6"Denizler ateşlendiği zaman..." . Bu kelime, şeddeli ve şeddesiz olarak, ve (......) şeklinde okunmuştur. Bu ifade hususunda şu izahlar yapılabilir: a) Bu kelime aslında, tandırı, fırını tutuşturduğun zaman kullandığın ifadesindendir. Bir şey yakıldığı zaman ise, oradaki rutubetler kurur. O halde bu demektir ki, bu durumda, denizlerde su namına hiçbir şey kalmayacaktır. Daha sonra da dağlar, Cenâb-ı Hakk'ın da, "Ve dağlar yürütüldüğü..." (Nebe, 20) buyurduğu üzere, yürütülür. Bu durumda da, denizler ve yeryüzü, alabildiğine yanıp tutuşan, ısının had noktaya çıktığı tek bir şey haline gelir. Şu da denebilir. Denizdeki sular kuruyunca, yeryüzü kabarır, derken yükselir, neticede de dağların tepesi ile aynı seviyeye gelir. Şu da söylenebilir: Dağlar unufak olup, herbir parçası herbir tarafa dağılıp da toprak haline geldiğinde, bu toprak, dağların alt kısımlarına dolar, böylece yeryüzü denizle beraber dümdüz olur ve tümü birden cayır cayır yanan bir deniz oluverir. b) Ayetteki, (......) kelimesinin, "fışkırtıldı..." mansına gelmesidir. Bu böyledir, zira, Cenâb-ı Hakk'ın da, "İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. (Böyle iken) aralarında yekdiğerine tecavüz etmeye mani bir perde vardır"(Rahman, 19-20) buyurduğu üzere, denizler arasında manialar vardır. Binâenaleyh, Allah bu engelleri kaldırınca, bu denizlerin suyu bir birine akar. Böylece de denizler tek bir deniz haline gelir. Bu, Kelbî'nin görüşüdür. c) kelimesinin manası, "tutuşturulduğunda, yakıldığında" sökündedir. Kaffal şöyle der: "Mananın böyle olması halinde şu muhtemel izahlar yapılabilir: 1) Cehennemin, denizlerin dibinde bulunması... Binâenaleyh, bu demektir ki cehennem, şu anda dünya hayatı sürdüğü için, tutuşturulmamış bir durumda mevcuttur. Bu nedenle, dünyanın ömrü sona erdiğinde, Allahü teâlâ, bu ateşin tesirini denizlere de ulaştıracak, böylece hepsi bu yüzden tutuşmuş olacak... 2) Allahü teâlâ, güneşi, ayı ve yıldızları, denizlere atar böylece denizler de tutuşmuş, yanmış olur. 3) Allahü teâlâ, denizlerde çok büyük bir ateş halkedecek, böylece de denizlerin sulan fokur fokur kaynayacak. Ben diyorum ki, yapılan bu izahlar, hiçbirine gerek olmayan zorlamalı izahlardır. Zira, dünyayı harab etmeye, kıyameti getirmeye kadir olan zatın, denizlere güneşi, ayı atmasına, veya denizlerin dibinde cehennem ateşinin bulunmasına gerek kalmaksızın, ya denizlerin suyunu ateşe çevirmek yahut da başka bir şeyle o suları fokur fokur kaynatmak suretiyle denizlere böyle bir işlemde bulunmaya mutlaka ve mutlaka kadir olur. Bil ki, bu altı alametin, dünyanın tahrib edilmeye başlandığı zamanın hemen başında meydana gelmeleri mümkün olduğu gibi, kıyametin kopmasından sonra da meydana gelmeleri mümkündür. Ayetlerin lafzında, bu iki İhtimalden birisinin olacağına delalet eden herhangi bir şey yoktur. Ama, geriye kalan altı hususa gelince, bunlar kıyamete has kılınmış hallerdir. 7. Ruhların Eşleştirilmesi Yedincisi: Şu ayetin ifade ettiği husustur: |
﴾ 6 ﴿