29"Ondan sonra kavminin üzerine gökten bir ordu (bile) indirmedik, indiriciler de değildik. Bir tek sayhadan başka birşey değildi bu. Artık hemen sönüverdiler" Bu böyledir, çünkü Allahü teâlâ'nın, onları helak etmek için, bir ordu göndermeye ihtiyacı yoktur. Bu ayetle ilgili birkaç mesele vardır: Cenâb-ı Hak burada, "indirme" fiilini kendisine isnad ederek, "indirmedik" buyurmuştur, Mü'minlerin durumunu beyan ederken ise, "demek" fiilini, meçhul olarak getirerek, "Ona cennete gir" denildi" buyurmuştur. Çünkü azab etme, heybeti gerektiren şeylerdendir. Bundan dolayı Cenâb-ı Hak, o azabtan bahsederken, saygı ifade eden bir üslûpla, "Biz indirmedik" buyurmuştur. Diğer ifadede ise, "denildi" buyurmuştur. Böylece onun melekler tarafından tebrik edildiğine işaret edilmiştir. Çünkü o zâta, her gören melek ve sâlih, "Orada ebedî kalmak üzere haydi cennete gir" demiştir. Kur'ân'ın pek çok yerinde, "Haydi gir" denildi" ifadesi kullanılmıştır. Bu, o girişin bir ikram ve törenle olan bir giriş olduğuna İşaret etmektedir ve tıpkı bir gelinin, herkesin gözü önünde ve herkesin tebrikleriyle, o süslü gelin odasına girmesi gibidir. O zat, oradaki cemaatin, kendilerinin kavmi olmasına elçiler daha uygun iken, niçin oradakileri kendine nisbetle, "ey kavmim" demiştir? Çünkü bir insanın kavmini, kendi sülâlesi ve arkadaşları teşkil eder. Resul (elçi) ise, gönderilen bir elçi olduğu için, bütün insanlar ve kendilerine gönderildiği herkes, onun kavmi sayılır. Bu, şu iki sebepten ötürüdür: a) Bu, aynı kabileden olan ve biri iman etmiş olması sebebiyle, son derece izzet ve ikram gören, diğeri ise inkarı sebebiyle, alabildiğine hor ve hakir kılınan iki kimsenin arasındaki farkı ortaya koymak içindir. Çünkü bu iman eden zat da, neseb bakımından o kavimdendi. b) Bu İlahi azab, o zatın akrabalarının başına geldi. Çünkü o elçilerin kavmi olan başka kimseler, onlara İman etmişlerdi. Dolayısıyla bu azab, onların başına gelmedi. Allahü teâlâ, daha önce de hiç kimseye, bir (gök) ordusu indirmediği halde, bu indirmeyişi, bu zatın ölümünden sonrası için zikretmiştir, bunun hikmeti nedir? Cevap: Diyoruz ki: Onların bu azabı hakedişleri, o zâtın ölümünden sonra olmuştur. Çünkü onlar, küfürde ısrar edip, ki bir gösterdiler. Böylece Cenâb-ı Hak, o helak edişin bir ordu ile olmadığını beyan buyurmuştur. Hak teâlâ onlara, gökten hiçbirşey indirmediği ve yerden de bir ordu göndermediği halde, ayette "gökten" buyurmuştur. Bunu gökle kayıtlamanın hikmeti nedir? Cevap: Buna şu iki yönden cevap verilebilir: a) Burada kastedilen mana, "Biz onların üzerine gökten gelen bir emir ile, bir ordu göndermedik" şeklinde olabilir, böylece de (hem göğü, hem yeri içine alan) genel bir ifade olur. b) Bu azab onlara gökten indi. Bundan dolayı, Hak teâlâ, inen şeyin azameti olan bir ordu değil, ancak onların ocaklarını söndüren, memleketlerini alt-üst eden bir sayha olduğunu bildirmişir. Ayetteki, "indirmedik" ifadesi de, o azabın gökten inmiş olmadığını