TEKVİR SÛRESİBu sûre, yirmidokuz ayet olup, Mekkî'dir. Kıyamet Esnasındaki Oniki Olay 1"Güneş, durulduğu zaman...". Bil ki Allahü teâlâ, bu sûrede, oniki şeyden bahsetmiş ve "Bu şeyler vuku bulduğunda, işte tam o esnada, her nefis ne hazırlamışsa, onu bilir" buyurmuştur. Bu oniki şeyden, 1. Güneşin Tekviri Birincisi: "Güneş durulduğu zaman..." ayetinin ifade ettiği husustur. "Tekvir"in, ne demek olduğu hususunda, şu iki izah yapılmıştır: 1) Tıpkı sarığın sarılması gibi, yuvarlak bir biçimde dürülme-bükülme manasınadır. Nitekim hadiste, "Durulup büküldükten sanra dönmekten Allah'a sığınırız" Müslim, Hacc, 426 (2/979), Ibn Mace, duâ, 20 (2/1279). yani ülfetten, uyumdan, bir araya gelişten sonra dağılmaktan Allah'a sığınırız" denilmiştir. Kevr ve tekvir aynı manayadır. Çamaşırları ve elbiseleri bohçaladığı için, çamaşırcıya da "Kare" denmiştir. Bürülen ve dürülen şeyin ise, görünmeyeceğinden şüphe yoktur. Binâenaleyh güneşin kütlesinin ışığının tamamen ortadan kalkması ve güneşin artık görünmez hale gelmesi, "tekvîr" (dürülme) kelimesiyle anlatılmıştır. İşte bundan ötürü kelimeleri, bu dürülmeye, (silindi, ışığı söndürüldü) manasını verirken, kimileri de "(Güneş tutulduğu zaman)" manasını vermişlerdir. Hasan el-Basrî, buna "Işığı silindiğinde..." manasını verirken, Mufaddal b. Seleme, "Işığı yok olduğunda ve adeta bir bohçanın içinde saklandığında..." manasını vermiştir. 2) Arapça'da, "Duvarı çarpıp, yıktım yerle bir ettim" manasında, denir. Esmâî şöyle der: "Birisi, Dirisini (vurup) bayılttığında, denilir. Binâenaloyh, ayetteki "Güneş yörüngesinden atıldığında" manasınadır. 3) Bu hususta şöyle bir üçüncü görüş daha vardır: Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)'den rivayet olunduğuna gön bu kelime, Farsça'dandır. Zira, Farsça'da, âmâya ' kör denir. Dolayısıyla kör edildiği zaman manasınadır. Burada şöyle iki soru vardır: Birinci Soru: "Şems" kelimesinin merfû oluşu, mübteda mı, yoksa fail oluşundan ötürü müdür; Cevabı Hayır bu, fail oluşundan ötürüdür. Ona ref eden fiili, ayetteki fiilinin tefsir ettiği, mukadder başka bir fiilidir. Çünkü (......) edatında şart manası bulunduğu için, ondan sanra fiilin bulunması gerekir. İkinci Soru: Rivayet edildiğine göre, Hasan el-Basrî, Basra'da Ebû Seleme b. Abdurrahman'ın yanına gidip oturdu. O da, Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'în, "Güneş ve ay, kıyamet günü durulup cehenneme atılacak olan iki öküzdürler" Kenzu'l-Ummal, (13/19533). dediğini rivayet etmiştir. Hasan el-Basrî, "Onların günahı ne?" dedi. Bunun üzerine, Ebû Seleme, "Ben sana, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den hadis rivayet ediyorum" dedi. Böylece Hasan sustu... (Buna ne dersiniz)? Cevap: Hasan el-Basrî'nın sorusu sakıttır. Çünkü güneş ve ay, cansız iki varlıktır. Binâenaleyh onların cehenneme atılmaları, zarar ve eziyet görmelerine sebep olmaz. Belki bu, cehennemin sıcaklığının artmasına sebep olur. Dolayısıyla bu hadis, aklın hilafına olmuş olmaz. 2. Yıldızların Dağılması İkincisi: Cenâb-ı Hakk'ın şu ayetinin anlattığı husustur. |
﴾ 1 ﴿