2"Yarattığı şeylerin şerrinden". Bu ayetle ilgili iki mesele var: Bu ayetin tefsiri olarak, çeşitli izahlar var: 1) Atâ, ibn Abbas (radıyallahü anh)'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Allahü teâlâ bu ifadeyle, Özellikle İblisi zikretmiştir. Çünkü Hak teâlâ, ondan daha şerli bir mahluk yaratmamıştır ve de bu sûre, sihirden istiaze (Allah'a) sığınma hakkında nazil olmuştur. Sihir ise ancak İblis, yardımcıları ve askerleri sayesinde tamamlanır. 2) Bu ayetle, Hak teâlâ, cehennemi kastetmiş ve adeta şöyle buyurmuştur: "De ki: Cehennemde yarattığı şeylerin şiddet ve dehşetinden, cehennemin Rabbine sığınırım." 3) 'Yarattığı şeylerin şerrinden " ifadesi ile, Hak teâlâ, vahşi hayvanlar, haşereler ve bunların dışındaki şeyler gibi, eziyet verici çeşit çeşit hayvanların şerrini kastetmiştir. Buna bize eziyet veren cin ve insanların dahil olması ve fiillerinin "şer" diye nitelenmesi de caizdir. Cinlerin ve insanların, buradaki (ism-i mevsulüne) daniı edilmesi caizdir. Çünkü ekseriyet, akıllı olmayan varlıklar tarafından olunca, hepsi için ism-i mevsulünü kullanmak güzel ve yerinde olur. Zira en fazla olan, esas alınır. Keza bu ayete, hastalık yapan yiyeceklerin, su ve ateşin serleri de dahildir. İmdi, eğer, "Sudan, ateşten, akreb ve yılan sokmasından meydana gelen acılar, çoğu kelamcılara göre, direkt Allah'ın yaratması ile meydana gelmektedir; veya, feylesofların çoğu ile bazı kelamcılara göre, Allahü teâlâ'nın bu cisimlerde yarattığı birtakım kuvvet (ve özelliklerden) doğmaktadır. Her İki halde de, ayetin neticesi, Allahü teâlâ'nın, peygamberine, Allah'dan yine Allah'a sığınmasını emretme olmaktadır, binâenaleyh bunun manası ne?" denilirse, biz deriz ki: Bunda ne beis var. Zaten Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de "Allahım Senden yine Sana sığınıyorum" diyerek, bunu açıkça ifade etmiştir. 4) Hak teâlâ bu ifadeyle, yarattığı hastalıkları, dertleri, kıtlıkları, çeşitli bela ve afetleri kastetmiştir. Cübbâî ve Kâdî (Abdulcebbar), bu tefsirin batıl olduğuna, çünkü Allah'ın fiilinin, "şerr" diye isimlendirlemeyeceğini iddia etmişler ve şöyle demişlerdir: "Bunun böyle olduğuna şunlar da delalet eder: 1) Bu manaya göre, kendisinden sığınma emredilen varlığın, bize kendisine sığınmamızı emreden varlık olması gerekir. Bu ise, bir tenakuzdur. 2) Allahü teâlâ'nın bütün fiilleri, hikmetlidir, doğrudur. Böyle olan fiillere "şer" demek mümkün değildir. 3) Eğer Allah'ın fiilleri şer olsaydı, bunları yapan da "şerli" diye vasfedilirdi. Halbuki Allahü teâlâ, böyle nitelenmekten yücedir." Bunların birinci delillerine, "Açıkladığımız gibi, "Allahım, Senden, yine Sana sığınırım" sözünde bir imkansızlık yoktur" diyerek; ikinci delillerine, "İnsan, ondan elem duyunca, o şey "şerr" sayılır. Binâenaleyh ayet, bu insanın sözüne göre ifade edilmiştir. Nitekim, "Kötülüğün cezası, misliyle kütüktür"(şûra, 40) ve "Kim size karşı haddi aşarsa, onun size haddi aşısı kadar, siz de ona karşı haddi aşın" (Bakara, 194) ayetlerinde de böyledir" diyerek; üçüncü delillerine de, "Allahü teâlâ'nın isimleri tevkifidir, ıstılahi değildir, (yani Allahü teâlâ'nın bildirdiği şekillerdedir. (Halbuki O'nun, "şerli" diye bir ismi yoktur)." diye cevab veririz. Hem sonra Allahü teâlâ'nın, "insana bir şer dokunduğu zaman, feryad-u figan eder" (Mearic, 20) ve "Ona şer dokunduğu zaman, uzun uzun yalvarıp yakarır" (Fussilet, 51) ayetleri, hastalıkların ve dertlerin "şer" diye isimlendirilebileceğine delalet eder. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de şöyle derdi: "Gece ve gündüz gelenlerin şerrinden, Allah'ım, Sana sığınırım." Bazı mülhidler (sapıklar), "De ki: Felak'ın Rabbine sığınırım, yarattığı şeylerin şerrinden" ayetlerini, şöyle, bir kaç açıdan tenkid etmişlerdir: 1) Kendisinden sığınılan şeyler, Allah'ın kaza ve kaderiyle mi yoksa Allah'ın kaza ve kaderi (takdiri) olmadan mı, meydana gelmiştir? Eğer birincisi söz konusu ise, Allahü teâlâ, nasıl o şeyden Allah'a sığınmayı emreder. Çünkü Allah'ın hükmettiği ve takdir ettiği şey vaki olmaktadır. Buna göre Allahü teâlâ sanki: "Meydana gelmesini takdir ettiğim ve meydana gelmesi kaçınılmaz olan şeyden Bana sığın ki onu meydana getireyim" demiş olur. Ama eğer bu şeyler, Allah'ın kaza ve kaderi ile değil ise, bu da Allah'ın mülk ve melekûtunu zedeler bir durumdur. 2) Eğer sığınılan şey, meydana geleceği bilinen bir şey ise, onu engelleyebilecek birşey yok. Dolayısıyla da, ondan Allah'a sığınmanın hiçbir faydası yok. Ama eğer, meydana gelmeyeceği biliniyor ise, ondan istiazeye, Allah'a sığınmaya da gerek yok. 3) Eğer sığınılan şey, bir maslahat yani faydalı şey ise, mükellef, o şeyin defedilmesini ve engellenmesini istemeye nasıl rağbet eder. Ama eğer o şey, bir mefsedet, yani zararlı şey ise, (Allah) onu nasıl yaratır ve takdir eder. Bil ki bu gibi şüphelere verilecek cevap, "Allah, yaptıklarından hesaba çekilemez" demektir. Bu söz, bu kitabta tekrar tekrar geçmiştir. |
﴾ 2 ﴿