TAHRİM SURESİ

On iki ayet olup, Medenî'dir.

1

"Ey peygamber, Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi, zevcelerinin hoşnutluğunu isteyerek, niçin (kendine) haram ediyorsun? Allah gafûr'dur, rahîm'dir".

Daha Önceki Sûre İle Münasebeti

Bu sûrenin, kendinden önceki sûre ile ilgisine gelince, bu şöyledir: Bu iki sûre kadınlara mahsus hükümlerde birleşmişlerdir. Aynı zamanda, o sûrenin başında, talâk ile ilgili hitabın; bu sûrenin başında da "tahrim - haram kılma" ile ilgili hitabın yer alması da, bu müşterekliği sağlayan diğer bir husustur. Çünkü, pek çok çeşidinde (yerlerde), yahutta, bazılarının da mezhebine göre her çeşidinde, Allah'ın helal kıldığı şeyi haram kılma manasını ihtiva eder.

Bu sûrenin başı ile önceki sûrenin sonu arasındaki münasebete gelince, bu da şöyledir: Cenâb-ı Hakk, önceki sûrenin sonunda, Zâtının azametine delalet eden şeylere yer vermiştir. Çünkü bunlar, Allah'ın kudretinin ve ilminin mükemmelliğine delalet eder. Zira, Allah'ın, gökleri, yeri ve içersinde bulunan ilginç şeyleri yaratmış olması, bu ikisine, yani ilminin ve kudretinin mükemmel olması keyfiyyetine varıp dayanır. Onun, Zâtının yüceliği ise, Kendisinin helal kıldığı şeyi haram kılma kudretine ters düşer. İşte bundan dolayı Cenâb-ı Hak, "Allah'ın sana helal kıldığı şeyi... niçin (kendine) haram ediyorsun?" buyurmuştur.

Nüzul Sebebi

Alimler, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın, kendisine haram kıldığı şeyin ne olduğu hususunda ihtilaf etmiştir. Bu cümleden olarak, Keşşâf sahibi şöyle der: "Rivayet olunduğuna göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Aişe (radıyallahü anh)'nin gününde Mâriye (radıyallahü anh) ile başbaşa kalır. Hafsa bunu sezer. Bunun üzerine de Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hafsa'ya, "Bunu benim için gizle; bu Mariye'yi kendime haram kıldım. Ebû Bekir (radıyallahü anh) ile Ömer (radıyallahü anh)'in benim vefatımdan sonra, ümmetimin işini deruhte edeceklerini de sana müjdelerim.." der. Derken, Hazret-i Hafsa bunu, çok samimi iki dost oldukları için, Hazret-i Aişe'ye söyler.

Keza şöyle de denilmiştir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, Hafsa'ya ait günde Mâriye ile başbaşa kalıp da, derken, bu müjde ile, Hafsa'yı memnun etti ve bu işi saklı tutmasını istedi, fakat Hafsa bunu saklı tutmadı. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de onu boşadı; hanımlarını da terk ederek yirmi dokuz gece Marıye'nin evinde kaldı.

Yine rivayet olunduğuna göre Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) Hafsa'ya. "Eğer, Hattâb'ın soyunda bir hayır olsaydı, o seni boşamazdı..." deyip de, Cebrail (aleyhisselâm)'in gelerek Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e "Ona dön; çünkü o, oruç ve namazı çok olan bir hanımdır. Üstelik o, senin cennetteki hanımlarındandır" dediği de rivayet olunmuştur.

Yine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Hafsa'yı boşamadığı, ama onu boşayabileceği uyarısında bulunduğu da ileri sürülmüştür.

Yine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, Zeyneb binti Cahş'ın evinde bal şerbeti içip, derken Hazret-i Hafsa ile Aişe (radıyallahü anh) anfaşarak, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, "Biz senden, meğafir kokusu alıyoruz.." dedikleri, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in de kötü kokmaktan hoşlanmadığı, bunun üzerine kendisine balı haram kıldığı da rivayet olunmuştur.

Binâenaleyh, ayetteki bu hitabın manası, "Ey peygamber, Allah'ın sana helal kıldığı (bir rivayete göre) "mülk-i yeminini", (bir diğer rivayete göre de) veya balı niçin kendine haram kılıyorsun.." şeklinde olur. Birinci izah, Hasan el-Basrî, Mücâhid, Katâde, Şa'bî, Mesrûk ve Sâbit'in rivayetine göre Enes'in görüşüdür. Bu cümleden olarak meselâ Mesrük şöyle demiştir: "Hazret-i Peygamber, cariyesini haram kılmış ve ona yaklaşmayacağına dair yemin etmiştir. İşte bunun üzerine Cenâb-ı Hak, bu ayetini indirerek, ona adeta şöyle denilmek istenmiştir: "Haram kıldığın şeye gelince, bu helaldir. Hakkında yemin ettiğin şeye gelince de, bilesin ki Allah, yeminlerinizi çözmenizi, keffâret vermenizi size tarz kılmıştır." Şa'bî, "Haram" sözünün geçtiği ifade yemin sayılır. Dolayısıyla, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), haram kılma yüzünden itaba maruz kalmıştır, Yeminlere ise keffaret verilir. Ki, işte bu da, Cenâb-ı Hakk'ın, (Tahrim, 2) ayetinden anlaşılan husustur.

