195

Nihayet Rableri dualarına şöyle karşılık verdi: "Gerek erkek olsun, gerek dişi olsun, her bir çalışanın hiçbir işini boşa çıkarmam. Birbirinizdensiniz. Hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, Benim yolumda İşkenceye uğrayanların, Savaşanların ve öldürülenlerin günahlarını elbette örteceğim. Allah katından mükâfat olmak üzere onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım." Mükâfatın en güzeli Allah katımdadır.

14. Allah'ın Duaları Kabulü:

"Nihayet Rableri dualarına şöyle karşılık verdi:..." Yani onların dualarına şöylece cevap verdi.

el-Hasen der ki: Onlar Rableri dualarına karşılık verinceye kadar Rabbimiz! Rabbimiz! deyip durdular.

Cafer es-Sâdık der ki: Her kim bir işten dolayı sıkıntıya düşecek olursa beş defa Rabbena (radıyallahü anhbbimiz)! diyecek olursa, Allah onu korktuğundan kurtarır ve dilediğini ona verir. Bu nasıl olur? diye sorulunca şu cevabı verir: Eğer arzu ederseniz: ""Onlar ki ayakta, oturarak ve yanları üstünde yatarken... şüphesiz Sen sözünden asla dönmezsin" âyetlerini okuyoruz-, diye cevap verdi.

15. Allah Amel Edenin Ecrini Boşa Çıkarmaz:

Yüce Allah'ın:

"Şüphesiz ki Ben..." âyetini Îsa b. Arat hemze'yi esreli olarak okumuştur. Yani: "Karşılık verdi ve buyurdu ki: Şüphesiz ki Ben" anlamında olur.

Hakim Ebû Abdullah Sahihimde Ummu Seleme'den şöyle dediğini nakletmektedir: Ey Allah'ın Rasûlü! Ben Allah'ın hicret hususunda kadınlardan herhangi bir şekilde söz ettiğini duymadım, deyince yüce Allah:

"Nihayet Rableri dualarına şöyle karşılık verdi: Gerek erkek olsun, gerek dişi olsun her bir çalışanın hiçbir işini boşa çıkarmam.." âyetini indirdi. Bu hadisi Tirmizî de rivâyet etmiştir.

Burada in gelmesi, öncesinden nehy harfi olduğundan dolayı tekid içindir. Kûfeliler ise şöyle demişlerdir: Bu tefsir (açıklama) içindir. Hazf edilmesi de câiz değildir. Çünkü bu edat kendisi olmaksızın ifadenin düzgün olamayacağı bir anlam dolayısıyla gelmiştir. Ancak inkârı tekidi için geldiği taktirde hazfl söz konusu olur.

“Birbirinizdensiniz” âyeti mübtedâ ve haberdir. Sizin dininiz birdir demektir. Şöyle bir açıklama da yapılmıştır: Sevap, hükümler, yardımcı olmak ve buna benzer hususlarda birbirinizdensiniz.

ed-Dahhak ise der ki: İtaat bakımından erkekleriniz kadınlarınız gibi, kadınlarınız da erkekleriniz gibidir, Yüce Allah'ın şu âyeti de bunu andırmaktadır:

"Mü’min erkeklerle mü’min kadınlar da birbirlerinin velileridirler." (et-Tevbe, 9/71) Filan kişi benimle aynı kanaattedir ve benim gibi bir ahlaka sahiptir, anlamında da: "Filân kişi bendendir" denilir.

16. Hicret ve Cihad Edenlerin Mükâfatı:

"Hicret edenlerin" âyeti mübtedâ ve haberdir. Onlar yurtlarını terkedip Medine'ye gitmişlerdir, demektir

Aziz ve celil olan Allah'a itaat uğrunda "yurtlarından çıkarılanların, Benim yolumda" Benim düşmanlarıma karşı "Savaşanların ve" Benim yolumda "Öldürülenlerin günahlarını elbette örteceğim."

İbn Kesîr ve İbn Âmir: "Öldürülenlerin" âyetini çokluk anlamını İfade etmek üzere: şeklinde okumuşlardır. el-A'meş ise a-kelimelerin yerlerini değiştirerek: Öldürülenlerin ve Savaşanların," diye okumuştur. Çünkü aradaki "vav: ve" ikincisinin birincisinden sonra olduğuna delâlet etmemektedir.

Bu ifadede geçmişe delâlet eden mahzuf olduğu da söylenmiştir. Savaşıp da öldürülenlerin..., demek olur. Şairin şu mısraı da bu kabildendir;

"Çocukluğa özendi fakat yaşlılık üstüne çıkmış bulunuyor."

Bu âyetin şu anlama geldiği de söylenmiştir: Yani onlardan geri kalanlar da Savaşmıştır. Araplar da: Biz Temimoğullarını öldürdük, derken onların ancak bir kısmının öldürülmüş olacağı açıktır. İbn Kays da şöyle demiştir:

"Şayet siz bizi öldürürseniz biz de sizi daha çok öldürürüz

Ömer bin Abdülaziz de "elipsiz olarak; Öldürüp öldürenlerin... diye okumuştur.

"Günahlarını elbette örteceğim." Âhirette onların bu günahlarının üstünü kapatacağım, günahları dolayısı ile azarlamayacağım ve onları cezalandırmayacağım.

"Allah katından mükâfat olmak üzere" âyetindeki: Mükâfat" kelimesi Basralılara göre tekid edici bir mastar (mef'ûlu mutlak)dır. Çünkü: "Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım" âyeti, Ben onları mutlak olarak bir mükâfatla mükâfatlandıracağım demektir. el-Kisâî ise bunun kat olmak üzere nasb olduğunu, el-Ferrâ' ise tefsir edici (temyiz) olmak üzere nasb edildiğini söylemektedir.

"Mükâfatın en güzeli Allah katındadır." Güzel mükâfat O'nun nezdindedir. Bu ise amel edenlere amelleri dolayısıyla verilecek olana dairdir.

Sevab: Mükâfat kelimesi, Döndü, döner’den gelmektedir.

195 ﴿