HÜMEZE SÛRESİ

Bu sûre, dokuz ayet olup, Mekkî'dir.

1

"Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi ve ayıplamayı adet haline getiren her kişinin vay haline".

Veyl Kelimesinin Manası

Bu ayetle ilgili birkaç mesele var:

Birinci Mesele

"el-veyl", zemmetme, kınama ve öfkelenmeyi ifade eden bir lafız olup, her sıkıntı anında söylenilen ve kendisiyle bedduada bulunulan bir kelimedir. Aslında bu kelime, "Vay falancaya" şeklinde kullanılır. Ama Arapların sözleri içinde sıkça kullanıldığı için, kendinden sonraki lâm ile birleşmiş "veyl" olmuştur. "Veyl'in, cehennemde bir dağın ismi olduğu da rivayet edilmiştir.

Eğer, "Cenâb-ı Hak burada, buyurmuş, bir başka yerde ise, "Veyl size"(Enbiya, 18) buyurmuştur, niçin?" denilirse biz deriz ki: Onlar cehennemde, "Yazıklar olsun bize, biz zalimler idik"(Enbiyâ, 14) demişler de, bunun üzerine Hak teâlâ da yani "O veyl size layıktır" buyurmuştur. Cenâb-ı Hak burada ise kelimeyi nekire olarak getirmiştir. Çünkü bu "veyl"in künhnü ancak Allahü teâlâ bilebilir. İyice çirkinliğini göstermek için; küçük örmek için ve merhamet çekmek için de,kelimelerinin kullanıldığı söylenmiştir. Meseleye bu açıdan bakarsak, "Cenâb-ı Hak bu kelimeyi kullanmak suretiyle bu hareket tarzlarının ne denli çirkin olduğuna dikkat çekmek istemiştir" deriz.

Alimler sûredeki bu tehdidin, o âdî hareketler hususunda, aynı yolu benimseyen herkesi mi, yoksa belli bazı kimselerle mi içine alan bir tehdid olduunda ihtilaf etmişlerdir. Bu cümleden olarak, muhakkik alimler, "Bu ifade, kim olursa olsun, böyle yapan herkesi içine alan genel bir ifadedir. Çünkü sebeb-i nüzulün hususi olması, ayetin lafzının umumiliğine zarar vermez" derken; diğerleri, bu tehdidin, belli bir takım kimselerle ilgili olduğunu söylemişlerdir. Bu cümleden olarak mesela, Atâ ve Kelbî, bu ayetin, İnsanları ayıplayan, bunlarla eğlenen, onların gıybetini yapan, özellikle de Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında böyle davranan, Ahnes b. Şureyh hakkında nazil olduğunu söylerler iken; Mukâtil, bunun, Velid b. Muğîre hakkında nazil olduğunu; çünkü Velid'in, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i gıyabında çekiştirip, yüzüne karşı ileri-geri konuşan kimse olduğunu söylemiştir. Muhammed b. İshâk da, "Biz kalktık ve hep, bu ayetin Ümeyye b. Halef hakkında nazil olduğunu dinledik, durduk" demiştir. Ferrâ, "Lafzın umumi olması, onunla belli bir şahsın kastedilmiş olmasına ters değildir. Bu tıpkı, bir insanın sana, "Artık seni hiç ziyaret etmeyeceğim" demesine karşı, "Beni ziyaret etmeyeni, ben de ziyaret etmem" demek suretiyle, bu genel cümleyle onu kastetmen gibidir. Velhasıl bu, usûl-u fıkıhta, "Umûmî ifade, örf, karinesi ile tahsis edilebilir" şeklinde ifade edilen kaidedir.

Hümeze ve Lümeze

"Hemz", "kırmak" demektir. Nitekim Hak teâlâ, "O, hemmândir ve koğuculuk yapar" (Kalem, 11) buyurmuştur. "Lemz" ise, tenkid etmek, ayıplamak, alay etmek demektir. Bu ifadelerin anlatmak istediği şey ise, bir kimsenin, insanların namus ve şereflerini kırması, onların şereflerini düşürmesi ve onları ayıplaması, tenkid etmesidir. Nitekim Hak teâlâ, "Birbirinizi ayıplamayın" (Hucurât, 11) buyurmuştur. "Fu'aletün" kalabı, tıpkı lu'ane (lanet edici), duhake (gülücü) kelimeleri gibi, bir işin, kişinin adet haline getirdiği bir örfü olduğuna delalet eder. Mim'in sükûnu ile, bunlar, şeklinde de okunmuştur. "Hümeze - Lümeze", gülünç şeyler yapmak suretiyle maskaralık yapmaktır. Böylece bu maskaralığa gülüşülür, sövüşülür.

