hak olan hususlar, peygamber tarafından onlara açıklanamamıştır. Ve yine, ilk olarak hak da onlar için zuhur etmemiştir. Çünkü onlar, bir seddin içine düşmüşlerdir. Böylece de onlar, ikinci olarak peygambere tabi olamamışlardır.

Bu husustaki diğer bir izah da şudur: Engel, ya bizzat kişinin içinde bulunur, yahut da onun dışında bulunur. Halbuki onlar için, iman etmelerine dair iki engelin ikisi de mevcuttur. Çünkü, nefislerinde, yani içlerinde bukağı vardır. Kendileri dışında da set vardır. Binâenaleyh bunlar, kendilerini göremezler ki, böylece de kendilerindeki o ayet ve delilleri görebilsinler! Çünkü Cenâb-ı Hak, "Onlara gerek dış dünyada, gerek kendi varlıklarında, onlara ayetlerimizi göstereceğiz"(Fussilet. 53) buyurmuştur. Zira, "mukmeh" yani, "başını yukarıya diken", kendisini de ellerini de göremez. Bunlar, dış dünyayı (âfâkı) da göremezler. Çünkü, iki set arasında kalan kimse, ufukları göremez; dolayısıyla onlar için, âfâkdaki deliller de görülemez. Yaptığımız bu izaha göre Cenâb-ı Hakk'ın "Biz onların boyunlarına öyle bukağılar geçirdik ki" (Yasin, 8) ifadesiyle, "Biz, hem önlerinden bir set çektik" (Yâsin,9) ifadeleri, onların, hem kendilerindeki, hem de afâktaki ayet ve delilleri görüp anlayamadıklarına bir işarettir.

Sed'den Maksad

Cenâb-ı Hakk'ın "Biz, hem önlerinden bir set çektik" ifadesinin tefsiri hususunda birkaç mesele vardır:

Birinci Mesele

Onların önlerinde bir engelin bulunduğunu belirtmenin faydası açıktır. Çünkü onlar, dünyada iken bir yol tutmuşlardır. Fakat ne var ki onların, dosdoğru bir yola girmeleri uygun olurdu. Önlerinde böyle bir set bulunduğu için, bu dosdoğru yola girememişlerdir. Ama, onların arkalarında da bir engelin bulunduğunu belirtmenin hikmeti nedir?

Cevap: Biz diyoruz ki: Buna birkaç yönden cevap verilebilir:

1) İnsan için, fıtrî bir hidâyet bulunur. Kâfir kimse ise, hem bu fıtrî hidayeti, hem de nazarî (tefekküri ve istidlali) hidayeti terketmiştir. O halde bu demektir ki, kâfir bunu anlayamamıştır. Buna göre Cenâb-ı Hak, "Biz, hem önlerinden bir set çektik..." Böylece de onlar, nazarî olan hidâyet yoluna giremezler. "Onların arkalarından da bir set çektik." Böylece de onlar, fıtrî olan ve yaratılıştan getirilen hidayete de müracaat edemezler" demek istemiştir.

2) İnsanın, başlangıcı Allah'tan olduğu gibi, sonu ve akibeti de, O'na dönmek olacaktır. Binâenaleyh bu demektir ki, kâfir kimse, Önünde olan Allah'a varma işini, arkasında bulunan, Allah'ın yaratmasıyla varlık âlemine girme işini göremeyen bir kör olmuştur.

3) Sâtik için bir yola mutlaka sülük etmesi gerekince, onun önünde olan o yol kapandığında, maksadını ve matlûbunu elden kaçırır; fakat o geriye döner, işte, hem arkasındaki hem de önündeki yol kapandığı vakit, onun bulunduğu o yer bir ikâmet yeri değildir; çünkü orası, helak olunan bir yerdir. O halde, "Biz, hem önlerinden bir set, hem arkalarından bir set çektik" cümlesi, onların imha edilmelerine bir işarettir.

Ağşeynâ'nın Manası

Cenâb-ı Hakk'ın, fâ harfiyle gelmiş olan,"Böylece onları sarıverdik" ifadesi, bürüyüvermenin set çekme ile bir alâkası olmasını ve bürümenin set çekmeye bağlı ve ona mevkuf bulunmasını iktizâ etmektedir. Bu nasıl olur?

