4

"Andolsun ki onlara, vazgeçirecek nice mühim haberler gelmiştir".

Bu ifade, Allah'ın kulları için tahakkuk etmiş olan her türlü lütfuna bir işarettir. Çünkü, peygamberleri onlara kıyametin yaklaştığını haber vermiş, doğruluğuna ve bir mucize olan ayın yarılması iddiasının peşinden kıyametin kopabileceğine dair delil getirmiştir. Çünkü, bunu yalanlayan herkes, onun ayetlerinden hiçbir şeyi tasdik etmez. O halde onlar, o ayetleri yalanlayıp geçici batıl davalarına uymuşlar ve yalan sözleri dillerine dolayıp durmuşlardır. Böylece de Cenâb-ı Hak, onları sakındırmak tçin, işte bu iki ayetle, helak olanların haberlerini anlatmıştır. Ki, işte bu, hikmetli bir sıralamadır. Bundan dolayı, Cenâb-ı Hak, bu mu'cizelerin sayıp dökülmesinin peşinden, "Ki, gayesine ermiş bir hikmet..."(Kamer, 5) buyurmuştur ki bu, "Bu, üstün bir hikmettir" demektir, enba, Önemli, mühim haberler anlamına gelir. Bunun böyle oluşunun delili, Kur'ân-ı Kerim'de, nebe' ve enba kelimelerinin, ancak bir ağırlığı, önemli olan şeyler için kullanılmış olmasıdır. Nitekim Cenâb-ı Hak, bu manada, "Sana, Sebe, kavminden, kesin bir haber getirdim.." (Neml, 22) buyurmuştur. Çünkü bu, Önemli bir haber idi. Ve yine Cenâb-ı Hak, "Eğer, bir fasık size önemli bir haber getirirse..." (Hucurat, 6) buyurmuştur. Yani, savaşı veya barışı, veya buna benzer örfî şeyleri konu alan bir haber getirirse demektir. Kendisine bir hükmün taalluk ettiği ve önemli şeylerin kendisine varıp dayandığı hususlarda, araştırma yapmak inclemek gerekir. Cenâb-ı Hak, "Bu, gayb haberlerinden olup, onu sana vahyediyoruz.." (Al-i İmran,44) buyurmuştur. İşte, buradaki "el-enbâ" da böyledir. Ve yine Cenâb-ı Hak, Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'dan naklen, "Olur ki size ondan bir haber yahut ısınmanız için bir ateş parçası getiririm... "(Kassas, 29) buyurmuştur. Çünkü, Hazret-i Musa (aleyhisselâm) hakkında nebe' denilmesinin uygun düşeceği büyük bir şeyle karşı karşıya kalacağını bilmiyordu ve o bunu, aklından da geçirmiyordu. Görünen odur ki ayet-i kerimeden kastedilen, yalanlamaları sebebiyle yok olup gidenlere dair önemli haberlerdir.

Bazı kimseler de ayetin bu ifadesiyle Kur'ân'ın kastedildiğini söylemişlerdir. Buna göre kelâmın takdiri, "O Kur'ân'da önemli haberler vardır" şeklinde olur. Ayetteki, "Onlara ... nice mühim haberler gelmiştir" ifadesinin, Kur'ân'da yer alan bütün öğüt ve caydırıcı yasaklan içine alan bir ifade olduğu da ileri sürülmüştür, ama, bizim söylediğimiz mana, ayetteki, "vazgeçirecek" ifadesinden ötürü daha açık ve uygundur.

Ayetteki mâ edatı hakkında da şu iki izah yapılabilir:

a) Bu, ism-i mevsul olup, "Size caydırıcı şeylerin yer aldığı şey" manasınadır.

b) Bu, mâ-i mevsûfedir. Takdiri, "Onlara (yani size), kendisinde caydırıcılık sıfatını taşıyan şey gelmiştir" şeklinde olur. Bu, daha açık ve net manadır.

Ayetteki, "müzdecer" kelimesi hakkında da şu iki izah yapılabilir:

a) Bu kelime, "izdicâr" manasına, ism-i mef'ul'dür.

b) Tıpkı, "mürtekâ" (çıkılacak yer) gibi, ism-i mekândır. İsmi mef'ûllerin, masdar manasına kullanılmaları yaygındır. Çünkü masdar, gerçekte mef'ûl (işlenmiş şeydir).

Hikmetün Bâliğatün

4 ﴿