179Ey olgun akıl sahipleri, kısasta sizin için bir hayat vardır. Tâ ki sakınasınız. Âyetine dair açıklamalarımızı dört başlık halinde sunacağız: "Ey olgun akıl sahipleri, kısasta sizin için bir hayat vardır." İşte bu, az önce de geçtiği üzere oldukça beliğ ve özlü sözlerdendir. Anlamı şudur: Kiminiz kiminizi öldürmesin. Bu açıklamayı Süfyan, es-Süddî'den o Ebû Mâlik'ten rivâyet etmiştir. Yani: Kısas uygulanıp kısas hükmü tahakkuk ettiği takdirde başkasını öldürmek isteyen kimse, kısas uygulanır korkusuyla bu işten vazgeçer. Böylelikle her ikisi birlikte hayatta kalırlar. Araplarda birisi ötekini öldürdü mü her iki tarafın kabilesi de gayrete gelir ve Savaşırlardı. Bu ise pek çok sayıda kimsenin öldürülmesi ile sonuçlanıyordu. Yüce Allah kısası teşrî buyuranca herkes onu kabul etti ve Savaşmayı terkettiler. İşte bunda onlar için bir hayat vardır. Fetva İmâmları ittifakla şunu belirtirler: İslâm devlet yöneticisinden ayrı olarak tek başına herhangi bir kimsenin kısas hakkını uygulaması câiz değildir. İnsanların birbirlerine kısas uygulama yetkileri yoktur. Bu yetki İslâm devletinin yöneticisine veya halifenin bu iş için tayin ettiği kimseye aittir. Bundan dolayı yüce Allah, devlet yöneticisini insanların birbirlerine haksızca el uzatmalarını engellemekle görevlendirmiştir. 3- Halife Kendi Kendisine Kısas Uygular: İlim adamları icma ile şunu kabul etmişlerdir: Halife, eğer raiyesinden herhangi birisine haksızlık edecek olursa kendisine kısas uygular. Çünkü o da onlardan bir kimsedir. Onun onlardan ayrı bir meziyeti, bir vasi ve bir vekil gibi onların işlerine nezaret etmekten ibarettir. Bu ise ona kısas uygulamaya engel değildir. Yüce Allah'ın hükümlerinin uygulanması hususunda yöneticiler ile kamu arasında herhangi bir fark yoktur. Çünkü yüce Allah: "Öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazıldı" diye buyurmaktadır. Elini kesen valisinden şikâyette bulunan bir adama Ebû Bekr es-Sıddîk (radıyallahü anh)'ın şöyle dediği sabittir: Eğer doğru söylüyor isen, yemin olsun ki senin için ona kısas uygulayacağım. Nesâî'nin rivâyetine göre Ebû Said el-Hudri şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seferinde birşeyler paylaştırıyordu. Adamın birisi onun üstüne abandı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanındaki asâ ile ona vurdu, adam feryadı bastı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: "Gel de kısas uygula" dedi. Adam, hayır affettim ey Allah'ın Rasûlü, diye cevap verdi. Nesâî, Kasâme 22; Ebû Dâvûd, Diyât 14; Müsned III, 28. Ebû Dâvûd et-Tayalisî, Ebû Firas'tan şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Ömer b. el-Hattâb (radıyallahü anh) irad ettiği bir hutbesinde şöyle dedi: Şunu biliniz ki her kime emiri zulmederse bunu bana iletsin, ben onun için emire kısas uygulayacağım. Amr b. el-As kalkıp şöyle dedi: Ey mü’minlerin emiri, bizden herhangi bir kimse raiyesinden birisini te'dib ederse ona kısas mı uygulayacaksın? Hazret-i Ömer şu cevabı verdi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı kendisine kısas uygularken görmüşken nasıl olur da ben ona kısas uygulamayayım? Ebû Dâvûd es-Sicistanî'nin de Ebû Firas'tan rivâyeti şöyledir: Ömer b. el-Hattâb bize irad ettiği hutbesinde şöyle dedi: Ben valilerimi bedenlerinizi dövsünler, mallarınızı alsınlar diye göndermiyorum. Her kime böyle bir uygulama yapıldı ise bunu bana iletsin, ben mazlumun lehine ona kısas uygulayayım.. Ve bu manadaki hadisi zikretti. Ebû Dâvûd, Diyat 14. Yüce Allah'ın: "Tâ ki sakmasınız" âyetinin anlamı daha önceden (el-Bakara, 2/21. âyette) geçmiş bulunmaktadır. Burada "sakınasınız"dan kasıt, öldürmekten korunup böylelikle kısastan kurtulabilesiniz şeklindedir. Bu ise başka hususlarda çeşitli türleriyle sakınmanın, takva sahibi olmanın bir sebebi olur. Çünkü Allah, itaate itaat ile sevap (karşılık ve ecir) verir. Ebû'l-Cevza, Evs b. Abdullah er-Rabaî: şeklinde okumuştur. en-Nehhâs der ki: Ebû'l-Cevza'nın bu okuyuşu şâz bir okuyuştur. Başkası ise şöyle der: Bunun "kısas" gibi bir masdar olma ihtimali de vardır. Burada geçen "kasas"tan muradın Kur'ân olduğu da söylenmiştir. Yani Allah'ın kendisinde sizin için kasası anlattığı Kitabında bir hayat yani bir kurtuluş vardır, demek olur. |
﴾ 179 ﴿