14"O gün ki yer ve dağlar sarsılır. Dağlar akıp dağılan bir kum yığınına döner". Bu ayetle ilgili bir kaç mesele var: Zeccâc, "yevm" kelmesinin, cümlesi ile mansub olduğunu ve takdirinin, "Yer alabildiğine sarsıldığı gün, kafirleri kalıcı bir azabla cezalandırır ve azablandırırız" şeklinde olduğunu söylemiştir. "Recfe", alabildiğine sarsılma ve hareket etme demektir. "Kesib", büyük kum yığını manasına olup, bu yığın kamburumsu bir şekil arzeder. Bunun çoğulu ise, "küs-ban"dır. Bu kelimenin nasıl iştihâk ettiği (türediği) hususunda iki görüş var: a) Bu, birisi birşeyi biraraya getirip yığdığında kullanılan, deyimine dayanır. Buna göre buradaki "fa'il" sigasındaki kelime, ism-i mef'ûl (yığılmış şey) manasında olmuş olur. b) Leys şöyle der: "Kesîb, toprağı saçmak, yahut atılan şey manalarına gelir. Bunun lâzım fiili, dir. "Kesîb"e, toprağı ince ve adeta yumuşaklığından ötürü saçılıp, üstüste atılmış olduğu için, bu ad verilmiştir. Ayetteki "mehil", "akan-akıcı olan" demektir. Nitekim akmış, dökülüp-saçılmış toprak manasında (......) veya (......) denilir. Bu manada "menfi" kelimesi daha çok kullanılır. Bu aynen, ve (ölçülen şey) ve ve (borçlanmış) kelimeleri gibidir. Bu böyledir. Çünkü yâ'nın zammesi hazfedilmiş, böylece sakin hale gelmiş. Vav da sakindir. Dolayısıyla ictimâ-i sakineynden ötürü vav hazfedilmiştir. Bu İzahı Ferrâ ve Zeccâc yapmıştır. Bunu iyice kavradığına göre, deriz ki: Allahü teâlâ, dağların parçalarını-terkiblerini bozup parçalamış, onları atmış ve adeta, atılıp-dikilen renkli yün gibi yapmıştır. İşte böyle olunca da, o'dağlar adeta "kesîb" (yani bir kum yığını) haline gelmiş. Daha sonra Allahü teâlâ, "Dağlan yürüttüğümüz gün..."(Kehf, 47), "Onlar, bulutlar gibi yürürler" (Neml, 88) ve "Dağlar yürütülür" (Neml, 20) ayetlerinde de beyan buyurduğu gibi, o dağları harekete geçirir ve böylece, akan kum yığınları haline geliverirler. Buna göre eğer, "Peki Cenâb-ı Hak niçin, çoğul olarak, "küsbanen mehîleten" (Akan kum yığınları)" dememiştir?" denilirse, deriz ki: Dağların hepsi biraraya gelir ve tek bir akan kum yığını halini alır. Bil ki Allahü teâlâ, kendilerine onca nimet verdiği o yalanlayıcıları, kıyametin dehşetleriyle korkutunca, bunun peşisıra, dünyevi dehşetlerle korkutarak şöyle buyurmuştur: |
﴾ 14 ﴿