15

"İşte bugün, ne sizden, ne de kâfirlerden hiç bir fidye alınmaz. Sığınacağınız yer ateştir. Size yakışan da odur. O ne kötü bir varış yeridir!".

Fidye Hakkında

"Fidye", sayesinde (verilip) kurtulunulan şeydir. Bu hususta şu iki izah yapılabilir:

a) Artık sizden ne iman, ne de tevbe kabul edilir. Binâenaleyh artık mükellefiyet kalkmış, mecburiyet doğmuştur (yani mecburiyen cehenneme gidiş var).

b) "Sizden, verip de o azabdan kurtulabileceğiniz bir fidye kabul edilmez." Bu manaya göre ayet tıpkı, "O kimseden ne bir fidye kabul edilir, ne de herhangi bir şefaat ona fayda verir" (Bakara, 123) ayeti gibi olur.

Bil ki "fidye", sayesinde kurtulunulan şeydir. Binâenaleyh bu ifade, iman etmeyi de, tevbe etmeyi de, mal verip kurtulmayı da içine alır. Bu, aklen Mu'tezile'nin ileri sürdüğü gibi, tevbenin kabulünün Allah hakkında vacib olmadığına delâlet etmektedir. Çünkü Allahü teâlâ, fidyeyi kesinlikle kabul etmeyeceğini bildirmiştir. Halbuki tevbe de bir fidyedir. Binâenaleyh bu ayet, tevbenin de artık o zaman asla kabul edilmediğine delâlet eder. Durum böyle olunca da, tevbe aklen, kabulü Allah'a vâcib olmayan birşey olur.

Hak teâlâ'nın "ne de kâfirlerden..." ifadesi ile ilgili olarak bir hususu açıklamak gerekir: Bu da, bu ifadenin, münafıklar üzerine atfedilişinin, münafığın sanki kâfir olmadığını gerektirmesidir. Çünkü atfedilen ile, kendisine atfedilen arasında bir mugayeretin (başka başka oluşun) bulunması gereklidir. Buna şu şekilde cevab veririz: Buradaki ifade ile, küfrünü açıkça ifade edenler ortaya koyanlar kastedilmiştir. Yoksa münafıklar da kâfirdir.

Daha sonra Hak teâlâ "Sığınacağınız yer ateştir. Size yakışan da odur. O ne kötü bir varış yeridir!" buyurur. Burada geçen "mevlâ" kelimesi hakkında, şu manalar verilmiştir:

1) İbn Abbas (radıyallahü anh) buna, "masîr" (varacağınız yer)" manasını vermiştir. Sözün özü şudur: Mevla, "veliyy" kökünün ism-i mekânıdır. Veliyy ise, yakın olmak demektir. Binâenaleyh ayetteki bu ifade, "Cehennem, sizin (Ey münafık ve kâfirler), kendisine yaklaşacağınız, ulaşacağınız, neticede gireceğiniz yerinizdir" manasınadır.

2) Kelbî, bu kelimeye "Size yakışan" manasını vermiştir ki bu, Zeccâc, Ferrâ ve Ebû Ubeyde'nin de görüşüdür. Bil ki, bunların bu sözü, bir mana olup, lafzın tefsiri değildir. Çünkü eğer, "mevlâ" ve "evlâ" kelimeleri, Arap dilinde aynı manaya olsalardı, elbette bunlardan herbirinin diğeri yerinde kullanılması doğru olur, dolayısıyla da, "Bu falandan daha evlâdır" denilebildiği gibi, denilebilmeliydi (ama denilememektedir). Yine "Bu falancanın dostudur" denilebildiği gibi, aynı manada denilebilmeliydi. Bu demlemediğine göre, bu zatların söylediği şeyin, bir mana olup, bir tefsir olmadığını anlamış oluyoruz.

Biz bu ince noktaya şundan ötürü dikkat çektik: eş-Şerif el-Murtazâ, Hazret-i Ali'nin imameti (hilafeti) konusunda, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in "Ben kimin mevlası (dostu) isem, Ali de onun mevlasıdır (dostudur)" Keşfu'l-Hafa; 2/374. hadisine tutunarak şöyle demiştir: Mevlâ kelimesinin manalarından birisi de "evlâ"dır. Eş-Şerif el-Murtaza bu hususta, ayetin tefsiri ile ilgili olarak bu dilcilerin ileri sürdüğü görüşü delil getirerek, "mevlâ"nm "evlâ" manasına olduğunu söyleyerek şöyle demiştir: Lafzın bu manaya gelmesi söz konusu olduğuna göre, onu bu manaya hamletmek gerekir. Çünkü bunun dışındaki manalar, ya, Hazret-i Ali'nin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın amcası oğlu ve yardımcısı olması gibi, olumlu; yahut da, azâd edilmiş (köle) olması gibi olumsuz bir mana arasındadır. Binâenaleyh birinci manaya göre, bu sözü söylemek bir abes, lüzumsuz bir söz olur. İkinci manaya göre ise, bir yalan olmuş olur. Biz ise, delil ile, bu kimselerin bu ayetteki sözlerinin, "tefsir" değil bir "mana" olduğunu beyân ettik. Bu durumda ise, eş-Şerif el-Murtaza'nın istidlali düşer.

Ayetle ilgili olarak yapılan bir başka izah da şudur: Hak teâlâ'nın "Cehennem sizin mevlânızdir" şeklindeki sözü, "sizin aslında hiçbir mevlanız (dostunuz) yoktur" demektir. Bu böyledir, çünkü mevlası cehennem olanın, aslında mevlası yok demektir. Nitekim Arapça'da, "Onun hiçbir yardımcı ve destekçisi yok" manasında, "Onun yardımcısı hızlan, destekçisi ise ağlamadır" denilir. Bu izah, "Kâfirlerin mevlası yoktur" (Muhammed, 11) ayeti ile de desteklenir. "Yüzleri kavuran bir su ile sulanacaklar" (Kehf, 29) ayeti de bu manadadır.

Duyarlığın Azalması

15 ﴿