118

Ey îman edenler! Sizden başkasını kendinize sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük yapmaktan geri kalmazlar. Sıkıntıya düşmenizi candan İsterler. Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır. Göğüslerinin gizlediği ise daha büyüktür. Size âyetlerimizi açıkladık; eğer akıl ederseniz.

Bu âyete dair açıklamalarımızı altı başlık halinde sunacağız:

1. Kâfirlere Meyletmenin Yasaklığı:

Yüce Allah, kâfirlere meyletmeyi yasaklamayı burada daha da pekiştirmektedir. O halde bu âyet, daha önce yer alan:

"Eğer kendilerine kitap verilenlerden bir zümreye itaat ederseniz..." (Âl-i İmrân, 3/100) âyeti ile ilişkilidir. Âyet-i kerimede geçen, (ve "sırdaş" anlamı verilen): el-Bitâne kelimesi mastardır. Tek kişiye de, çoğula da isim olarak verilebilir. Kişinin, bitâne ise, onun iç ve gizli işlerine muttali olan özel adamları ve yakınlarıdır. Bunun aslı ise, (hem sırt, hem de elbise ve benzerlerinin yüzü anlamına gelen) zahr'ın zıddı olan batn (karın ve astar) dır. Bir kimsenin, bir diğer kimsenin özel adamı ve yakını olmasını anlatmak için deb denilir. Şair de der ki:

"İşte onlar, benim samimi adamlarımdır.

Evet ve hatta özel adamlarım.

Hem onlar, her yakınım Mt tarafa, benim en yakın sırdaşlarımdır."

2. Kâfir ve Sapıkları Sırdaş Edinmenin Yasaklanışı:

Yüce Allah, bu âyet-i kerimeyle, mü’minlere, kâfirlerden, yahudilerden ve hevalarının arkasından giden sapık fırkalardan olanları içli dışlı kimseler, yakın kimseler edinmeyi, görüşlerini almayı ve işlerini görmeyi kendilerine havale etmeyi yasaklamaktadır. Denildiğine göre, senin itikat ve dinine muhalif olan hiçbir kimse ile karşılıklı konuşmaman gerekir. Şair der ki:

"Sen kişiye dair sorma. Onun arkadaşını sor.

Çünkü herbir arkadaş beraber olduğu kimseye uyar."

Ebû Dâvûd'un Sünen'inde yer alan rivâyete göre, Ebû Hüreyre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğunu rivâyet etmektedir: "Kişi, arkadaşının dini üzeredir. O bakımdan sizden herhangi bir kimse kiminle arkadaşlık ettiğine bir baksın."

İbn Mes'ûd'dan da şöyle dediği nakledilmektedir: Siz insanları kardeş edindikleri kimselerle değerlendirin.

Daha sonra yüce Allah, yakın ilişki kurmayı neden ve hangi husustan dolayı yasakladığını şöylece açıklamaktadır:

"Onlar, size kötülük yapmaktan geri kalmazlar." Yani onlar, sîzin halinizin bozulması için ellerinden gelen herşeyi yaparlar. Bu da şu demektir: Onlar, zahiren sizinle Savaşmıyor olsalar dahi, -ileride açıklaması geleceği üzere- size, hileler, tuzaklar kurmakta, sizi aldatmak uğrunda ellerinden gelen hiçbir gayreti esirgemezler.

Ebû Umame'den rivâyete göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yüce Allah'ın:

"Ey îman edenler! Sizden başkasını kendinize sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük yapmaktan geri kalmazlar" âyeti hakkında: "Onlar Hâricîlerdir" dediğini rivâyet etmektedir.

Rivâyete göre, Ebû Mûsâ el-Eş'arî? zımmi bir kimseyi kâtip olarak göreve aldı. Ömer (radıyallahü anh) ona bundan dolayı sitem eden bir mektup yazdı ve bu âyet-i kerimeyi hatırlattı Sonra Ebû Mûsâ el-Eş'arî, Ömer (radıyallahü anh)'ın huzuruna bir hesap getirdi ve bunu Hazret-i Ömer'e sundu. Hazret-i Ömer, yapılan bu hesabı beğendi. Daha sonra Hazret-i Ömer'e bir mektup geldi. Ebû Mûsa'ya: Senin kâtibin nerede? Gelsin de insanlara bu mektubu okusun, deyince, Ebû Mûsa: O mescid'e giremez, dedi. Hazret-i Ömer: Neden, o cüoüp mü? diye sorunca, Ebû Mûsâ: Hayır o bir hıristiyandır, dedi. Hazret-i Ömer onu azarladı ve şöyle dedi: Allah onları uzaklaştırmışken sen onları yakınlaştırma. Allah onları hakir düşürmüşken sen onları tebcil etme. Allah onların hain olduklarını söylemişken sen onlara güvenme.

