91

Doğrusu kâfir olup kâfir olarak ölenler, yeryüzü dolusu altını fidye verecek olsalar bile o, hiçbirinden kabul edilmez. Onlar için can yakıcı bir asap vardır ve onların hiç yardımcıları yoktur.

"Dolusu" şeklinde "mim" harfi esreli olarak birşeyi dolduracak miktar anlamındadır "Mim" harfi üstün olarak okunursa doldurmak anlamında masdardır.

"Onu fidye verecek olsa bile" âyetindeki "vav'ın fazladan geldiği söylenmiştir. Anlamı şudur; Fidye olarak verecek olsa dahî onların hiçbirisinden yeryüzü dolusu kadar altın dahi kabul olunmaz. Nahivciler arasında görüş sahibi (ehl-i nazar) kimseler de der ki: Bu "vav"ın fazladan gelmiştir görüşü uygun değildir. Çünkü bir mana ifade ediyor. Âyet-i kerimenin anlamı da şöyledir: Karşılıksız olarak yeryüzü dolusu altın onlardan hiç birisinden kabul olunmaz, İsterse onu fidye olarak vermiş olsun.

"(Lai): Altın" kelimesinin nasbedilmesi ise el-Ferrâ''nın görüşüne göre, tefsir (temyiz) olduğu içindir. el-Mufaddal Ese der ki: Açıklayıcı (temyiz) olmasını- müphem olduğu halde sözün eksiksiz olması gerekir. Mesela, benim yanımda yirmi vardır, demek gibi. Burada sayı malum fakat sayısı belirtilen meçhuldür. Eğer "dirhem" diyecek olursak bunu açıklamış oluruz (ve bu takdirde bu, tefsir olarak mansub gelir). Zaten temyizin nasbedilmesi onu mecrur veya merfu kılan bir âmilin bulunmayışı dolayısıyladır Nasb da harekelerin en hafif olduğundan dolayı, âmili olmayan her bir şeyin harekesi kılınır.

el-Kisaî der der ki: Bu kelimenin mansub olması, bir "..den" edatının mahzûf olması dolayısıyla dır. Yani "altından..." anlamındadır. Yüce Allah'ın âyeti: "Veya bunun dengi oruç tutmaktır" (el-Mâide, 5/95) yani oruç türünden, demektir. Buhârî ve Müslim'de Katâde'den, onun Enes b. Mâlik'ten rivâyetine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğu rivâyet edilmektedir: "Kıyâmet gününde kâfir getirilir ve ona şöyle denilir: Ne dersin, şayet senin yeryüzü dolusu kadar altının olsaydı onu kendini kurtarmak için kimselere verir miydin? O: Evet der. Ona şöyle denilir: Senden bundan daha kolay olan şey istenmişti." Buhârî'nin lâfzı bu şekildedir. Müslim'de ise: İstenmiştir" yerine: "Yalan söyledin senden... istenmişti" şeklindedir.

91 ﴿