9

"Sonra ben onları en yüksek sesimle davet ettim. Hem sonra onları hem açıkça davet ettim, hem onlara gizli gizli söyledim".

Bil ki bu ayetler, Hazret-i Nûh (aleyhisselâm)'un davetinin üç merhalede gerçekleştiğine delalet eder. Binâenaleyh o bu işe önce gizli gizli nasihatlarla başlamış; ama kavmi ona, biraz önce saydığımız dört tavırla karşılık vermiş. Derken işi açığa vurmuş. Bu da tesir etmeyince, bu iki usulü birlikte uygulamaya başlamış.

Ayetin başındaki (......) kelimesi, bu merhalelerin, zaman ve tesir bakımından birbirlerinden sonra, peşpeşe olduklarına delalet eder. Çünkü "açık davet", "gizli davet"ten daha ileridir. İki çeşidi birlikte yapmak da, "açık davet"ten daha tesirlidir.

Buna göre eğer, "cihâren" kelimesi niçin mansubtur?" denilirse, deriz ki: Bu hususta şu izahlar yapılabilir:

a) Bu kelime, ayetteki, (......) kelimesinin mef'ûl-ü muttaki olarak mansubtur. Çünkü "davefin iki çeşidinden biri, cihâren (açıkça) yapılandır. Dolayısıyla bu kelime, oturma çeşitlerinden biri olduğu için, "kurfusfl" kelimesinin, "ku'ûd" fiili ile mansub olması gibi, mansub olmuştur.

b) (......) fiili ile, (açıkça davet ettim) manası kastedilmiştir. (Dolayısıyla onun mef'ûlü mutlakıdır).

c) Bu kelime, "Açık davet" takdirinde olmak üzere, mahzûf "duâ" masdarının, sıfatıdır, yani "o daveti açıkça yaparak" () demektir.

d) Bu kelime, "hat" yerinde kullanılmış bir masdardır, yani "mucahfren" açıkça davet eden olarak) manasınadır.

Onları İstiğfara Teşviki

9 ﴿