200Ey îman edenler! Sabredin, sebat gösterin, ribât yapın ve Allah'tan korkun ki, felâh bulasınız. 23. Îman Edenlere Sabır, Sebat ve Ribât Emri: Yüce Allah'ın: "Ey îman edenler, sabredin..." âyetine gelince; yüce Allah, bu sûreyi son on âyetin sonuncusu olan bu âyet-i kerîme ile sona erdirmektedir ki, bu on âyet-i kerimede dünya hayatında düşmanlara karşı muzaffer olmanın, âhiret nimetlerini elde ederek kurtulmanın yolunu ihtiva eden tavsiyeleri kapsamaktadır. Bu âyet-i kerîme ile yüce Allah, itaatler üzere ve şehvetlere karşı sabrı teşvik etmektedir. Sabr ise alıkoymak, engellemek demektir. Buna dair açıklamalar daha önce Bakara Sûresi'nde (2/155. âyette) geçmiş bulunmaktadır. Mûsâbere (sabır ve sebat göstermek) emrine gelince; bunun düşmanlara karşı sebat göstermek anlamında olduğu söylenmiştir. Bu açıklamayı Zeyd bin Eşlem yapmıştır. el-Hasen ise, beş vakit namaza sebatla devam etmek diye açıklamıştır. Şöyle de açıklanmıştır: Musâbere, sürekli olarak nefsin arzularına muhalefet etmektir. Nefis bir işe davet ederken kişinin o çağırdığı şeye gitmemesi, ondan vazgeçmesi demektir. Atâ ve (İbn Ka'b) el Kurazî ise der ki: Size veriten vaadi sabırla bekleyiniz yani ümit kesmeyiniz ve zafer kazanacağınız vakti gözleyiniz. Hazret-i Peygamber de şöyle buyurmuştur: "Sabır ile kurtuluşu beklemek bir ibadettir" Ebû Ömer (İbn Abdi'l-Berr'de) -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- bu görüşü tercih etmiştir. Birincisi ise Cumhûrun görüşüdür. Antere'nin şu beyiti de bu kabildendir: "Bizim sabrımız (zafer beklememiz) gibi sebât gösteren bir kabile görmedim; Bizim mücadele edip çarpıştığımız kimse gibileriyle de çarpışmadılar." Antere'nin: "Bizim sabrettiğimiz gibi sebat gösterenler" sözü yani Savaş esnasında düşmana karşı sebat gösterip herhangi bir korkaklık ve gevşeklik izhar etmeyenler demektir. Mücadele ise karşı karşıya yüz yüze gelip çarpışmak demektir. İşte bundan dolayı tefsir âlimleri: "Ribât yapın" âyetinin anlamı hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Ümmetin Cumhûru der ki: Yani atlarınızla düşmanlarınıza karşı ribât yapın. Yani düşmanlarınız nasıl ki atları bağlayıp besliyor ise siz de öylece bağlayıp besleyiniz. Yüce Allah'ın: "Bağlanıp beslenen atlar (ribatu'l-hayl)" (el-Enfal, 8/60) âyetindeki ribât ta bu anlamdadır. Muvatta’''da Mâlik'in Zeyd b. Eslem'den şöyle dediği nakledilmektedir: Ebû Ubeyde b. el Cerrah, Ömer b. el-Hattâba mektup yazarak Bizans ordusunun büyük kalabalığından ve onlardan çekindiğinden söz etti. Hazret-i Ömer ona yazdığı mektubunda şöyle cevap verdi: İmdi, mü’min herhangi bir kula herhangi bir sıkıntı gelip çatacak olursa, mutlaka Allah ondan sonra ona bir kurtuluş yolu açar. Ve hiç şüphesiz tek bir zorluk iki kolaylığı yenemez. Çünkü yüce Allah Kitab-ı Kerîm'înde şöyle buyurmaktadır: "Ey îman edenler. Sabredin, sebat gösterin, ribat yapın ve Allah’dan korkun ki felâh bulasınız." Ebû Seleme b. Abdurrahman der ki: Bu âyet-i kerîme bir namazı kıldıktan sonra diğer namazı beklemek hakkındadır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)ın döneminde ise Ribat yapmayı gerektirecek bir gaza sözkonusu değildi. Bu açıklamayı el-Hâkim Ebû Abdullah, Sahih’inde nakletmektedir. Ebû Seleme bu hususta Hazret-i Peygamber'in şu âyetini delil göstermektedir: "Ben sizlere Allah'ın kendisi sebebi ile günahları sildiği ve dereceleri kendisi ile yükselttiği