12"Daha doğrusu siz, peygamberin de, mü'minlerin de ailelerine hiç dönmeyeceklerini sandınız. Bu, sizin kalblerinizde süslü (bir fikir gibi) görünüp, kök saldı. Kötü zanda bulundunuz. (Bu yüzden, Allah indinde) helake mahkum bir kavim oldunuz" (Fetih, 12). Bu, "Eğer savaştan geri kılışınız olmasaydı, "Peygamberin geri dönebileceğini zannetmiyoruz" demezdiniz. ifadesinin başındaki "en" edatı, şeddeli "enne"nin hafifletilmiş (şeddesiz) halidir. Binâenaleyh bu, "Sizler onların artık hiç dönmeyeceklerini sandınız" takdirindedir. "Bu sizin kalblerinizde süslü (bir fikir gibi) göründü" cümlesi de, "Siz işin başında böyle düşündünüz. Derken şeytan, bu fikrinizi size süslü ve çok isabetli gösterdi. Böylece siz de buna iyice inandınız" demektir. Bu böyledir, çünkü şeytan asılsız şüpheleri bazan süsler ve o şüphelere, her ne kadar akıllı olan kimse bunların şüphe olduğunu kesin bilse bile, gafil kimselerin kesin hakikat sanacağı bazı hayaller ve düşünceler katar. Ayetteki, "ve kötü zanda bulundunuz" cümlesi ile ilgili şu iki izah muhtemeldir: a) Bu atıf başkalığı gerektiren bir atıftır. Buna göre bu cümledeki zan, ayetin başındaki, "zan"dan farklıdır. Bu durumda bu ikinci "zann"ın, ya "Allah'ın, vaadinden cayıp (müslümanlara muzafferiyet vermeyeceğini sandınız" yahut da "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yalan söylediğini sandınız" manasında olması muhtemeldir. b) Buradaki "zann" ile, önceki ifadede geçen, "Peygamber ile mü'minlerin hiç dönmeyeceği" zannı kastedilmiştir. Bu durumda bu ifade, tıpkı "Bu meseleyi, başkasını değil, bunu bildim" denilmesi gibidir. Buna göre Cenâb-ı Hak sanki, "Hayır, siz, peygamber ve mü'minlerin dönmeyeceğini sandınız. Halbuki bu zannınız, kötü ve yanlış bir zarıdır" demektedir. Kötü zannın ne demek olduğunu daha önce anlatmıştık. Ayettteki, cümlesiyle ilgli şu iki izah yapılabilir: a) "Siz bu zannınız ile helak oldunuz. b) Sizler, aslında zaten helak olacaksınız ve böyle bir kötü zanda bulundunuz." |
﴾ 12 ﴿