Müfessirler bu hususta şu izahları yapmışlardır:

1) İbn Abbas, "Hümeze, gıybet eden; Lümeze ise, ayıplayan ve eğlenen" demiştir.

2) Ebû zeyd, "Hümeze el-kol hareketleriyle; Lümeze de, dil ile yapılan alaya almalardır" demiştir.

3) Ebu'l-Âliye, "Hümeze, yüz yüze iken ayıplayıp, alay eden; Lümeze ise, insanı arkasından ayıplayıp, alay edendir" der.

4) Hümeze, açıkça ayıplayıp, alay eden; Lümeze, gizlice, kaş-göz işaretleriyle ayıplayandır.

5) Hümeze - Lümeze, İnsanlara hoşlanmadıkları lakablar takarak, öyle çağırandır. Velid b. Muğîre işte böyle yapıyordu. Fakat bu, reislik (başkanlık) makamına uygun düşmez. Bu, seviyesiz kimselerin yapacağı iştir. Bunun içine, gülsünler diye, insanları, söz, fiil ve ses bakımından taklid edenler de girer. Hakem b. el-As, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yürüyüşünü taklid etmişti. Dolayısıyla Allah onu Medine'den sürüp çıkarttı ve lanetledi.

6) Hasan el-Basrî, "Hümeze, beraberinde oturan kimseyi, göz ucuyla işaret ederek ayıplayıp alay eden; Lümeze ise, din kardeşini, gıyabında kötü şeylerle anıp, ayıplayandır" demiştir.

7) Ebu'l-Levzâ'nın da şöyle dediği rivayet edilmiştir: "İbn Abbas (radıyallahü anh), bu ayet ile Cenâb-ı Hakk'ın kimleri zemmettiğini sordum. O da, "Bunlar, koğuculuk yapanlar;, dostların arasını açanlar ve insanlara kusur bulanlardır" diye cevap verdi. "Bil ki bunların hepsi, manaca birbirine yakın olup, bir noktada birleşirler ki bu da, insanların şeref ve haysiyetiyle oynayıp, onların kusurlarını ortaya koymadı. Bu tür hareket, iki kısma ayrılır: Bu iş, ya insanın hased ve kinlenmesi (öfkelenmesi) halinde olduğu gibi, ciddiyet ile yapılır, yahut da alay edip gülüşülür halde olduğu gibi, şakacıktan olur. Bu iki kısımdan herbiri de ya din ile alakalı olur ki bu da, iman ve taatla ilgili şeylerdir. Yahut da dünya ile ilgili olur ki bu da, şekil, şemail, yürüme ve benzeri şeylerle ilgilidir. Dolayısıyla bunun çeşitleri pek çok olup, sınırsızdır. Sonra bu dört kısımdaki ayıpların ortaya konulması, bazan mevcut kimseler için, bazan da mevcut olmayan - orada bulunmayanlar için olur. Her iki duruma göre de, bu iş, bazan söz ile, bazan da, göz-kaş, (el-kol) işaretleriyle olur ki bütün bu tür hareketler ayetteki yasağın muhtevasına dahildirler. Konu, bu lafzın Arapça olarak, hangi manaya konulmuş olmasıdır. Binâenaleyh kelime hangi manaya konulmuş ise, işte kelime açısından yasaklanan odur. Bu kelimenin, kendisi için esas olmadığı manalar da, açık kıyas (kayıs-ı celî) yoluyla, ayetin yasağının muhtevasına dahildir. Binâenaleyh Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), din bakımından insanların en ileri mevkideki kimse olunca, onu taa'n etmek ve onun haysiyetiyle uğraşmak da, Allah katında o nisbette çok büyük ve şenî bir iş olur. İşte bu yüzden Hak teâlâ,"Arkadan çekiştirmeyi yüze karşı eğlenmeyi ve ayıplamayı adet edinen her kişinin vay haline, veyl olsun ona" buyurmuştur.

Servetine Güvenme

1 ﴿