7"Ey iman edenler, gerek kendinizi, gerek ailenizi öyle bir ateşten koruyun ki onun yakıtı, insanlar ve taşlardır. Bu ateşin başında iri gövdeli, sert tabiatlı melekler vardır. Bunlar, Allah'ın kendilerine emrettiği şeylere asla isyan etmezler. Ne emrolundular ise, onu yaparlar. Ey kâfirler, bugün özür dilemeyin. Siz ancak yapmış olduğunuz şeylerin cezasını çekeceksiniz". hitabı, "Allah'ın sizi nehyettiği şeylerden vazgeçmek suretiyle, kendinizi koruyun" demektir. Mukâtil ise bu ifadeye, "müslümanın, hem kendisini hem ailesini terbiye edip, böylece ailesine hem hayrı emredip, hem de onları kötü şeylerden yasaklaması ile kendisini koruması..." manasını vermiştir. Keşşâfda, bu ifadeye, "Günahları terkedip, taatları yapmak ve ailenizi, kendinizi sorumlu tuttuğunuz şeylerle sorumlu tutmanız suretiyle, koruyun" manası verilmiştir. Yine bu ifadeye, "Kendinizi, nefsinizi davet ettiği şeylerden koruyun. Çünkü nefis, size kötü şeyleri emreder" manası verilmiştir."koruyunuz" ifâdesindeki fail vav'ına atf düşünülerek, "Aileniz de korusun" şeklinde de okunmuştur. Böyle bir atıf, aradaki fasıladan dolayı yerindedir. Ayetteki, (bir ateş) ifâdesi, "bir çeşit ateş" manasına olup, bu da, yakıtı insan ve taş olan ateştir. İbn Abbas (radıyallahü anh), ayetteki "taş" ifadesine, "kükürt taşlan" manasını vermiştir. Çünkü bunlar, yakıldığında, alabildiğine sıcaklık veren taşlardır. Ayet şeklinde de okunmuştur. "Bu ateşin başında iri gövdeli, sert tabiatlı melekler vardır." Cenâb-ı Hakk bu ifadeyle, on dokuz zebânî (cehennem bekçisi melek) ile onların yardımcılarını kastetmiştir. Bunlar, alabildiğine büyük, haşin ve sert meleklerdir. Onların bu şekilde yaratılmış olmaları yadırganacak bir şey değildir. Yahut da onlar, Allah'ın düşmanlarına karşı, alabildiğine şiddetli, Allah dostlarına karşı alabildiğine merhametli oldukları için, hilkatlerinde değil de işlerinde böyle serttirler. Nitekim Hak teâlâ (mü'minleri vasfederken), "(Onlar), kâfirlere karşı alabildiğine sert; birbirlerine karşı ise son derece merhametlidirler" (Fetih, 29) buyurmuştur. Ayetteki, "Ne emrolundular ise onu yaparlar" ifadesi. işin gerektirdiği ortamdan ötürü onların, çok çetin ve sert olduklarına delâlet eder. Çünkü onlar Allah'ın emirlerini yerine getirme ve düşmanlarından intikam alma hususunda asla şefkatti davranmazlar. Burada, meleklerin, âhirette, Allahü teâlâ'nın emir ve yasakları ile mükellef olmaya devam ettiklerine bir işaret vardır. Çünkü onlardan sâdır olacak isyan. Allah'ın emir ve yasağına muhalefet olur. Ayetteki, kâfirler, bugün özür dilemeyin" ifadesine gelince, Cenâb-ı Hakk bu azabın şiddetini, o ateşle anlatıp, meleklerin Allah düşmanlarından intikam alma hususunda çok çetin olduklarını belirtince, "Ey kâfirler, bugün özür dilemeyin" buyurmuştur ki bu, "Onlara, "Bugün mazeret beyan etmeyin" denilecek" takdirindedir. Çünkü mazeret beyan atmek, tevbe etmek demektir. Tevbe ise, cehenneme girdikten sonra, artık makbul değildir. Binâenaleyh mazeret beyan etmek, onlara bir fayda vermez. yani, "Sizin yapmış olduğunuz o kötü amelleriniz, hikmet-i ilahiyye gereği size bu azabı gerekli kılmıştır." Birinci Bahis: Allahü teâlâ, "Eğer yapamazsanız, ki kesinlikle yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan o ateşten korununuz. Zira o, kâfirler için hazırlanmıştır"(Bakara, 24) buyurarak, cehennemin kâfirler için yaratıldığını bildirmiştir. Öyleyse burada, mü'minlere böyle hitap etmesinin hikmeti nedir? Deriz ki: Fasıkların derekeleri, kâfirlerin derekelerinin üstündedir. Çünkü fasıklar da kâfirlerle birlikte, aynı yerde, yani cehennemdedirler. Bundan dolayı mü'minlere, "Bu ateşin kendileri için hazırlandığı kimselerle birlikte olmamanız için, fısk-ı fücurdan (günahtan) alabildiğine kaçınmak suretiyle kendinizi bu ateşten koruyun" denmiştir. Bu hitapla, Cenâb-ı Hakk'ın onlara, mürtedlikten korunmalarını emretmiş olması da uzak bir ihtimal değildir. İkinci Bahis: Melekler, ruhanî varlıklar oldukları halde, daha nasıl kaba saba iri gövdeli olarak nftetenebilirler? Deriz ki: Buradaki kaba-sabalık, çetinlik, beden açısından değil, ruhları, davranışları açısındandır. Bu görüş, diğer görüşlere nisbetle, doğruya en yakın olandır. Üçüncü Bahis: Ayetteki, "Bunlar, Allah'ın kendilerine emrettiği şeylere asla isyan etmezler" ifadesi, "Ne emrolundular ise, onu yaparlar" ifadesinin aynısıdır. Binâenaleyh aynı ayette bu ikisine de yer verilmesinin hikmeti nedir? Deriz ki: Bu iki ifade aynı manada değildir. Çünkü birincisi, "Onlar, Allah'ın emirlerini kabullenir, onları üstlenir ve o emirleri yadırgamazlar" manasınadır. İkincisinin manası ise, "Onlar emrolundukları bu şeyleri behemehal yaparlar" şeklindedir. Keşşaf sahibi, bunu bu şekilde izah etmiştir. |
﴾ 7 ﴿