3"Hakikat şudur-ki, Rabbimizin büyüklüğü yücedir. O, ne bir zevce, ne de bir evlat edinmemiştir". Bu ifadeyle ilgili olarak iki mesele vardır: Ayetteki, (......) kelimesiyle ilgili olarak şu iki görüş bulunmaktadır: Birinci Görüş: Arapça'da bu kelime (Afr) azamet ve ululuk anlamlarına gelir. Nitekim, "ulu oldu, yüce oldu" anlamında, denilir ki, nitekim, "(Bizden) bir kimse Bakara Sûresi'ni (ezberleyip) okuduğunda, "o, aramızda büyürdü" yani, "onun aramızdaki kadr ü kıymeti artardı" şeklindeki hadiste gecen (......) kelimesi de bu anlamdadır. Çünkü eş, kendisine ihtiyaç duyulduğu; çocuk da soyun-sopun çoğalması ve ünsiyyetin sağlanması için edinilir. Halbuki, bütün bunlar, sonradan olmanın alametleridir. Halbuki Allah, her türlü noksanlıklardan münezzehtir. İkinci Görüş: "Cedd" zenginlik demektir. Nitekim, zengin kimseye, "Senden gelecek (azaba) onun zenginliği, fayda vermez" denilmesi de bu manaya varıp dayanır. Nitekim Ebu Ubeyde bu deyimin manasının böyle olduğunu söylemiştir. Bir başka hadiste, aynen böyle olup, bu da "Cennetin kapısı üzerinde (yanında) durdum. Bir de ne göreyim, oraya girenlerin ekserisi fakirlerdir. Ashabu'l-cedd zenginler ise, engellenmişler..." şeklindeki hadis olup, buradaki ashabu'l-cedd ifadesiyle, "dünyada iken zengin olanlar" manası kastedilmiştir. Buna göre ayetin manası, "Allahü teâlâ, eş edinmeye ve çocuk sebebiyle ünsiyyet peyda etmeye ihtiyaç duymaktan müstağnidir" şeklinde olur. Bence burada, bir üçüncü görüş daha vardır: İnsanın "cedd'i, varlığı kendisine dayanan aslı ve temelidir. Böylece ayette "cedd" kelimesi, temel ve asıl anlamını ifade eden, mecazi bir ifadedir. Binâenaleyh Cenâb-ı Hakk'ın, (......) kelimesinin manası, "Rabbinizin aslı..." şeklindedir. Bu ise, "vâcibü'l-vücûd olması açısından, o hakikate mahsus olan özgün hakikati" anlamındadır. Buna göre mana, "O'nun hususi hakikati, başkasıyla alâka kurma şekillerinin tamamından münezzehtir" şeklinde olur. Çünkü, zatı gereği vacib olanın, her bakımdan, ama her bakımdan vâcibü'l-vücud olması gerekir. Böyle olanın ise, eşi ve çocuğunun olması imkansızdır. Nasb ile, temyiz olarak kesre ile de, şeklinde de okunmuştur ki, buna göre mana, "Onun rubûbiyyetin doğruluğu ve ulûhiyyetinin hak oluşu, eş ve çocuk edinmekten münezzehtir" şeklinde olur. Bu manalara göre, o cinler sanki, Kur'ân'ı dinleyince, kafir olan cinlerin izledikleri yolun yanlışlığını anlamışlar, böylece ilk önce müşriklikten, ikinci olarak da hristiyanlıktan rücu etmişlerdir. Beyinsizlerin Uluhiyyeti Tenkid Etmeleri Üçüncü Nev: Cenâb-ı Hakk'ın, |
﴾ 3 ﴿