4

"Hiçbir şey O'na denk olmamıştır".

Bu ayetle ilgili iki soru var:

Zarfın Öne Alınması

Birinci Soru: Fasîh arapça sözde (cümlede), müstekar olmayan zarfın sonra, getirilmesi, öne alınmaması gerekir. Sîbeveyh "Kitab"ında bunu açıkça bildirip, kaide olarak zikretmiştir. Öyle ise en fasih söz olan Kur'ân-ı Kerim'deki bu ayette, (O'na) zarfı niçin öne alınmıştır?

Cevap: Bu ayet, hiçbirşeyin Allah'ın zatına denk olmadığını anlatmak için gelmiştir ve bu hususa delalet eden esas lafız bu zarftır. En önemli ve esas olanın öne alınması da daha uygun. İşte bu sebebten dolayı bu zarfı öne alınmayı haketmiştir.

Kıraat Farkı

İkinci Soru: Bu ayetin kıraati nasıldır?

Cevap: (......) kelimesi, hem kâfin ve fâ'nın zammesiyle; hem de kâfin kesresi-fâ'nın sükûnu veya kâfin zammesi-fâ'nın sükunu ile (......) ve (......) şekillerinde okunmuştur. Ama asıl olan, kâfin ve fâ'nın zammesiyle olan okunuştur. Bu kelime ve (ip-sicim) ve (boyun) kelimelerinde de olduğu gibi, (fâ'nın sükunu ile) hazfedilmiştir. Ebû Ubeyde, "Arapça'da, " ve kelimelerinin hepsi de, misil (benzer - denk) manasınadır" demiştir.

Küfüven

Müfessirlerin bu ayetle ilgili şöyle çeşitli görüşleri var:

1) Kâ'b ve Ata buna, "Allah'ın misli ve dengi yoktur" manasını vermişler ve "Cezadaki mükafe'e (denklik), bu kelimedendir. Çünkü bu "kişinin yaptığına denk olan karşılığı vermektir" demişlerdir.

2) Mücâhid şöyle demiştir: "Bu, "Allah'ın, bir eşi-hanımı demek istemiştir: "O'na denk hiç kimse yoktur ki O'nunla evlensin." Bu, Allahü teâlâ'nın, "(Allah) ile cinler arasında bir neseb (akrabalık) uydurdular"(Sâffât,158) ayetiyle anlattığı kimselere bir reddir. Binâenaleyh bu ayetin tefsiri (dolaylı manası), "O, doğurmamıştır" ayetinin adeta te'kididir."

3) En sağlam izaha göre, Allahü teâlâ, kendisinin, bütün ihtiyaçlarda başvurulan, (samed) olduğunu beyan edip, "O, doğmamıştır, doğurulmamıştır" ayetiyle izah ettiğimiz şekilde, bütün aracıları nefyedince, yani arada vasıflar olmadığını ifade edince, bu sûreyi, varlıklardan hiç bir şeyin, celal ve azamet sıfatlarının herhangi birinde Allah'a denk olmasının imkansızlığını ifade ederek bitirdi. Var olma açısından bir denklik yoktur. Çünkü bir şeyin "var oluşu" hakikatinin neticelerinden biridir, Onun hakikati ise, "o o olduğu" için, "adem"i (yokluğu) kabul etmez. Diğer hakikatleri ise, "yokluğu" kabul eder. İlim, yani (bilinme) açısından da bir denklik söz konusu değildir. Çünkü o şeyin bilinmesi zaruri değildir, istidlali de. Aynı zamanda bu bilgi, duyular vasıtasıyla, görme vasıtasıyla elde edilmiş de değildir ve hata-zelle arız olacak bir şekilde olmaz. Hadisler (mahluklar) ile ilgili ilimler (bilgiler), işte böyledir. Keza, kudret, rahmet, cömertlik, adalet, fazl, ihsan açılarından da bir müsavat (denklik) söz konusu değildir.

Dört Ayetin Sıralan ışında ki Güzellik

Bil ki bu sûre dört ayettir ve bunların sıralanışında şöyle çok çeşitli hikmet ve incelikler var:

Birinci Hikmet: Sûrenin başı, Allahü teâlâ'nın bir olduğuna; "Allah sameddir" ayeti, kerim ve rahim olduğuna delalet eder. "O, doğurmamıştır, doğruulmamıştr." Binâenaleyh o, mutlak manada ganidir, hiçbirşeye ihtiyacı yoktur; değişimden-bozulmadan münezzehtir. Dolayısıyla kesinlikle hiçbir hususta cimrilik etmez ve O'nun cömertliği herhangi bir menfaat elde etmek ve kendisinden bir zararı savuşturmak için değil, sırf ihsanındandır. "Hiçbirşey O'na denk olmamıştır" ayeti de, Allah'a nisbet edilmesi caiz olmayan bütün sıfatları nefye-redde bir işarettir.

İkinci Hikmet: Allahü teâlâ, "Allah ehaddir" cümlesiyle zatından bir çok şeyleri nefyetmiş; "Allah sameddir" cümlesiyle noksanlık ve mağlubiyeti; "O, doğurmamıştır, doğurulmamıştır" ayetiyle, ma'luliyyeti ve illeti (bir şey vasıtasıyla olduğu ve birşeye vasıta olduğu konularını); "Hiçbirşey O'na denk olmamıştır" ayetiyle de, zıdları ve ortakları (denkleri) olabileceğini nefyetmiş-reddetmiştir.

Başlıca Batıl Dinleri Red

Üçüncü Hikmet: "Allah birdir" ayeti, "Nar" ve "zulmet" diye iki tanrı olduğunu söyleyen "seneviyye" (mecusiler)in; teslise inanan hristiyanlarin batıl olduğunu ortaya kor; ikinci ayet, Allahü teâlâ'dan başka yaratıcı olduğunu söyleyenlerin görüşünün batıllığını ortaya kor. Çünkü eğer başka yaratıcılar da olsaydı, bütün ihtiyaçlar hususunda sadece Hak teâlâ samed, yani başvurulan olmazdı. Üçüncü ayet ise, "Uzeyr, Allah'ın oğludur" diyen yahudilerin; "Mesih, Allah'ın oğludur" diyen hristiyanların ve "Melekler, Allah'ın kızlarıdır" diyen müşriklerin, bu görüşlerinin batıllığını ortaya kor. Dördüncü ayet de, putları Allah'a denk ve ortak kabul eden müşriklerin bu görüşlerinin batıllığını ortaya kor.

Dördüncü Hikmet: Bu sûre, Hak teâlâ hakkında, Kevser Sûresinin, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında oluşu gibidir. Fakat o sûredeki ta'n (kınama), Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında "O, ebterdir, onun çocuğu (oğlu) yok" demeleri sebebiyle gelmişti. Bu sûredeki ta'nın sebebi ise, Allahü teâlâ'ya çocuk isnad etmeleridir. Çünkü insan için, çocuğu olmaması; Hak teâlâ için de, gocuğunun olması bir ayıb ve kusurdur. İşte bundan dolayı, bu sûrenin başında "Benden bu tehdidi uzaklaştırmak için de ki:" denilmiş; Kevser Sûresi'nde ise, "Senden bu tehdidi uzaklaştırmak için diyorum ki: "Sana kevseri verdik" buyurulmşutur. Allah en iyi bilendir.

4 ﴿