45Hani melekler şöyle demişti: "Ey Meryem, Allah kendinden bir kelimeyi sana müjdeliyor. İsmi Meryem oğlu Îsa Mesih'tir. Dünyada da âhirette de şanı yücedir, Allah'a yakın kılınanlardandır. Bu âyette da önceden geçtiği üzere Hazret-i Meryem'in peygamberliğine bir delil vardır. "Hani" anlamında kelimesi "çekişirlerken" âyetine taalluk etmektedir. Bunun yüce Allah'ın: "Sen onların yanında bulunmadın" âyetine taalluk etmesi de mümkündür. "Kendinden bir kelimeyi" anlamındaki âyetini Ebû's-Semmâl: şeklinde okumuştur ki buna dair açıklamalar önceden (39. âyette) geçmiş bulunmaktadır. "İsmi Meryem oğlu Îsa Mesih'tir." Burada "kelime" kelimesi, erkek çocuk anlamına geldiğinden dolayı dişi olarak; Onun ismi; dememiştir. "Mesih" Hazret-i Îsa'nın lakabı olup sıddîk anlamındadır. Bunu İbrahim en-Nehaî söylemiştir. Denildiğine göre bu kelime, arapçalaştırılmış bir kelimedir. Bunun aslı ise şin'lidir (meşih). Bu kelime müşterek bir lafızdır. İbn Fâris der ki: Mesîh, damar, sıddîk, üzerinde yazı ve nakış bulunmayan düz dirhem anlamındadır. Mesh ise cima demektir. Erkek kadın ile cima ettiği vakit bu tabir kullanılır. Düz olan yere de (aynı kökten gelmek üzere): "el-emsah denilir. Kaba etleri oldukça zayıf olan kadına da "el-meshâ" denilir. tabiri; filân güzeldir, demektir. Güzel olan yaya "mesîha" denilir ki çoğulu da "mesâih" ...diye gelir. Şair der ki: "Onların yan taraflarında yana yatmış yumuşak yayları vardır Fakat bu yaylar zayıf da değildir, ince de değildir." Hazret-i Meryem'in oğlunun unvanı olan "Mesih" kelimesinin nereden alındığı konusunda da farklı görüşler vardır. Yeryüzünü meshettiği, yani orada karar bulmaksızın gidip geldiği için bu adın verildiği söylenmiştir. İbn Abbâs'tan rivâyet edildiğine göre ise Hazret-i Îsa, musibet sahibi birisine meshetti mi (elini sürdü mü) mutlaka iyileşirdi. Ona "Mesîh" ismi bundan dolayı verilmiş gibidir. Buna göre "Mesîh" kelimesi fail anlamında fe'îl veznindedir. Bir diğer görüşe göre Hazret-i Îsa, bereket yağı ile meshedildiği için bu ismi almıştır. Peygamberlere bu yağdan sürülürdü. Bu, kokusu hoş olan bir yağ idi. Bu yağ birisine sürüldü mü peygamber olduğu bilinirdi. Yine denildiğine göre Hazret-i Îsa'nın ayak tabanlarındaki iki çukur, düz olduğu (mensûh) için bu ismi almıştır. Güzelliğin onu meshetmesi yani güzelliğinin açıkça görülmesi dolayısıyla bu ismi aldığı da söylenmiştir. Ona bu adın veriliş sebebinin günahlardan temizlenmekle meshedildiğinden dolayı olduğu da söylenmiştir. Ebû'l-Heysem ise der ki: (Sonu ha'lı olarak) el-mesîh kelimesi (sonu hı’lı olarak) el-mesîh kelimesinin zıddıdır. "Allah onu meshetti" denildiği zaman, güzel ve mübarek bir hilkat ile yarattı, denilir. (Hı’lı olarak) "onu meshetti" ise çirkin ve lânetli bir şekilde yarattı, anlamındadır. İbnu'l-Arabî der ki: Mesîh sıddîk demektir. Mesîh (hı’lı olarak) bir gözü kör demektir ki Deccal bu ad ile anılır. Ebû Humeyd de der ki: Mesih'in İbranice aslı "şin"li olarak "meşih"tir. "Muşa" kelimesi Arapçaya "Mûsa" şeklinde geçtiği gibi, bu da "mesih" şeklinde gelmiştir. Deccâl'e "mesih" adının veriliş sebebi ise, iki gözünden birisinin meshedilmiş (kör) olmasından dolayıdır. Deccâl'in ise "mim" esreli ve "sin" harfi de şeddeli olmak üzere "missîh" diye