Yine Ömer (radıyallahü anh)'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Siz, kitap ehlini görevlerinizde kullanmayın. Çünkü onlar, rüşveti helâl bilirler. Siz, göreceğiniz işlerinize ve yönettiğiniz raiyenizin işlerine yüce Allah'tan korkan kimseleri görevlendirerek yardım alınız.

Hazret-i Ömer'e: Burada Hireli bir hıristiyan vardır. Ondan daha iyi kâtiplik edecek, ondan daha güzel kalemle yazı yazacak kimse yoktur. Or senin yazı işlerini yürütmesin mi? denilince şu cevabı vermiş; Ben, mü’minleri bırakıp başkalarını sırdaş edinemem.

O halde zimmet ehlini kâtipliğe getirmek câiz değildir. Bundan başka alış verişteki tasarrufları da, onların vekâletleri de câiz değildir.

Derim ki: Bu günümüzde şartlar artık değişmiştir. Kitap ehlinden kimseler artık kâtip yapılıyor, güvenilir kimse kabul ediliyor ve bunlar böylelikle ahmak ve cahil yönetici ve emirler nezdinde üstün mevkilere getirilmiş bulunuyorlar.

Buhârî'nin rivâyetine göre, Ebû Said el-Hudrî, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şöyle buyurduğunu rivâyet etmektedir: "Allah, ne kadar peygamber göndermiş ve ne kadar halife tayin etmiş ise, mutlaka onun iki türlü sırdaşı vardır. Bu sırdaşlardan bir türü ona iyiliği emreder ve iyiliği yapmaya teşvik eder. Diğeri ise, ona kötülüğü emreder ve kötülük yapmaya teşvik eder. (Kötülükten) korunan kimse İse, yüce Allah'ın koruduğu kişidir.”

Enes b. Mâlik de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğunu rivâyet etmektedir: "Müşriklerin ateşiyle aydınlanmayınız ve mühürlerinize de Arapça (Hazret-i Muhammed'in mührü gibi) kazımayınız." el-Hasen b. Ebi'l-Hasen bunu şöylece açıklamaktadır: Hazret-i Peygamber bununla şunu kastetmektedir: Sizler, herhangi bir işiniz hakkında müşriklere danışmayınız ve mühürlerinize (yüzüklerinize) de "Muhammed (Resûlüllah) diye" kazımayınız.

el-Hasen der ki: Bunu doğrulayan da şanı yüce Allah'ın Kitabında yer alan:

"Ey Îman edenler! Sizden başkasını kendinize sırdaş edinmeyin..." âyetidir.

3. Mü’min Olmayan Sırdaşlar Kötülük Yapmaktan Geri Kalmazlar;

Yüce Allah'ın:

"Sizden başkasını" yani, sizin dışınızda kalanları sırdaş edinmeyin. el-Ferrâ' der ki: Yüce Allah'ın:

"Bundan başka iş yaparlardı" (el-Enbiyâ, 21/82) bunun dışında işler yaparlardı, demektir.

"Sizden başka ifadesi, yaşayış, güzel davranış ve itikada bağlılık noktasında sizden başkaları diye de açıklanmıştır.

Yüce Allah'ın:

"Geri kalmazlar" da, aleyhinize fesad teşkil edecek hususlarda ellerinden geleni yapmaktan geri kalmazlar, demektir. Bu âyet ise: "Sizden başkasının sıfatı durumundadır.

Hiçbir gayret esirgemem ve; Kusurlu hareket ettim, esirgedim, diye kullanılır. Şair Îmruu’l-Kays der ki:

"Şüphesiz ki kişi, hayatta kaldığı sürece hiçbir zaman;

-Üzerine düşeni yerine getirmekte kusurlu davranmasa dahi-istediği işleri başaramaz.

ile aynı anlama gelir; fesat demektir. Bu fesat, (bozuluş) fiillerde, bedende ve akıllarda olabilir.

Hadisi şerifte de: Her kim (organı işlemez hale getirecek) bir şekilde yaralanır yahut da organları bozulacak olursa..." diye buyurulmaktadır. Aklı bozulmuş kimseye de: denilir. ise, sevgi o kişinin aklını bozdu, demek olur. Şair Evs der ki:

"Ey Lübeynâ'nın soyundan gelenler!

