79

Veyl olsun elleriyle kitabı yazıp sonra az bir paha ile satabilmek için: "Bu, Allah katındandır" diyenlere! Veyl olsun elleriyle yazdıklarından dolayı onlara, veyl olsun kazandıkları yüzünden onlara!

Bu âyete dair açıklamalarımızı beş başlık halinde sunacağız:

1- "Veyl..."

Veyl'in mahiyeti hakkında farklı görüşler vardır. Osman b. Affan, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan bunun ateşten bir dağ olduğunu rivâyet etmiştir. Ebû Said el-Hudrî de veyl’in iki dağ arasında cehennemdeki bir vadi olduğunu rivâyet etmektedir. Burada yuvarlanan kişi kırk yıl süreyle aşağıya doğru yuvarlanır, durur. Bk. Tirmizî, Tefsir 21. sûre h.l; Müsned, III, 75

Süfyan ile Atâ b. Yesâr'ın rivâyetine göre de bu âyet-i kerimede geçen veyl, cehennem ortasında akan, cehennemliklerin irinlerinden oluşan bir vadi(deki ırmak)dir. Cehennemde bir havuz olduğu da söylenmiştir. ez-Zehravî ise başkalarından cehennem kapılarından bir kapı olduğunu nakletmektedir. İbn Abbâs'tan nakledildiğine göre ise veyl azâbın zorluğu ve sıkıntısı demektir. el-Halil de, veyl ileri derecedeki kötülüktür, demiştir.

el-Asmaî ise

"veyl" muhatabın fecaatli bir durum ile karşı karşıya olduğunu "veyh" ise şefkat ve merhamet duymayı ifade eder. Sîbeveyh ise: Veyl helâk olacağı bir işe düşen hakkında "veyh" ise helâk olmaya yaklaşmış bir kimseyi azarlamak için kullanılır, der. İbn Arefe de "veyl" hüzün demektir, der.

Kişi "veyl" diye feryat ettiği zaman "teveyyele er-raculu" denilir. Ve bu ifade üzüntü ve hoşlanılmayan şey karşılığında söylenir. Yüce Allah'ın:

"Veyl olsun elleriyle kitabı yazıp..." âyeti işte bu türdendir.

Veyl'in asıl anlamının helâk olduğu da söylenmiştir. Helâk olacak bir işin içine düşen herkes "veyl" diye feryat eder. Yüce Allah'ın:

"Eyvah bize! yâ-veyletenâ! bu kitaba ne olmuş.." (el-Kehf, 18/49) âyeti de bu anlamdadır. Çoğulu da "veylât" şeklinde gelir. Şair der ki:

"Akşamı ederse veylolsun ona ve Umm Haşim yok olsun."

Yine şair şöyle demiştir:

"Veylât (veyller) olsun sana, sen büyük bir müsibetimsin, dedi."

Âyet-i kerimede "veyl" kelimesi mübtedâ olarak ref edilmiştir. Nekire olmakla birlikte mübtedâ olması câiz olan (bed)dua anlamını taşıdığından dolayıdır. Ahfeş der ki: Hafzedilmiş bir fiil takdir ederek nasb ile okunması da caizdir. Yani yüce Allah veyli (musibeti) onlardan ayırmaz anlamında bir fiil takdir edilir.

el-Ferrâ' der ki: Veyl'in aslı "vey" yani hüzün demektir. Nitekim "vey lifülan" yani filan için keder olsun, denilir. Araplar bu şekilde "vey"i lâm'a bitiştirip lâm'ı bu kelimenin aslından kabul ettiler ve böylelikle buna cümle içerisinde uygun şekilde i'rab verdiler. En güzel şekli lâm'ın bu şekilde "vey"e ulanması halinde bu kelimenin ötreli gelmesidir. Çünkü bu ifade o şeyin meydana gelmesini gerektirir. Belirttiğimiz gibi (bed) dua anlamında da nasbedilmesi de mümkündür.

el-Halil der ki: Veyl kalıbında "veyh, (hâ ile) veys, veyh, veyk, veyl ve veyd kelimelerinden başkası Araplardan işitilmiş değildir. Hepsinin de anlamları birbirlerine yakındır.

Kimisi bu kelimeler arasında fark gözetmiştir. Bunlar Arapların fiil türetmediği masdarlardır. el-Cermî der ki: Masdarlar gibi nasbedilen kelimelerden birisi de veylehû, avlehû, veyhehû, veysehû kelimeleridir. Bunlara ayrıca "lâm" harfi eklenecek olursa bu sefer ref edilirler ve "veylun lehû, veyhun lehû" denilir.

