161Muhakkak inkâr edip de kâfir olarak ölenler var ya, işte Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onların üzerinedir. Bu âyete dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız: "Kâfir olarak ölenler" âyetindeki "vav" harfi hal içindir. İbnu'l-Arabî der ki: Bana birçok hocam muayyen bir kâfire lanet okumanın câiz olmadığını söylemiştir. Çünkü o kişinin hangi hal üzere vefat edeceği bilinmemektedir. Yüce Allah ise bu âyet-i kerimede mutlak olarak lânetlemek için küfür üzere ölmeyi şart koşmaktadır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın kâfir olup muayyen kimselere lanet okumasına dair gelen rivâyetlere gelince; onun bu kimselerin akıbetlerine dair bilgi sahibi oluşundan dolayıdır. İbnu'l-Arabî der ki: Bence sahih olan, halinin zahir olanı ve onu öldürmenin, onunla Savaşmanın câiz olması dolayısıyla muayyen olarak bir kâfire lanet okumanın câiz olduğu şeklindedir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan: "Allah'ım, Amr b. el-As beni hicvetmiş bulunuyor, o benim şair olmadığımı da biliyor. Allah'ım, sen de ona lanet et, bana hicvettiği kadar sen de onu hicvet" diye buyurduğu rivâyet edilmiştir. İbnu’l-Arabi, Ahkâmu'l-Kur'ân'da (I, 50) bu şekilde belli bir kaynağa atfetmeden zikretmektedir. Görüldüğü gibi burada sonunda Amr b. el-As îman etmek, dine bağlanmak ve müslüman olmakla birlikte Hazret-i Peygamber ona lanet buyurmuş ve: "Bana hicvettiği kadar sen de ona hicvet" diyerek adaletli bir talepte bulunmuştur. Adaleti ve insafı aşmamıştır. Burada Hazret-i Peygamber'in hicvetmeyi yüce Allah'a nisbet etmesi böyle bir niteliğe tâ baştan beri yüce Allah'ın sahip olması anlamıyla değil, yapılan böyle bir davranışa ceza olmak türünden Allah'a nisbet etmiştir. Nitekim yüce Allah'a mekr (hile ve tuzak) alay ve aldatmanın nisbeti de bu yolludur. Şanı yüce Allah zâlimlerin söylediklerinden yüce ve büyüktür. Derim ki: Belli bir şahsı tayin etmeksizin genel olarak bütün kâfirlere lanet okumak hususunda ise görüş ayrılığı yoktur. Çünkü Mâlik'in Davud b. el-Husayn'dan rivâyetine göre o el-A'rec'in şöyle dediğini dinlemiştir: Benim yetiştiğim bütün insanlar Ramazan ayında bütün kâfirlere lanet okurlardı. İlim adamlarımız der ki: İster zimmet altında olsunlar ister olmasınlar farketmez. Bununla birlikte böyle bir lanet okumak vacip değildir. Fakat bu iş yapan kimse için mubahtır. Çünkü kâfirler hakkı inkâr etmekte, dine ve bu dine mensup olanlara düşmanlık etmekte, aynı şekilde açıktan açığa içki içen, faiz yiyen, erkek olup da kadınlara benzeyen, kadın olup da erkeklere benzeyen ve buna benzer Hadîs-i şerîflerde lanet edildikleri varid olan, açıktan masiyet işleyen herkesin durumu da böyledir. 2- Kâfire Lanet Okumaktan Kasıt: Kâfire, onu küfürden alıkoymak, engellemek üzere lanet okunmaz. Aksine ona lanet okumak, küfre bir ceza ve onun küfrünün çirkinliğini açıkça ortaya koymaktır. Kâfir ister ölmüş bulunsun, ister deli olsun farketmez. Seleften bazıları ise şöyle demiştir: Delirmiş ya da ölmüş bir kâfire küfrüne ceza olsun ya da onu küfründen alıkoymak yoluyla olsun lanet okumanın bir faydası yoktur; çünkü o bundan dolayı etkilenmez. Buna göre bu âyet-i kerîme ile anlatılmak istenen şudur: İnsanlar böyle bir kâfire kıyâmet gününde lanet okurlar ki, bundan dolayı etkilensin, zarar görsün ve kalbi acıyla dolsun ve böylelikle bu lanet okuma, onun küfürünün bir cezası olsun diye. Nitekim yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: "Sonra kıyâmet gününde kiminiz kiminizi inkâr edecek, kiminiz, kiminize lanet edecektir." (el-Ankebût, 29/25) Bu âyet-i kerîme yüce Allah tarafından lanet olunacaklarına dair -lanet edilmelerinin emrolunduğuna dair değil- haber vermenin delili olduğunu kabul eden bu görüşün delilidir. İbnu’l Arabî'nin naklettiğine göre âsi kimseye lanet