12

"Namusunu iyice koruyan İmran kızı Meryem'i de Allah bir misal olarak gösterdi. Biz ona bundan dolayı ruhumuzdan üfürdük. O, Rabbisinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti ve itaat edenlerden oldu".

Ayetteki, (......) kelimesi, "zinadan ve fuhşiyyattan korudu" demektir. Buna bu manayı verdik. Çünkü Hazret-i Meryem'e, zina iftirası yapılmıştır. Buna göre ayetteki "ferc" kelimesi ile, hakikî manası murad edilmiştir. İbn Abbas (radıyallahü anh) şöyle der: "Cebrail (aleyhisselâm), onun elbisesinin yakasına üfledi, yani parmaklarıyla yakasını çekti ve oradan üfledi." Elbise ve benzeri şeylerde bulunan her yırtığa (açık yere), "ferc" denilir. Buradaki (......) fiiline, "iffetini korumak için, her türlü külfete katlandı" manası da verilmiştir. Çünkü "muhsane" kelimesi, iffetli-namuslu kadın manasına gelir.

Meryem'e Üflenen Ruh

"Ona, yani elbisesinin deliğinden (yakasından) ruhumuzdan üfledik" ifadesine, "sayesinde bedenlerin hayat bulduğu şeyi (yani ruhu), onda yarattık" manası da verilmiştir. Ayetteki, (ona) zamiri, "İsa'da" manasınadır. Bunu (ona) şeklinde okuyanlara göre de mânâ, "İsa'nın nefsinde..." şeklinde olur. Çünkü "nefs" kelimesi, müennestir. "Üfleme" ile yapılan teşbih de şöyle izah edilir: "Ruh, o kimsede yaratıldığında, tıpkı bir rüzgarın bir nefesin birşeyi doldurup şişirmesi gibi, bedenin tamamına yayılır." Bu teşbihin; tıpkı bir rüzgâr gibi, ruhun hızlı bir biçimde bedene girmesi yüzünden yapıldığı da söylenmiştir.

Ayetteki, "Rabbisinin kelimelerini... tasdik etti" ifadesine gelince, Mukâtil, buradaki "kelimât" ile, la (aleyhisselâm)'nın kastedildiğini söyler. Çünkü buna, Hasan el-Basrî'nin bu ayeti, (......) şeklinde okuması da delalet eder. Hazret-i İsâ (aleyhisselâm), Kur'ân'ın birkaç yerinde, "kelimetullah" diye adlandırılmıştır. Ama burada bu kelime, çoğul olarak getirilmiştir.

Ebû Ali el-Farisî de, ayetteki, "kelimât" (kelimeler) sözüne, sözün ötesinde, "kendisi için meşru kılınan, konan ilahî kanunlar" manasını vermiştir. Buna göre mân; "Allah'ın kanunlarını tasdik etti, onlara yapıştı; Allah'ın hitaplarını tasdik etti, yalanlamadı" şeklinde olur. Çünkü şer'î kanunlar "kelimât" (kelimeler) diye adlandırılmıştır. Nitekim Hak Teâla, "Hani Rabbi İbrahim'i birtakım kelimeler ile imtihan etmişti" (Bakara, 124) buyurmuştur.

Ayetteki, (......) ifadesi, hem şeddesiz hem de şeddeli şekillerde okunmuştur. Şeddeli kıraata göre, o ilahî kelimelerin ve kitapların doğruluklarını dile getirmiştir, yani onları "doğru" (sadık) diye tavsif etmiştir ki tasdik'in tam manası da budur. Bu ifadeler, hem müfred hem cemî olarak, kelime-kelime, kitap-kütüp şekillerinde okumuştur. "Kitap" şeklinde okunması ile, bunların çokluğu ve yaygınlığı kastedilmiştir.

Cenâb-ı Hak, buyurmuştur ki bu, "O, itaat edenlerdendi" manasınadır. Bu mânâ, İbn Abbas (radıyallahü anh)'a göredir. Atâ ise buna, "O, namaz kılanlardandı" manasını vermiştir.

