84

De ki: "Allah'a îman ettik. Bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'e, Yakub'a ve Esbâf’a İndirilenlere, Mûsa'ya, Îsa'ya ve peygamberlere Rableri tarafından verilenlere de îman ettik. Onların hiçbirinin arasında fark gözetmeyiz ve biz O'na teslim olanlarız."

Yüce Allah'ın;

"Yoksa Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar?" âyeti ile ilgili olarak el-Kelbî der ki: Ka'b b. el-Eşref ile arkadaşları hıristiyanlada birlikte, anlaşmazlıkları hakkında hüküm vermek üzere Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)in yanına geldiler ve şöyle dediler: Bizden hangimiz İbrahim dinine daha lâyıktır? Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Her iki kesiminiz de onun dininden uzaktır" deyince onlar: Hayır biz senin verdiğin bu hükme razı olmuyoruz ve senin dinini de kabul etmiyoruz, dediler. Bunun üzerine yüce Allah'ın;

"Yoksa Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar" yani istiyorlar âyeti nazil oldu.

Buradaki:

"Başka" kelimesi

"arıyorlar" ile nasbedilmiştir. Yani, onlar Allah'ın dininden başkasını(mı) arıyorlar. Ebû Amr ise yalnız başına; Arıyorlar" diye gaibten haber vermek üzere "ya"lı, buna karşılık:

"Ona döndürüleceksiniz" âyetinde de muhatab te'si ile okumuş ve şöyle demiştir: "Çünkü birincisi hastır, ikincisi ise geneldir." O bakımdan anlam itibariyle aralarındaki fark dolayısıyla farklı okumuştur.

Hafs ve başkaları ise her iki fiili de; Arıyorlar, döndürüleceklerdir” diye okumuşlardır. Çünkü bundan önce: "Onlar fâsıklardır" diye buyurulmuştur. Diğerleri ise her iki fiili de muhatab olmak üzere harfiyle okumuşlardır. (Anlamı da şöyle olur: Arıyorsunuz, döndürüleceksiniz). Çünkü yüce Allah (daha önceden):

"Yemin olsun ki size kitabı ve hikmeti verdik" diye buyurmuştur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

Yüce Allah'ın:

"Oysa... O'na teslim olmuştur" yani O'na teslimiyet göstermiş, boyun eğmiş, zillet ve itaatini arzetmiştir. Bütün mahlukat, boyun eğmiş ve teslimiyet göstermiştir. Çünkü bütün yaratıklar güçlerinin dışına çıkamayacak bir şekilde yaratılmışlardır. Katâde der ki: Mü’min kimse isteyerek teslim olur (İslâm'a girer) kâfir ise öleceği vakit istemeyerek îslâm'a girer, bunun ise ona bir faydası yoktur. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Fakat Bizim azabımızı gördüklerinde îmanları onlara fayda vermedi." (el-Mü’min, 40/85)

Mücâhid der ki: Kâfirin istemeyerek İslâm olması Allah'tan başkasına secde etmesiyle ve gölgesinin de Allah'a secde etmesiyle olur:

"Allah'ın yarattığı şeylerin gölgelerinin zilletle ve itaat ediciler olarak, durmadan sağa sola dönerek Allah'a secde ettiklerini görmüyorlar mı?" (en-Nahl, 16/48);

"Göklerde ve yerde bulunanların kendileri ve gölgeleri isteyerek istemeyerek sabah akşam Allah'a secde ederler." (er Radıyallahü anh'd, 13/15)

Bir diğer görüşe göre anlamı şöyledir: Yüce Allah mahlukatı onlardan, yerine getirmelerini istediği şeylere elverişli bir yapıda yaratmıştır. Kimisi güzel, kimisi çirkin, kimisi uzun, kimisi kısa, kimisi sağlıklı, kimisi hastadır. Hepsi de zorunlu olarak O'nun emrine boyun eğerler. Sağlıklı olan itaatle ve buna severek boyun eğer, hastalıklı olan da yine itaat etmekte boyun eğmektedîr, Bunu hoş görmese dahi.

İsteyerek (tav'an) boyun eğmek, kolaylıkla tabi olup uymak demektir.

İstemeyerek (kerhen) ise, zorlukla ve içten kabul etmeyerek olan itaattir.

"İster İstemez" kelimeleri hal konumunda iki masdardır. isteyenler olarak ve istemeyenler olarak, demektir.

Rivâyet edildiğine göre Enes b. Mâlik şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yüce Allah'ın:

"Oysa göklerde ve yerde ne varsa ister istemez O'na teslim olmuştur" âyeti hakkında şöyle buyurdu: Melekler Semada Ensâr ve Abdulkays da yeryüzünde O'na itaat ettiler." Hazret-i Peygamber de şöyle buyurmuştur: "Ashabıma sövmeyiniz, çünkü benim ashabım Allah'tan korkarak İslâm'a girdiler, Sair insanlar ise kılıç korkusuyla İslâm'a girdiler."

İkrime der ki:

"İster" âyeti tartışmaksızın teslim olan;

"istemez" âyeti ise karşılaştığı delilin kendisini tevhidi kabul etmek zorunda bıraktığı kimse hakkındadır Buna yüce Allah'ın şu buyrukları delildir:

"Yemin olsun ki sen onlara kendilerini kimin yarattığını sorarsan elbette ki

«Allah» diyeceklerdir." (ez-Zuhruf, 43/87);

"Eğer onlara gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ay'ı kim emrinize verdi, diye sorsan onlar elbette «Allah» diyeceklerdir." (el-Ankebut, 29/63.)

el-Hasen der ki: Bu âyet genel olmakla birlikte anlamı özeldir Yine ondan gelen rivâyete göre:

"Oysa göklerde olanlar O'na teslim olmuştur" âyetinde söz tamam olmaktadır. Daha sonra yüce Allah:

"Yer de ister istemez (O'na teslim olmuştur)" diye buyurmuştur. istemeyerek teslim olan münafık olandır. Amelinin kendisine bir faydası yoktur.

"İster istemez" kelimeleri hal mahallinde iki masdardır. Mücâhid'in İbn Abbâs'tan nakline göre o şöyle demiştir: Herhangi birinizin bineği kendisine zorluk çıkartır yahut da serkeşlik edecek olursa kulağına şu:

"Yoksa Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa ister İstemez O'na teslim olmuştur..." âyetini sonuna kadar okusun.

84 ﴿