Sizler ancak pazusu işlemez hale gelmiş bir elsiniz.

el-Ferrâ' da şöyle bir beyit nakletmektedir:

"İbn Saad öyle bir baktı ki ve bununla hamle için hazırlık yaptı;

Bu hem seninle beraber olanların, hem de bineklerin bozuluşuna sebep olmuştu,

"Kötülük" kelimesi ikinci mef'ûl olarak mansub gelmiştir. Çünkü "geri kalmamak" anlamındaki fiil, iki mef'ûle teaddi eder. Mastar olarak (mef'ûl-i mutlak) olarak da mansub gelmiş olabilir. Yani, Onlar size, sizi bozacak şekilde kötülük yaparlar, demek olur. Cer harfinin hazfi ile nasb edildiğini kabul etmek de mümkündür.

Nitekim Araplar Vurmakla onun canını yaktım, derler.

"Sıkıntıya düşmenizi isterler" âyetindeki mastar manası vermek içindir. Onlar size zor gelen şeyleri severler, demektir ise, zorluk ve meşakkat demek olup, buna dair açıklamalar Bakara Sûresinde (2/220, âyet 8, başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.

4. Kâfirlerin Açığa Vurdukları Öfkeleriyle İçlerinde Gizledikleri:

Yüce Allah'ın:

"Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır" âyeti, size olan düşmanlıkları ve sizi yalanlamaları, ağızlarıyla ortaya çıkmaktadır, demektir.

Öfke (buğz), sevginin zıddıdır, (Âyet-i kerimedeki): ise, müennes bir mastardır.

Şanı yüce Allah'ın, diller bir kenara özellikle ağızlan sözkonusu etmesi, gelişi güzel konuşmalarında bile bunu ortaya attıklarına işaret içindir. Onlar, öfkesi gözlerinden belli olan ve bunu gizlemeye çalışan bir kimseden daha da ileri derecededirler. İşte Hazret-i Peygamber'in; kişinin kardeşinin ırzına (şeref ve haysiyetine) gelişi güzel dil uzatmasını yasaklaması da bu anlamdadır. "Eşek anırmak üzere ağzını açtı" tabiri ile; "Atlar ağızlarını açarak geldiler" tabirlerinde de aynı kökten kelimeler kullanılmıştır Bu hadisten kişinin kardeşinin şeref ve haysiyetine farkettirmeden dil uzatmasının câiz olduğu anlaşılamaz. Çünkü bu da, ilim adamlarının ittifakı ile haramdır. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm’de de:

"Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın" (el-Hucurât, 49/12) diye buyurulduğu gibi, Hazret-i Peygamber de şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ki kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız (namus, şeref ve haysiyetleriniz) birbirinize haramdır." Buna göre Hadîs-i şerîfte "ağız açma"nın söz konusu edilmesi, bu konuda kişinin böyle bir sözü söylemesi ve bu konuda işi ileriye götürmesinin yasaklısına işaret etmektedir. Bunu biîelim.

5. Düşmanın Düşmanı Aleyhine Şahidliği:

Bu âyet-i kerimede düşmanın, düşmanı aleyhine şahidliğinin câiz olmadığına delil vardır. Medinelilerle Hicaz ehli de bu görüştedir. Ebû Hanîfe'den ise bunun câiz olduğu görüşü rivâyet edilmiştir. İbn Battal, İbn Şaban'dan şöyle dediğini nakleder: İlim adamları adalet sahibi olsa dahi düşmanın düşmam aleyhine şahidliğinin hiçbir hususta câiz olmayacağını icma ile kabul etmişlerdir. Çünkü, düşmanlık adaleti ortadan kaldırır. Ya kâfirin düşmanlığı...

6. Kâfirlerin Gizledikleri Kin:

Yüce Allah:

"Göğüslerinin gizlediği ise daha büyüktür" âyeti onların ağızları ile açığa vurduklarından daha fazla bir kin ve öfkeyi gizlediklerini haber vermekte ve bize bildirmektedir.

Abdullah b. Mes'ûd Öfkeleri... takmaktadır" âyetini, fiili müzekker olarak; diye okumuştur. Çünkü -müennes olan kelimesi, yine "öfke" anlamına gelen -ve müzekker olan- b ile aynı anlamdadır.

118 ﴿