Ayetle ilgili birkaç bahis vardır.

Allah'ın Kelimeleri

Birinci Bahis: "Allah'ın kelimeleri ve kitapları", da ne demektir? Biz deriz ki: "Allah'ın kelimeleri" tabiriyle, İdris (aleyhisselâm)'e indirilen sahifeler; "Allah'ın kitapları" ile de, dört büyük kitap kastedilmiştir. Bunlar ile, Cenâb-ı Hakk'ın, meleklerine konuştukları ile, Levh-i Mahfuz'da takdir ettiği şeylerin tümü de kastedilmiş olabilir. Bu ifadeler, müfred olarak, "Allah'ın kelimesi ve O'nun kitabı" şeklinde de okunmuştur ki, buna göre ise "Hazret-i İsâ (aleyhisselâm) ve onun kitabı İncil" kastedilmiş olur. Şayet, müzekker için kullanılan bir kelimedir" denilirse, biz deriz ki, "kunût" kökü, her iki taraftan (kadın ve erkek tarafından) da itaat edenleri içine alan bir sözdür. Dolayısıyla, erkek tarafı dişi tarafına tağlib edilerek böyle ifade edilmiştir. Başındaki min edatı ise, kısım ve ba'ziyyet ifade eder. Bu İzahı, Keşşaf sahibi yapmıştır. Bu kelime ile, "kavim, topluluk" manasının kastedildiği, "kavm"in ise, genel bir ifade olduğu ve tıpkı, "Allah'a taata devam edenlerden olun.." manasında olan, "rükû edenlerle rükû edenlerden ol..." (Al-i imran, 43) gibi olduğu da ileri sürülmüştür. Bir de, Hazret-i Meryem, Hazret-i Musa'nın kardeşi Harun'un soyundan olduğu için, (ona nisbetle) böyle ifade edilmiştir.

Bu Meseldeki Hikmetler

Nûh (aleyhisselâm)'un Vâile adındaki karısı ile, Lût (aleyhisselâm)'un Vahîle adındaki karısının mesel olarak verilmesine gelince bu, tamamını ancak Allah'ın bileceği bir biçimde, sayısız fayda ve hikmetleri ihtiva eder. Ki, bunlardan bazıları şunlardır:

1) Erkeklerin ve kadınların, "Büyük mükâfaat ve büyük azab" hususunda dikkatlerini çekmek...

2) Başkasının salâhının iyi güzel yolda olmasının, fesat içinde olana fayda vermeyeceğini; başkasının fesadının da iyi ve güzel yolda olana zarar vermeyeceğini bilmek...

3) Erkek, takvanın zirvesinde dahî olsa, kadın konusunda ve nefsi konusunda kendisine güvenmemelidir. Bu tıpkı, Nûh ve Lût (aleyhisselâm)'un hanımlarından sudur eden hal gibidir.

4) Kadının namusluluğunu ve iffetini bilmek çok mükemmel bir fayda temin eder. Bu da tıpkı, Cenâb-ı Hakk'ın, hakkında, "Şüphesiz ki Allah seni seçti ve seni temiz kıldı; seni, (zamanındaki) alemlerin kadınlarına üstün kıldı"(Al-i İmran,42) buyurduğu Imran Kızı Meryem'de olduğu gibidir.

5) Cenâb-ı Hakk'ın huzurunda sadâkati bütün olarak yalvarıp yakarmanın, O'nun cezasından kurtulup, hesapsız mükâfaatlar elde etmeye vesile olacağına ve ezelî olan zâtın huzuruna bütün her konuda başvurmanın gerekli olduğuna, dönüşün, şanı yüce, kelimesi üstün, kendisinden başka tanrı olmayan ve ancak Kendisine dönülecek olan zata olacağına dikkat çekmek...

Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah'a, salât ü selâm da, peygamberin seyyidine, ailesine ve ashabına olsun! (Amin).

12 ﴿