okumak ittifakla câiz değildir. Çünkü rivâyet edildiğine göre Pegyamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a defalarca içki içmiş birisi getirildiği halde orada bulunanlardan birisi: Allah ona lanet etsin, bu iş dolayısıyla bu adam buraya ne kadar da getiriliyor? deyince Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kardeşinize karşı şeytanın yardımcıları olmayınız" diye buyurmuştur. Buhârî, Hudud 4, 5. Böylelikle Hazret-i Peygamber, o kişinin kardeş olarak saygınlığını dile getirmektedir. Bu ise ona karşı şefkatli olmayı gerektirir. Ayrıca bu hadis, sahih bir hadistir. Derim ki: Bu hadisi Buhârî ve Müslim rivâyet etmiştir. Bazı ilim adamları âsiye lanet okumak hususunda görüş ayrılığının bulunduğundan söz eder ve şöyle der: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın: "Kardeşinize karşı şeytanın yardımcıları olmayınız" âyetini haddin ona uygulanışından sonra Nuayman hakkında söylemiştir. Kendisine yüce Allah'ın emrettiği had uygulanan kimsenin lanet edilmemesi gerekir. Kendisine had uygulanmayan kimsenin ise ister ismi tayin edilsin, ister edilmesin lanet edilmesi caizdir. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) lanet edilmesini gerektiren o hal üzere devam ettiği sürece kendisine lanet okunması gereken kimseden başkasına lanet etmemiştir. Bu halinden tevbe edip vazgeçer, haddin de temizlediği kimseye ise lanet yöneltilemez. İşte bunu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şu Hadîs-i şerîfi açıkça beyan etmektedir: "Herhangi birinizin cariyesi zina ettiği takdirde ona had vursun ve (bundan sonra da) onu ayrıca azarlamasın." Buhârî, Hudud 36, Buyû' 66, 110; Müslim, Hudûd 30; Ebû Dâvûd, Hudûd 32; Müsned, II, 249, 494. İşte bu Hadîs-i şerîf sahih olmanın yanında, azarlama ve lânetlemenin ancak haddin uygulanmasından ve tevbeden önce sözkonusu olabileceğini göstermektedir. Doğrusunu en iyi bilen yüce Allah'tır. İbnu'l Arabî der ki: Mutlak olarak âsiye lanet etmeye gelince bu icma ile caizdir. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: "Bir yumurtayı çaldığı için eli kesilen hırsıza Allah lanet etsin." Buhârî, Hudûd 7, 13; Müslim, Hudûd 7; Nesâî, Sârik 1; İbn Mâce, Hudûd 22. İşte "Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti" yani Allah'ın rahmetinden uzaklaştırılmaları "onların üzerlerinedir." Lanet etmek, aslında kovmak ve uzaklaştırmaktır. Buna dair açıklamalar daha önceden (el-Bakara, 2/88. âyette) geçmiş bulunmaktadır. Kulların laneti kovmak demektir. Allah'ın laneti ise azaba uğratmak demektir. Hasan-ı Basrî bu buyrukları şeklinde merfu olarak okumuştur. O takdirde açıklaması şöyle olur: Bunların cezalan Allah'ın onlara lanet etmesi, meleklerin onları lânetlemesi ve bütün insanların onları lânetlemesidir. Nitekim: "Ben Zeyd'in ayakta durmasından hoşlanmadım, Amr'ın ve Halid'in de" denir. Çünkü burada anlam Zeyd'in ayakta durmasını, Amr'ın ayakta durmasını, Halid'in ayakta durmasını hoş görmüyorum, şeklindedir. Ancak el-Hasen'in bu şekildeki kıraati Mushaf taki yazılışa muhaliftir. Bu gibi kimselere bütün insanlar lanet etmemektedir. Çünkü onların kavimlerinden olanlar onları lânetlemez, denilecek olursa böyle bir soruya üç şekilde cevap verilebilir: 1- İnsanların çoğu tarafından yapılan lanete "insanların laneti" denilmesi, çoğunluğun azınlık hakkındaki laneti diye "tağlib" yoluyla zikredilmiştir. 2- es-Süddî der ki: Zalime herkes lanet eder. Kâfir zalime lanet ettiği takdirde kendisine de lanet etmiş olur. (Çünkü kâfir de zâlimdir). 3- Ebû'l-Âl-iyye der ki: Bundan kasıt kıyâmet gününde bütün insanlarla birlikte kendi kavminin de onları lanetleyeceğidir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Sonra kıyâmet gününde kiminiz kiminizi inkâr edecek, kiminiz kiminize lanet edecektir." (el-Ankebût, 29/25) |
﴾ 161 ﴿