137Sizden önce sünnetler gelip geçti. Onun için yer yüzünde gezin de yalanlayanların akıbetinin nasıl olduğunu görün! Bü âyet, şanı yüce Allah tarafından mü’minlere bir tesellidir. Sünnetler (sünen) kelimesi, "sünnetlin çoğulu olup, dosdoğru yol demektir. "Filan kişi sünnet üzeredir" sözü, o kimse, yanlış herhangi bir hevâya meyletmeksizin dosdoğru yol üzeredir, demektir. el-Hüzlî der ki: "İzlemiş olduğun bir sünnetten dolayı çekinme! Çünkü bir sünneti ilk beğenen kişi, oau izleyendir." Sünnet, aynı şekilde kendisine tabi olunan ve uyulan İmâm, önder kişi de demektir. Meselâ bir kimse, hayır veya şer türünden olsun, bir iş yapıp da o işte ona uyulacak olursa: “Filan kişi iyi ve kötü bir sünnet ortaya koydu” denilir. Şair Lebid der ki: "Öyle bir aşiretten(im) ki, ataları onlar için bir sünnet belirlemiştir. Zaten her bir kavmin bir sünneti ve bir İmâmı vardır." Sünnet, aynı zamanda ümmet, sünen ise ümmetler anlamındadır. Bu açıklama el-Mufaddal'dan nakledilmiştir. Ayrıca el-Mufaddal, şu beyiti nakletmektedir: "İnsanlar, onların fazileti gibi bir fazileti görmediler. Ve geçmiş sünnetler (ümmetler) arasında da onlar gibisini görmediler." ez-Zeccâc der ki: (Âyet-î kerimede geçen) "sünnetler" in anlamı, sünnetlerin sahipleri şeklinde olup, muzaf hazfedilmiştir. Ebû Zeyd de bunun, misaller ve örnekler anlamına geldiğini, Atâ ise şeriatler manasında olduğunu söylemiştir. Mücâhid de der ki: "Sizden önce sünnetler gelip geçti" âyeti ile sizden önce Âd ve Semûd gibi peygamberlerini yalanlayan kimselerin helâk edilmesi kastedilmektedir. Âkibet ise, işin nihayeti ve sonu demektir. Buradaki âkibet İle Uhud günü kastedilmektedir. Yani şöyle buyurmaktadır: Ben, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın ve mü’minlerin zafere kavuşması, onların düşmanları olan kâfirlerin de helâk edilmesi için belirlemiş olduğum va'de gelinceye kadar onlara mühlet veriyorum, onlara zaman tanıyorum ve onları derece derece azaba yaklaştırıyorum. |
﴾ 137 ﴿