şeyi göstereyim mi? Bu, hoş olmayan şeylere rağmen abdesti iyice almak, mescitlere çokça adım atarak gitmek, namazdan sonra diğer namazı beklemek, işte ribat budur" dedi ve (son cümleyi) üç defa tekrarladı. Bunu Mâlik rivâyet etmiştir. İbn Atiyye der ki: Bu konuda doğru olan görüş şudur: Ribat Allah yolunda (cihad)ı iltizâm etmektir (sürdürmektir"). Bunun aslı atları rabtetmek (bağlamak)dan gelmektedir. Daha sonra İslam serhadlerinden herhangi birisinde kalıp orayı korumak üzere giren herkese "murâbıt" ismi verildi. İster süvari olsun, ister piyade. Bu kelime "rabfdan alınmadır Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)ın: "İşte ribât budur" diye buyurması bunu Allah yolunda ribâta bir benzetmedir. Ribat'ın sözlük anlamı ise birincisidir. Bu da Hazret-i Peygamber'in: "Güçlü kuvvetli olan kimse başkalarının sırtını yere getiren kimse değildir" hadisi ile; "Yoksul dediğiniz şu kapı kapı dolaşan kimse değildir" hadisini ve benzerlerini andırmaktadır. Derim ki: İbn Atiyye'nin: "Sözlük anlamı ile ribat birinci anlamdakidir" şeklindeki ifadeleri kabul edilemez. Çünkü dilin önder bilginlerinden ve güvenilir âlimlerinden birisi olan el-Halil b. Ahmed şöyle demektedir: Ribat; serhadlerden ayrılmamaktır. Aynı şekilde namaza da ısrarla devam etmekdir, O halde şu sonuca ulaşılmaktadır: Namazı beklemek de -Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)ın buyurduğu gibi- lügat manası ile hakikat anlamında bir ribâttır, Bundan daha ileri derecedeki açıklama da eş-Şeybanî’nin söylediği sözlerdir. Ona göre asla kesilmeyen devamlı akan suya "maun müterâbitun" denilir. Bunu da İbn Fâris nakletmiştir. Bu ise Ribat'ın sözlük anlamı itibari ile bizim sözünü ettiğimin başka şeyleri de kapsamasını gerektirmektedir. Araplara göre murâbıt: Bir şey üzerinde çözülmeyecek şekilde yapılan düğümdür. Bu da mana İtibari ile sabır gösterilen şeye racidir. Böylelikle kalbinde güzel niyeti tutar, bedenini de İtaati işlemek durumunda bırakır Bunun en büyük ve en önemli işlerinden birisi ise Kur'ân-ı Kerîm'de yüce Allah'ın: "Ve bağlanıp beslenen atlar" (el-Enfal, 8/60) âyetinde açıkça belirtildiği gibi -ve ileride de geleceği üzere- Allah yolunda atları bağlayıp beslemektir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)ın de ifade buyurduğu gibi namaz kılmak üzere kişinin kendisini bağlaması anamaz vakitlerini gözetlemesibdîr. Bu açıklamayı aihtiva eden Hadîs-i şerîfib Ebû Hüreyre, Cabir ve Ali rivâyet etmiştir. Artık bundan öte bir açıklama aramaya da gerek yoktur. 24- Hukukçulara Göre Allah Yolunda Ribat Yapan Kimse: Fukahâya göre Allah yolunda ribat yapan kişi herhangi bir süre kadar ribat yapmak üzere serhatlerden birisine giden kimse demektir. Bunu Muhammed b. el-Mevvâz söylemiş ve rivâyet etmiştir. Her zaman için orada yaşayan ve kazançlarını sağlayan, aileleri ile birlikte serhadlerde yaşayanlara gelince; bunlar her ne kadar koruyucu kimseler olsalar dahi murabut değillerdir. Bunu da İbn Atiyye söylemiştir. İbn Huveyzimendâd şöyle demektedir: Ribâtın iki durumu vardır. Birincisinde şerha d güvenilir, koruma altında bulunur; böylesi bir yerde hanım ve çocuklarla birlikte yerleşmek caizdir. Şayet güvenilir bir yer değil ise, eğer Savaşabilecek kimselerdense bizzat orada ribat yapması caizdir. Ancak düşman onlara üstünlük sağlayıp esir alıp köleleştirmesin diye böyle bir yere aile ve çocuklarını taşıması