2- İlk Yazı Yazan:

"Veyl olsun kitabı yazıp sonra.. " Yazma'nın (kitabet) ne olduğu bilinmektedir. Kalem ile ilk yazı yazan İdris (aleyhisselâm)'dır. Bu husus Ebû Zer yoluyla gelen Hadîs-i şerîfte kaydedilmiştir. Bu hadisi de el-Âcurrî ve başkaları rivâyet etmiştir. Hazret-i Âdem'e yazı yazmanın öğretildiği ve miras yoluyla çocuklarının da bunu öğrendiği de söylenmiştir.

3- Elleriyle Kitabı Yazanlar...

"Elleriyle" ifadesi bir te'kiddir. Çünkü yazma'nın elden başka birşeyle olmayacağı bilinen bir husustur. O bakımdan bu tabir yüce Allah'ın şu âyetlerini andırmaktadır:

"İki kanadıyla uçan bütün kuşlar..." (el-En'am, 6/38);

"Onlar ağızlarıyla.... söylüyorlar." (Âl-i İmrân, 3/167)

"Elleriyle" âyetinin onların suçlarını beyan ve bu işi açıktan yaptıklarını ifade etmek için olduğu da söylenmiştir. Çünkü bir fiili bizzat işleyen bir kimsenin günahı, bizzat işlemeyene göre -onu uygun görse bile- daha ağırdır. İbnü's-Serrâc da:

"Elleriyle" tabiri bizzat elleriyle yazmak hakkında hakikat olmasa dahi, onlara herhangi birşey nazil olmaksızın kendiliklerinden bu işi yaptıklarından bir kinayedir, demektedir.

4- Şeriate Bir Şey Eklemek ve Ondan Birşey Eksiltmek:

Bu âyet-i kerîme ile bundan önceki âyet-i kerîme şeriatte değişiklik yapmak, değiştirmek ve ona birşey eklemekten sakındırılmaktadır. Kim değiştirir, değişiklik yapar veya Allah'ın dininde o dinden olmayan ve onda câiz olmayan birşeyi bid'at olarak uydurursa o kişi bu ağır tehdidin ve acıklı azâbın kapsamına girer. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da sonraki dönemlerde bu yönde olacakları bildiğinden dolayı ümmetini bu işten sakındırarak şöyle buyurmuş: "Şunu biliniz ki sizden önceki Kitap ehli yetmiş iki fırkaya ayrıldılar. Bu ümmet ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Hepsi cehennemdedir. Bir tanesi ondan müstesnadır." Dârimî, Siyer 75; Ebû Dâvûd, Sürme 1. Ayrıca bk. Tirmizî, Îman 18; İbn Mâce, Fiten 17.

Bu hadis ileride de gelecektir. Bu âyetiyle Hazret-i Peygamber dinde Allah'ın Kitabına ya da kendisinin sünnetine ya da ashabının sünnetine aykırı, kendiliklerinden birşeyler ihdas edip bunlar vasıtasıyla insanları saptırmalarına karşı insanları sakındırmış ve uyandırmıştır. Onun sakındırıp uyardığı husus ise gerçekleşmiş ve yayılmıştır. Çoğalmış ve herkes tarafından işitilir hale gelmiştir. İnnâ Hilali ve innâ ileyhi râciûn: (biz Allah'a aidiz ve ona döneceğiz).

5- Kitabı Değiştirmenin Sebebi:

"Az bir paha ile satabilmek için" âyeti ile yüce Allah, onların aldıkları şeyi

"az" olmakla nitelendirmektedir. Bunun sebebi ya aldıkları şeyin fani olup yok olması, sebatının bulunmaması ya da haram olması dolayısıyladır. Çünkü haramda bereket yoktur ve Allah katında o bereketlenmez.

İbn İshak ve el-Kelbî şöyle demişlerdir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın, onların kitaplarındaki niteliği, "orta boylu ve buğday tenli" şeklinde iken onlar bunu "koyu esmer ve oldukça uzun boylu" diye değiştirmişler ve arkadaşları ile kendilerine uyanlara: "Şu âhir zamanda gönderilen peygamberlerin niteliklerine bakınız, bu kişide bu nitelikler bulunmuyor" dediler.

Yahudi haham ve ilim adamlarının başkanlıkları, kazançları vardı. Hazret-i Peygamberin niteliklerini olduğu gibi açıkladıkları takdirde bu yollarla yedikleri malların ve başkanlıklarının ellerinden gideceğinden korktular. İşte bundan dolayı değişiklikler yaptılar.

"Veyl olsun elleriyle yazdıklarından dolayı onlara, veyl olsun kazandıkları yüzünden onlara!" Yedikleri şeylerden dolayı onlara veyl olsun, anlamındadır, denildiği gibi, günahlardan, masiyetlerden dolayı onlara veyl olsun anlamındadır da denilmiştir. İşledikleri fiilin ne kadar kötü ve çirkin olduğunu ifade etmek üzere de

"veyl" tabiri tekrarlanmıştır.

79 ﴿