33“İşte o, tasdik etmemiş, namaz da kılmamış. Fakat üstelik yalanlamış ve arkasını dönmüş. Sonra da çalım sata sata yürüyerek ehline gitmişti” Bu ayetlerle ilgili bir kaç mesele var: Allahü teâlâ bu kimsenin, itikad, amel dünya hayatı bakımından nasıl çalıştığını anlatmıştır. İtikadla ilgili olarak,o, din namına hiçbirşeyi tasdik etmemiş, aksine dini yalanlamıştır. İbadet açısından ise o, namaz kılmamış, aksine sırtını dönmüş ve yüz çevirmiştir. Dünyasına dair olarak da bu kimse ailesine, böbürlenerek, çalım satarak, sakınarak gider-gelir. Bil ki bu ayet, kafir kimsenin, iman etmemesi yüzünden, zemm ve ikâb-ı ilahiye müstehak olması gibi, namazını terketmesi yüzünden de yine bunlara müstehak olduğuna delalet eder. Ayetteki "tasdik etmediği, namaz kılmadığı..." belirtilen kimsenin kim olduğu hususunda şu iki görüş ileri sürülmüştür: 1) Bu, "İnsan, zanneder mi ki her halde Biz onun kemiklerini toplayıp bir araya getirmeyeceğiz?" (Kıyame,3) ayetinde bahsedilen insandır. Baksana Hak teâlâ'nın, "İnsan, başıboş bırakılacağını mı sanıyor?" (Kıyama, 35) beyanı da, "O, kıyamet ne zaman? diye sorar" (Kıyame, 6) ayetine atıftır. 2) Ayet, Ebu Cehil hakkında nazil olmuştur. Ayetteki (......) kelimesiyle ilgili olarak şu iki görüş ileri sürülmüştür: a) Bunun aslı, (......) şeklinde olup, manası, "kasılarak, uzun adımlarla yürür" şeklindedir. Çünkü, böbürlenen, salına salına yürüyen kimse, adımlarını uzun atar... Bu demektir ki, buradaki son b (ti), yâ'ya çevrilmiştir. Ve bu tıpkı, (......) kelimesinin aslının, "iz sürdü, takıp etti" olması ibidir. b) Bu kelime, (......) kökünden olup, bu kelime de "sırt" anlamındadır. Çünkü, bu kimse, (salınır ve kaşıtırken), sırtını büker ve eğer... Nitekim hadiste de, "Ümmetim, böbürlenerek salınarak yürüdüğünde..." Kenzu'l-Ummal 11/3096. buyurulmuştur. Dördüncü Mesele Arap dilini iyi bilenler, buradaki edatlarının, manasına geldiğini, dolayısıyla da ayetteki ifadelerinin manasına geldiğini ve bu ifadenin tıpkı (Beled. 11) ayetinde olduğu gibi anlamında olduğunu bilirler. Nitekim hadiste de, "Ne yemiş, ne içmiş, ne de ağlamış (ses çıkarmış) olmadan dünyaya gelen cenin hakkında ne dersin?" Müslim, Kaseme, 38 (3/1311). Kisaî de şöyle der: "Ben, Arapların hiç, bu gibi ifadelerde, ister açık isterse gizli olsun, bu gibi yerlerde peşinden bir başka ifadeyi eklemedikçe, bu tarz ifadeler kullandıklarını görmedim. Meselâ, açıkça ifade edilene gelince, mesela onlar, "ne de falanca" demedikçe "Abdullah hariç değil"; ve mesela, "iyilikte bulunmaz" demedikçe, "ihsanda bulunmayan bir adama rastladım" demezler. Mukadder olanına gelince, bu da Cenâb-ı Hakk'ın (Beled,11) ifadesinde olduğu gibidir. Çünkü Allahü teâlâ önce böyle buyurmuş, sonra da, araya cümle-i itiraziyye sokarak (Beled, 12) demiş, peşinden de (Beled, 13) buyurmuştur. Bu kelamın takdiri, "O sarp yokuşa sarmada, köleyi azad etmedi, yoksulu da doyurmadı.." şeklinde olur. Böylece bu demektirki, Cenâb-ı Hak, tek bir yerde demekle yetinmiştir. Bu, Cenâb-ı Hakk'ın ifâdesinin takdirinin şeklinde olduğunu da söyleyenler de vardır. Yalanlayan Kafirin Layıkı |
﴾ 33 ﴿