câiz olmaz. Doğrusunu en iyi bilen Allah'dır. Ribâtın faziletine dair bir çok Hadîs-i şerîf vârid olmuştur. Bunlardan birisini Buhârî Seni b. Sa'd es-Sâidî'den şöylece rivâyet etmektedir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Allah yolunda bir gün ribât yapmak Allah nezdinde dünyadan ve onun içindeki her şeyden hayırlıdır." Müslim'in Sahih'inde de Selman'dan şöyle dediği rivâyet edilmektedir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)ı şöyle buyururken dinledim: "Bir gün ve bir gece ribat yapmak, bir ay oruç tutmaktan ve o ay boyunca namaz kılmaktan daha hayırlıdır. (Ribât yapan kişi) bu durumda öldüğü taktirde daha önce yapmış olduğu amelinin de sevabı yazıldığı gibi, ona rızkı da verilir ve kendisini haktan uzaklaştıracaklara karşı güvenlik altına alınır." Ebû Dâvûd da Sünen'inde Fedâle b. Ubeyd'den rivâyet ettiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her ölenin ameli mühürlenir, murâbit müstesna. Onun ameli Kıyâmet gününe kadar artırılıp durur ve o ayrıca kabrin fitnecisinden yana emniyet altında tutulur." Bu iki hadisi şerifte ribatın sevabı ölümden sonra kalıp devam edecek amellerin en faziletlisi olduğuna dair delil vardır. Ölümden sonra sevabı devam edecek amellere dair Hadîs-i şerîf de el-Alâ bin Abdurrahman yoluyla bize gelmiştir. el-Alâ babasından o da Ebû Hüreyre'den rivâyet ettiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "İnsan ötdü mü ameli anîn sevabıb ondan kesilir. Üç şey müstesna. Cari bir sadaka yahut kendisi ile faydalanılan bir ilim yahut kendisine dua edecek salih bir evlat." Bu, yalnızca Müslim'in rivâyet ettiği sahih bir hadistir. Sadaka-i cariye, kendisi ile yararlanılacak ilim ve anne babasına dua edecek salih evlata gelince; bunlar da sadakanın sona ermesi, ilmin ortadan kalkması ve çocuğun ölümü ile kesilirler. Ribatın ecri ise Kıyâmet gününe kadar kat kat artırılıp durulur. Çünkü (burada) artışın tek manası, ecrin kat kat artırılmasıdır. Bu ise burada sona ermesi ile sona erebilecek sebebe bağlı birşey değildir. Aksine ribat yüce Allah tarafından lütfuyla Kıyâmet gününe kadar devam eden bir fazilettir. Çünkü bütün iyi amellerin yerine getirilebilmesi, dinin sınırlarının korunup İslâm şeâirinin uygulanması suretiyle düşmandan sakınıp korunmakla mümkün olur. İşte Allah'ın kişiye sevabını akıtırcasına vereceği bu amel, onun daha önce yapageldiği salih amellerdir. Bu hadisi İbn Mâce'de sahih bir senet ile Ebû Hüreyre'den şöylece rivâyet etmektedir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Her kim Allah yolunda ribat yaparken ölürse Allah onun daha önce yaptığı salih amelinin ecri ile rızkını ona verir. Fitnecinin Gerin) fitnesinden yana emniyette tutulur ve Allah, Kıyâmet gününde onu korku ve dehşetten yana güvenlik altında olmak üzere diriltir. " Hadîs-i şerîfte ikinci bir kayıt daha vardır ki o da ribat halinde iken ölmektir. Doğrusunu en iyi bilen Allah "dır, Osman bin Affan'dan da şöyle dediği rivâyet edilmektedir. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)ı şöyle buyururken dinledim: "Her kim Allah yolunda bir gece ribat yapacak olursa bu onun için (gündüzünü) oruçlu ve geceleyin de namaz kılarak geçirdiği bin gün gibi olur." Ubey bin Ka'b'dan da şöyle dediği rivâyet edilmektedir; Allah İçin müslümanların zayıf noktalarını arkadan korumak üzere Allah yolunda bir günlük ribatın, Ramazan ayı dışında yüz yıl boyunca oruç tutup namaz, kılarak ibadet yapmaktan daha büyük bir ecri vardır. Yine Müslümanların zayıf noktalarını arkadan korumak üzere ecrini Allah'tan umarak Allah yolunda Ramazan ayında bir gün ribat yapmanın, Allah nezdinde ecir itibari ile- zannederim şöyle demişti- bir senelik -orucu ile namazı ile- ibadetten daha faziletlidir. Eğer Allah onu aile halkına sağ salim geri döndürecek olursa, üzerine bin yılın bir günahı dahi yazılmaz, buna karşılık iyilikleri yazılır ve Kıyâmet gününe kadar da ona ribat ecri kesintisiz olarak verilir." Bu Hadîs-i şerîf Ramazan ayında bir günlük ribai ile ribat yaparken ölmese dahi devamlı olarak sevabının kaydedileceğini göstermektedir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'dır. Enes bin Mâlik'den şöyle dediği rivâyet edilmektedir: Ben Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyururken dinledim; "Allah yolunda bir gece koruyuculuk yapmak, bir adamın ailesi arasında bin yıl oruç tutup namaz kılmasından daha faziletlidir. Bir sene ise üçyüz altmış gündür, bin gün de bir sene gibidir. " Derim ki: Namazdan sonra bir diğer namazı beklemenin de ribat olduğuna dair rivâyetler gelmiştir. Bu şekilde namazları bekleyen kimse için de yüce Allah'ın izni ile bu fazilete ulaşacağı umulur. Hafız Ebû Nuaym rivâyetle der ki: Bize Süleyman bin Ahmed anlattı, dedi ki: Bize Ali bin Abdülaziz anlatarak dedi ki: Bize Hatcac bin el Minhal: Bize Ebû Bekr bin Mâlik de anlattı, dedi ki: Bize Abdullah bin Ahmed bin Hanbel anlattı, dedi ki: Bana babam anlatarak dedi ki: Bana el-Hasen bin Mûsâ anlatarak dedi ki: Bize Hammâd bin Seleme, Sabit el Bunanî'den naklen dedi ki: Sabit, Ebû Eyyub el-Ezdî'den o Nevf el-Bikâlî'den o Abdullah bin Amr'dan naklederek dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile bir seferinde akşam namazı kıldık. Bazı kimseler namazdan sonra ayrılmayıp yerlerinde kaldılar, bazıları da geri döndüler, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) insanlar yatsı namazına geri dönmeden önce geldi. Hazret-i Peygamber insanlar huzuruna gelmiş olduğu ve bir parmağını kaldırmış ve yirmidokuza işaret etmek üzere parmaklarını kapatmış olarak; şehadet parmağı ile de semaya işaret ederek elbiselerini dizkapakları etrafında toplamış olduğu halde şöyle buyuruyordu: "Ey müslümanlar topluluğu! Müjdeler olsun sizet İşte Rabbimiz sema kapılarından bir kapıyı açmış sizinle meleklere karşı övünüyor ve diyor ki: Ey meleklerim şu kullanma bakınız! Bunlar bir farzı eda ettiler, şimdi de ötekini beklemektedirler." Bunu ayrıca Hammâd bin Seleme, Ali bin Zeyd'den o Mutarrif bin Abdullah'tan rivâyet ettiğine göre Nevf İle Abdullah bin Amr bir araya geldiler. Nevf, Tevrat'tan söz etti; Abdullah bin Amr da bu hadisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)dan rivâyetle nakletti. "Ve Allah'tan korkun" yani sizlere takvaya bağlı kalmaksızın cihad emri verilmemiştir. "Ki felâh bulasınız" yani felahı ümid edebilesiniz. Buradaki -ihtimal bildiren ın; bulmanız için, anlamına geldiği de söylenmiştir. Felâh ise kalmak demektir Bütün bu hususlara dair açıklamalar daha önce Bakara Sûresî'nde yeterince geçmiş bulunmaktadır. Allah'a hamd olsun. "el-Camiu li Ahkâmi'l-Kur'ân vel Mubeyyinu Limâ Tedammane mine’s Sünneti ve âyi'l-Furkân" adlı tefsirin Ali Imran Sûresi tefsiri Allah'ın lütfü ve yardımı ile burada sona ermektedir. Allah'a hamd olsun. |
﴾ 200 ﴿