19"Artık kitabı sağ eline verilmiş olana gelince der ki: "Alın okuyun kitabımı". Bu ayetle ilgili iki mesele var: "Ha", kendisi ile seslenilen bir sestir. Bundan, tıpkı (......) ve (......) kelimeleri gibi, "Al, tut" manası anlaşılır. Ebu'l-Kasım, ez-Zeccacî şöyle der: "Bu hususta bir takım değişik lehçeler var. Bunların en iyisi, Stbeveyhin Araplardan naklettiği şeydir: Sibeveyh şöyle der: Arapların, şeklindeki sözleri de, mebnî emirlerden biridir ki bu, "Ey genç al" demektir Araplar bunun hemzesini meftun okuyarak, şeklinde, müzekkerin alemi (işareti) sayarlar. Bu tıpkı, onlar deyip, de, kâfin fethasını müzekkerterin alameti sayışları gibidir. Tesniye için, (......) cemî için, (......) ve (......) denir. Buradaki mîm, tıpkı, ve deki gibidir. deki hemzede meydana gelen bu zamme ise, cemî mîm'inin dammesidir. Çünkü bunun aslı, ve dür. Böylece net bir zamme ile okudular, ama cemi kelimesi ile, tesniyeye hükmettiler. Çünkü onlarca iki (tesniye), pek çok hususta, cemî hükmündedir. Tek bir ma'mûl üzerinde iki âmil birleşirse, en yakın olanı onda amel ettirmek, ittifakla, caiz olup, "Uzak olanı amel ettirmek caiz midir, değil midir?" meselesinde, Kûfe'liler bunun caiz olduğunu; Basralılar ise caiz olmadığını savunmuşlar ve görüşlerine bu ayeti delil getirmişlerdir. Çünkü ayetteki, (......) ifâdesi, mef'ûl gerektirmektedir, yine (......) fiili de mef'ûl gerektirmektedir. Şimdi "Kitabiye" ifadesini, mef'ul olarak nasbeden, en uzaktaki âmil olsaydı, ifadenin takdiri, "İşte kitabım" şeklinde olurdu. Bu durumda da, "Onu okuyun" denilmesi gerekirdi. Bunun bir benzeri de, "Verin, üzerine bakır eriyiği dökeyim" (Kehf, 96) ayetidir. Bil ki, bu delil tutarsızdır. Çünkü bu ayet, buradaki hadisenin, en yakın ifâdenin amel ettiğine delalet etmektedir. Bunda ise, zaten münakaşa söz konusu değildir. Münakaşa, "en uzak olanı amel ettirmek caiz midir, değil midir?" meselesindedir. Ayette ise, buna değinilmemiştir. Ayrıca zamir, bazan hazfedilebilir. Çünkü, ifadenin açık olması, açıkça zamir getirmeye gerek bırakmaz. Ve bu tıpkı, Cenâb-ı Hakk'ın, (Ahzab, 35) ayetinde olduğu gibidir. (Buradaki Allah'a raci zamiri hazfedilmiştir). Binâenaleyh burada da niçin böyle olmasın? Kûfeliler de şu şekilde hüccet getirmişlerdir: Birinci Âmil, bulunma bakımından ikinciden öncedir. Birinci âmil meydana geldiğinde, illet olmadan, illete bağlı olanın meydana gelmesi imkansız olduğu için, birr mamulün olması gerekir. Binâenaleyh, o mamulün, birinci amitin ma'mulü haline gelmesi, ikinci amilin meydana gelişinden öncedir. İkinci amil ancak, o mamulün, birinci amilin mamulü haline gelmesinden sonra vücut bulmuştur. Binâenaleyh, aynı hükmü iki illete bağlamanın ve önce olanın daha sonra olana bağlamanın imkansızlığı sebebiyle, o mamulün, aynı zamanda ikinci amilin mamulü olması imkansız olur. Bu mesele, Nahiv ilminin inceliklerindendir. (......) ifâdesindeki hâ, sekte için olup (......) ve (......) kelimelerinde de böyledir. Bu hâ'ların hakkı, vakf halinde sakin olup, vasi halinde düşmeleridir. Bu ha'lar, mushafta bu şekilde yer alıp, mushafta yer alan şeyin de, mutlaka lafızda da yer alması gerekip, lafızda isbat edilmeleri de ancak vakıf halinde yerinde ve makul olunca, pek yerinde olarak ulema, işte bundan dolayı, buralarda, vakf yapmayı güzel saymışlardır. Bazı kimseler cesaret izhar ederek, bu hâ'lan vasi halinde düşürmüşlerdir. İbn Muhaysin, hâ'sız ve yâ'nın sükunuyla (şeklinde) okumuştur. Bir kısım kimse de, mushafa ittibâen, hem vasi hem de vakf halinde hâ'yı isbat ederek okumuşlardır. Bil ki, Cenâb-ı Hak, önce bu kimselerin sağ ellerine kitaplarının verildiğini bildirip sonra da, (onlardan naklen), "Alın okuyun kitabımı" buyurunca bu, bu hadisenin, sevinç açısından doruk noktaya ulaşmış olduğuna delalet etmiştir. Çünkü Allah, onlara kitaplarının sağdan verildiğini bildirince, bu kimselerin kurtuluşa erenlerden ve nimetleri elde edenlerden oldukları (zaten) anlaşılmıştı. Dolayısıyla, bunun başkaları tarafından görülmesini, böylece o başkasının elde ettiği şeyle berikilerin sevinmesini de arzuladığı için, böyle buyurmuştur. Kitabını sağ eline atan bu kimsenin, hane halkına ve yakını olanlara böyle diyeceği de ileri sürülmüştür, Kitabını Sağdan Alanın Sevinç İfadesi Daha sonra Cenâb-ı Hak bu kimsenin şöyle dediğini nakletmiştir: |
﴾ 19 ﴿