133

Yoksa siz ölüm Yakub'a gelip çattığı zaman orada hazır mıydınız? Hani o oğullarına: "Benden sonra siz neye ibadet edeceksiniz?" dediği zaman onlar: "Senin ilahına ve babaların İbrahim, İsmail ve İshak'ın bir ve tek olan ilahına ibadet edeceğiz. Biz O'na teslim olmuşuzdur" demişlerdi.

"Yoksa siz ölüm Yakub'a gelip çattığı zaman orada hazır mıydınız?" :

"Hazır... dınız" anlamındaki kelime (.......)in haberidir. Sonunda tenis alameti olan hemze bulunduğundan munsarıf değildir. Bu alametin geliş sebebi ise çoğulun müennes hükmende olmasıdır. Bu hemze de tıpkı müenneslik he (te) si gibi isimlerin sonuna gelir. Hitap Hazret-i İbrahim'e çocuklarına tavsiye etmediği şeyleri nisbet eden ve onların yahudi ve hristiyan olduklarını ileri süren yahudilerle hıristiyanlara yöneliktir. Allah onların bu sözlerini ve yalanlarını reddetmekte ve azarlayıcı bir üslupla onlara şöyle seslenmektedir: Siz Yakub'u gördünüz ve onun neyi tavsiye ettiğini bildiniz mi ki bir bilgiye dayanarak böyle bir iddiada bulunmaktasınız? Bu da; hayır siz hazır değildiniz, onu görmediniz, aksine iftira etmektesiniz, anlamındadır.

Burada

"yoksa" hayır anlamınadır. Yani hayır asıl Yakub'un huzurunda bulunanlar sizler değil, sizden öncekiler, sizin geçmişlerinizdir. "Şüheda" hazır bulunan anlamında "şahit" kelimesinin çoğuludur.

"Ölüm"den önceki haller ve ölümün sebepleri

"Yakub'a gelip çatığı zaman..." çünkü bizzat ölümün kendisi geldiği takdirde herhangi bir şey söylemesine imkân olmazdı.

Hazret-i Yakub, tapınacakları ma'bud ile ilgili olarak

"neye" diye soru sormuş, "kime" diye sormamıştır. Çünkü o, onları denemek istemişti. Şayet "kime" demiş olsaydı maksadı oğulları arasından kimlerin hidâyet sahibi olduklarını görmek olacaktı, halbuki o hepsini denemek istediğinden dolayı "neye" diye sormuştur. Diğer taraftan Allah'tan başka tapınılan ma'budlar putlar, ateş, güneş ve taşlar gibi cansız yaratıklardır. O bakımdan Hazret-i Yakub bu tür cansızlardan neye ibadet edeceklerini anlamak istemiştir.

"Benden sonra" ölümümden sonra demektir. Anlatıldığına göre Hazret-i Yakub peygamberlerin muhayyer bırakıldığı şekilde hayat ve ölümden birisini seçmekte serbest bırakılınca ölümü seçmiş ve: Oğullarıma ve aileme vasiyet edinceye kadar bana mühlet veriniz, demiş, onları bir araya toplamış ve bu sözleri söylemiştir. Onlar da doğru yolu bularak:

"Senin ilahına., ibadet edeceğiz" diye cevap verdiler. Bu cevapları ile de hak din üzere sebat ettiklerini, şanı yüce Allah'ı tanıdıklarını ona gösterdiler.

"Senin ilahına ve babaların İbrahim, İsmail ve İshak'ın bir ve tek olan ilahına ibadet edeceğiz... demişlerdi."

İbrahim, İsmail ve İshak isimleri, mecrûr olan "babaların" anlamındaki kelimeden bedel olarak cer mahallindedirler. Bu isimler, Arapça olmadıklarından munsarıf değildirler. el-Kisâî der ki: İstersen "İshâk" ismini (ufalamak demek olan:) "sahk"tan gelmiş kabul edebilirsin. Yakub'u da (erkek keklik demek olan) kuştan türetebilirsin. (O taktirde bunlar munsarıf olurlar, demek istiyor).

Şanı yüce Allah amcaya ve dedeye "baba" ismini vermiştir. Önce dedeyi sonra amca olan İsmail'i yaşça Hazret-i İshak'tan büyük olduğundan dolayı zikretmektedir. İkinci "ilâh" kelimesi birincisinden bedeldir. Tekrarlanması vahdaniyet sıfatıyla birlikte "tek olan ilâh" şeklinde tekrar edildiğinden dolayıdır. İkinci "ilâh" kelimesinin hal olduğu da söylenmiştir. O takdirde meal şöyle olur: "Babaların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahına bir tek ilâh olarak -yani tevhid ederek şirk koşmaksızın- ibadet edeceğiz." İbn Atiyye der ki: Bu güzel bir görüştür, çünkü maksat vahdaniyyetin isbat edilmesidir.

el-Hasen, Yahya b. Ya'mer, el-Cahderî ve Ebû Reca el-Utaridî "Babanın ilahına" diye okumuşlardır. Bunu iki şekilde açıklamak mümkündür:

a) Hazret-i İbrahim'i tek olarak zikretmiş ve amca olduğundan dolayı Hazret-i İsmail'i baba olarak zikretmek istememiştir. en-Nehhâs der ki, böyle birşey gerekmez, çünkü Araplar amcaya da baba demektedirler.

b) Burada kelimesi Sîbeveyh'in görüşüne göre cem'i müzekker-i salim olur. Çünkü Sîbeveyh baba demek olan "eb" kelimesinin ebune ve ebîne şeklinde geldiğini nakletmektedir. Şair nitekim şöyle demiştir:

"Biz onlara teslim olunuz, çünkü bizler sizin kardeşleriniziz dedik."

Bir başkası da şöyle demektedir:

"Bizim seslerimizi anladıklarında (o esir kadınlar)

Ağlaştılar ve bizim için: Babalarımız size feda olsun, dediler."

"Biz ona teslim olmuşuzdur." Mübteda ve haberdir. (Meal de buna göre yapılmıştır). Hal durumunda olması da muhtemeldir. (O takdirde anlamı şöyle olur: "Biz ona teslim olmuşlar olarak senin ilahına., ibadet edeceğiz"). Âmil ise "ibadet edeceğiz" anlamındaki fiildir.

133 ﴿