gösterdiği halde, yeniden, "indiriciler de değildik" denilmesinin hikmeti nedir? Diyoruz ki: Hak teâlâ'nın, "Değildik" ifadesi, "İndirmemiz uygun da olmaz. Çünkü durum, bu olmaksızın da yerine gelir. Bundan dolayı indirmedik, indirmeye ihtiyaç da duymadık" manasınadır. Yahut şöyle deriz: "Ayetteki "indirmedik", "indiriciler de değildik" ifadeleri, "Bu hadisede indirmedik" ve "Diğer hadiselerde de indirmiş değildik" manasınadır. İmdi eğer, "Allah Bedir savaşında ve diğer bazı savaşlarda ordular indirmiştir. Çünkü, "(Allah) sizin görmediğiniz ordular indirdi" (Ahzab, 9) buyurmuştur" denilirse, deriz ki: Bu, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şerefinin yüceliğinden dolayıdır. Aksi halde, o Mekke müşriklerinin kökünü kazımak için, bir tek meleğin kanadının, tek tüyünü hareket ettirmesi bile yeterdi. Hazret-i İsa (aleyhisselâm)'nın elçileri ise, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) derecesinde değillerdi. Daha sonra Cenâb-ı Hak, "Olay, bir tek sayhadan başka birşey değildi" ifadesi ile, olanları anlatmıştır. Zemahşeri bu ifadenin, "Bu şey ancak bir tek sayha idi" şeklinde olduğunu, fiilin müzekker olmasının asıl olduğunu, ama fiilin, kendinden sonra gelen ve açıklayan kelime olan, "sayha" kelimesinden ötürü müennes getirildiğini söylemiştir. Ayetteki, "bir tek" ifadesi, bu işin Allah'a çok kolay olduğunu te'kidle gösteren bir ifadedir. Cenâb-ı Hakk'ın "Artik hemen sön üverdiler" ifadesinde, bu helakin çok hızlı olduğuna bir işaret vardır. Çünkü onların sönüp mahvolmaları, o sayha ile anında, derhal meydana gelmiştir. Onların halinin "sönme" olarak anlatılması çok güzeldir. Çünkü canlı olanda, çokça hararet (sıcaklık) vardır. Ne zaman bu (umûd) harareti fazla olursa, gazab (öfke) ve şehvet de o nisbette artar ve ileri olur. Onlar da böyle ateşli idiler, öfkeli oluşları, kendilerine nasihat eden mü'min bir kimseyi öldürmelerinden de anlaşılmaktadır. Şehvetli oluşları da, o andaki bazı (geçici) dünya lezzetlerini elden kaçırmama gayretiyle, devamlı olan (ahiret) azabını hesaba katmamalarından anlaşılmaktadır. Binâenaleyh onlar, cayır cayır yanan ateş gibi, hararetli İdiler. Bir de, onlar tıpkı ateş ve ateşten yaratılan varlıklar (şeytanlar) gibi, zorba ve kibir taslayan kimselerdi. Bundan dolayı Cenâb-ı Hak, "Onlar hemen sönüverdiler" buyurmuştur. Burada, şöyle bir başka izah da yapılabilir: Dört ana unsurun bazısı, varlığın, Cenâb-ı Hakk'ın yarattığı şekildeki tabiatından kaynaklanır, bazıları ise, Allah'ın iradesiyle oluşur. Binâenaleyh taşlar, su olabilir, sular taş olabilir. Aynen bunun gibi, kaynadığında su, hava (buhar) olur, hava da soğuduğunda su (yağmur) olur. Fakat bu, bir müddet için âdeten böyle olur. Ama hava, ateş; ateş de kısa zamanda yanıp-sönme ile hava hâlini alır. İşte bu sebeple, Allahü teâlâ, "onlar o sayha sebebiyle söndüler" demiştir. Binâenaleyh hız bakımından büyük bir ateşin sönmesi, bir kandilin ve alevin sönmesi gibi olur. |
﴾ 29 ﴿