Biz deriz ki: Bu iki bakımdan böyledir:

a) Bunun, birbirine bağlı ve biri diğerinin sebebi olan bazı şeylerin bir beyanı olması... Buna göre Cenâb-ı Hak sanki şöyle demiştir: "Biz onların boyunlarına bukağılar ve tasmalar geçirdik de, kafaları dik ve yukarıda olduğundan dolayı kendilerini göremezler. Hem önlerinden bir set, hem arkalarından bir set çektik de, bu yüzden de âfâkda olan şeyleri müşahede edemezler." O zaman da onların, semâ ile, sağ ve sol yanlarının üzerinde bulunan şeyleri mümkün olabilir ki, işte bütün bunlardan sonra da Cenâb-ı Hak, "Gözleri üzerine perdeler gerdik de, artık asla hiçbir şey göremezler" buyurmuştur.

b) Bunun, bu şeddin, gözleri üzerine bir perde olacak denli, onlara çok yakın olduğunun bir beyanı ve açıklaması olması... Çünkü hem önünde hem arkasında, ikisi arasına sıkışıp kalacak denli kendisine yakın ve bitişik iki set, duvar bulunan kimsenin gözleri ve bakışları, seddin üzerine ilişir, ama hiçbir şey göremez. Sedden başkasına gelince, bu, bir perde ve hicaptan ötürüdür; bizzat seddin kendisine gelince, bu da, görülecek olan şeyin, göze cidden yakın olmaması sebebiyledir.

Öbür Yönler Niçin Zikredilmedi?

Cenâb-ı Hak, önlere ve arkalara çekilen iki setten bahsetti de, sağdan ve soldan bahsetmedi. Bunun hikmeti nedir? Biz deriz ki: Bizim, "Bu, fıtrî hidayet ile nazarî (istidlali) hidâyete bir işarettir" sözümüze gelince, bu gayet açıktır. Bunun dışındaki açıklamalara gelince, bu hususta da deriz ki: Zikredilen şeyler ile, umumî bir mana ve (onların) müstakim olan yol ve gidişatlara tabi olmaktan (kendilerini) alıkoydukları anlaşılmıştır. Zira onlar, sağ ya da sol cihetlerine yönelmeyi amaçladıklarında, o zaman, bir şeye yönelmiş, ama bir şeyden de yüz çevirmiş olurlar. Yönelişlerinin kendisine olduğu şey de, Önlerinde olan şey olmuş olur. Bundan ötürü Cenâb-ı Hak oraya da bir set çeker, bu da onu oraya sülük etmekten alıkor. Binâenaleyh, kâfir olan kimse her nereye yönelirse yönelsin, Allah onun önüne bir set çeker.

Zikrettiğimizden daha güzel olan bir başka izah da şudur: Biz, set çekmenin, onları kuşatmanın bir sebebi olduğunu beyan edince, o zaman o set(ler) o kâfire yapışmış, o kâfir de, bu setlere yapışmış olur da, artık ne sağa ne de sola kımıldayamaz. Bu sebeple de artık, sağa ve sola ayrıca setler çekmeye gerek kalmaz.

Cenâb-ı Hakk'ın, "Böylece onları salıverdik. Artık görmezler" ifadesi, zikrettiğimiz şeye muhtemel olabilir. Yani, "Onlar hiçbir şey göremezler" demektir. Bundan muradın şu olması da muhtemeldir: "Kâfir, mâni olunmuş ve engellenmiştir. Hakkın yolu da, (artık) ona kapatılmıştır. O, ne şeddi görür, ne de engellenmiş olduğunu. Bu yüzden de kendisinin, hak yol üzerinde olup, sapıtmadığını zanneder."

Uyarmanın Faydasızl ığı

Daha sonra Cenâb-ı Hak, aşağıda gelen ifadesiyle, onlara yaptığı bukağılar, setler, bürüme ve kör etmeler sebebiyle, yapılacak uyarının onlara fayda vermeyeceğini beyân eder ve buyurur ki:

9 ﴿