Nazm kitabı sahibi de şöyle demektedir: "Ayetteki, "niçin haram kılıyorsun?" ifadesi, "inkarî" anlamda bir istifhamdır. Allah'ın kabul etmediği ve yadırgadığı şey ise, yasaktır. Halbuki, helali haram addetmek ise, mekruhtur. Helal, ancak Allah'ın haram kılmasıyla haram olur.

Cenâb-ı Hak, "zevcelerinin hoşnutluğunu isteyerek" buyurmuştur. Ayetteki, (......) kelimesi hal'dir. Ve, muzari (cümle-i haberiyye) hal olarak vaki olmuştur. Mana, "Hanımlarının hoşnutluğunu arayarak şeklindedir. Keşşaf sahibi, şöyle demektedir: ifadesi, "ya niçin haram kılıyorsun ifadesinin tefsiriyyesi, yahut hal, veyahut da, "cümle-i isti'nâfyyedir." Bu ise, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den sadır olmuş bir "zelle"dir. Çünkü, hiç kimse, Allah'ın helâl kıldığı şeyi haram kılamaz. Allah, "gafur" ve "rahîm"dir. Yani, yaptığı bu zelleyi bağışlar, seni bununla muaheze etmediği için de, sana merhamet eder.. Ayetle ilgili şöyle birkaç bahis vardır.

Ayetle ilgili Bahisler

1. İtab Var Mı?

Birinci Bahis: "Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, niçin (kendine) haram ediyorsun?" ifadesi, bu hitabın, kınama ihtiva eden hitap olduğunu hissettirir. Halbuki, tavsifi olan (ey nebî) hitabı ise.kendisinde bir teşrif ve tekrim bulunduğu için, buna ters düşer. Şu halde, bu nasıl uzlaştıniabilir? Biz deriz ki, aslında bu hitap, kınama muhtevalı bir hitap değildir, tam aksine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den sadır olan şeyin olmaması gerektiğine dikkat çeken bir hitaptır.

2. Peygamber Helali Haram Kılar Mı?

İkinci Bahis: Allah'ın helal kıldığı şeyi haram kılmak, helal tarafını; haram kılmak da haram tarafını tercih etmek demektir. Halbuki, bu iki tercihi birden yapmak ise imkânsızdır. Peki o halde daha nasıl, "Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, niçin (kendine) haram ediyorsun?" denilmiştir. Biz deriz ki, bu haram kılmadan maksat, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, eşleri ile karı-koca hayatı yaşamaktan imtina etmesi ve uzak durmasıdır. Yoksa, Allah'ın onu helal kılmasını müteakiben onun haram olduğuna inanmak değildir. O halde, bu demektir ki, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunun helal olduğuna inanarak, böylesi bir istifadeden vazgeçmiştir. Her kim, bu ayette bahsedilen haram kılmanın, Allah'ın helal kıldığı şeyi bizzat haram kılma olduğuna inanırsa, kafir olur. Öyleyse, nasıl olur da böyle bir şey, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e nisbet edilebilir?!

Haram Kılmanın Hükmü?

Üçüncü Bahis: "Helali haram addetmenin hükmü nedir?" denilirse, biz deriz ki, imamlar bu hususta ihtilaf etmişlerdir. Meselâ Ebû Hanife, her konuda böyle bir şeyi yemin kabul eder ve kişinin haram kıldığı şeyde asıl istifade ne ise, onu nazarı dikkate alır. Binâenaleyh, meselâ bir kimse, bir yiyeceği kendisine haram kılmışsa, bu kimse onu yemeğe; cariyesini haram addetmişse, onunla (cinsî münasebette bulunmaya); hanım için yemin etmişse, ondan îlâ etmeye (uzak durmaya) yemin etmiştir. Hanımıyla ilgili yeminde erkeğin herhangi bir niyeti yoksa, bu "îlâ"dır. Eğer, "zıhâr"a niyet etmişse, bu "zıhâr"dır. Eğer, talaka niyet etmişse, ikidir; üçe niyet etmişse, üç'dür. Şimdi şayet kişi, "Ben yalana niyet ettim (bunu şakacıktan yaptım)" derse, bu kendisiyle Rabbi arasındaki şeyler hususunda kabul edilir, ama "î'lâ" sayılan bu şeyi iptal etmek suretiyle "kazaen", yani mahkeme hükmüyle tasdik olunmaz.. Yine bir kimse, meselâ, "Bana, helal olan her şeyin haramdır" dese, onun bu sözü, niyeti olmadığı zaman, kendisine yiyecek-içecek şeyleri haram kılmış olduğuna hamledilir. Yok eğer, niyeti varsa, o niyet ettiği şeye hamledilir.

Şafiî, bunu yemin addetmez. Ne var ki, o, bütün bunları, sadece kadınlar hakkında keffâretin sebebi sayar.. Şimdi, erkek bu yeminiyle talaka niyet etmişse, bu yemin, Şafiî nezdinde "talâk-ı rîc'İ" sayılır. Sahabenin bu husustaki ihtilafına gelince, bu tıpkı Keşşafta olduğu gibidir, bu sebeple de bunu anlatmaya gerek yok (isteyen oraya bakabilir).

Yemin Keffareti

1 ﴿