adlandırıldığı da söylenir. Bazıları da bu kelimeyi aynı şekilde son harfi "noktalı hı" olarak da söylemişlerdir. Bazı dilciler ise bu kelimeyi "mim" harfini üstün, "hı" harfini deşeddesizolarak "mesîh" şeklinde söylemişlerdir. Ancak birincisi daha uygundur, çoğunluğun kabul ettiği de budur. Ona bu adın veriliş sebebi onun (Deccal) yeryüzünü dolaşacak olmasıdır. Yani Mekke, Medine ve Beyt-i Makdis dışında yeryüzündeki bütün beldelere girebilecektir. O bakımdan bu da faîl anlamında "fail" vezninde bir kelimedir. Deccal, yeryüzünü mihnet ile mesh edecek (dolduracaksa); Hazret-i Meryem'in oğlu ise ni'met ile meshedecektir. (Deccâl'in ismi olarak) Mesih'in gözünün birisi meshedilmiş (kör) anlamına gelmesi halinde bu kelime, "mef'ûl" anlamında fail veznindedir. Şair der ki: "Şüphesiz Mesih (ha ile); Mesih (hı ile)'i öldürecektir." Müslim'in Sahih'inde Enes b. Mâlik'ten şöyle dediği rivâyet edilmektedir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Deccal'in uğrayıp geçmeyeceği bir belde yoktur. Mekke ile Medine müstesna." Abdullah b. Amr yoluyla gelen rivâyette ise: "Ka'be ve Beytü'-l-Makdis müstesna" şeklindedir. Bunu Ebû Cafer et-Taberî zikretmektedir. Ebû Cafer et-Tahâvî ise şunu ilave etmektedir: "Ve Tür Mescidi müstesna." Tahavi bunu Cunâde b. Ebi Umeyye yoluyla Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ashabından birisinden rivâyet eder. O da Hazret-i Peygamber'den bunu rivâyet eder. Ebû Bekr b. Ebi Şeybe'nin Samura b. Cündüb'den rivâyet ettiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "O (Deccal) bütün yeryüzünde ortaya çıkacaktır, ancak Harem, Beytü'l-Makdis müstesna ve o Beytü'l-Makdis'te mü’minleri muhasara altına alacaktır." Daha sonra hadisin geri kalan kısmını zikreder. Müslim'in Sahihinde ise şöyle denilmektedir: "O bu halde iken yüce Allah Meryem oğlu Mesih'i gönderecektir. O da, iki elbiseye bürünmüş, iki elini iki meleğin kanatları üzerine koymuş olarak Dımaşk'ın doğusunda el-Menartu'l-Beydâ (Beyaz Minare )nin yakınında nazil olacaktır. Başını eğdiği vakit damlar, yukarı kaldırdığı vakit ondan inciyi andıran gümüş taneleri saçılacaktır. Onun nefesinin kokusunu alan bir kâfir mutlaka ölür. Onun nefesi ise gördüğü son noktaya kadar ulaşır. (Îsa) onu (Deccal'i) takip edecektir ve sonunda ona Babu Lüd denilen yerde yetişecek ve onu öldürecektir" diyerek hadisi bütünüyle nakleder. Şöyle de denilmiştir: Mesih Hazret-i Îsa'nın başka bir kökten türememiş bir ismidir. Bu ismi ona Allah vermiştir. Buna göre "Îsa" kelimesi "Mesih" kelimesinden aynıyla bedel olur. Îsa ise Arapça olmayan bir isimdir. Bundan dolayı munsarıf değildir. Eğer bunu Arapça bir kelime kabul edecek olsak dahi, özel isim olunca da nekre olunca da munsarıf olmaz, çünkü bu kelimenin sonunda te'nis "elifi vardır. Şayet bu kelime müştak (başka kökten türemiş) bir kelime olursa, yönetmek ve başında işlerini idare etmek anlamına gelen 'dan türemiş olur. "Şanı yücedir (vecîh)": Yani makam ve mevkisi yüksek, şerefli kimse demektir. Hal olmak üzere nasbedilmiştir. Bu açıklama el-Ahfeş'e aittir. "Allah'a yakın kılınmışlardandır." Allah nezdinde yakın olanlardandır. Bu kelime az önce geçen: "Şanı yücedir" kelimesine atfedilmiştir. Yani aynıştu mes :kul İmal 30/4 |
﴾ 45 ﴿