35

Eğer aralarının açılmasından korkarsanız, o vakit, erkeğin akrabasından bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. Her ikisi de aralarının düzelmesini isterlerse, Allah da aralarını bulur. Şüphesiz ki Allah, herşeyî bilendir, herşeyden haberdardır.

Bu âyete dair açıklamalarımızı beş başlık halinde sunacağız:

1- Aralarının Açılmasından Korkulursa:

Yüce Allah'ın:

"Eğer aralarının açılmasından korkarsanız" âyetinde yer alan "açılmak ve ayrılmak" anlamına gelen

"şîkak"ın manası ile ilgili açıklamalar daha önce el-Bakara Sûresi'nde (2/74. ayet ile 137- âyetlerde) geçmiş bulunmakladır. Sanki eşlerden herbirisi, ötekinin yer almadığı bir tarafta bulunuyor ve o yöne çekiyor gibi bir anlam ifade etmektedir, ikisinin arasında bir ayrılığın varlığından korkarsanız, demektir.

Burada mastar zarfa izafe edilmiştir: Ayın aydınlattığı bir gecede yürümek ve arafe günü oruç tutmak hoşuma gider" gibi. Âyet-i kerimede de:

"Geceleyin ve gündüzün hilekârlığınız..." (Sebe, 34/33) diye buyurulmaktadır-.

Şöyle de denilmiştir: "Arasında" kelimesi isim gibi kullanılmış ve ondaki zarf anlamı izale edilmiştir. Çünkü burada maksat onların durumları ve birbirleriyle geçimleridir. Yani eğer sizler onların geçimlerinin ve arkadaşlıklarının arasında bir uzaklık girdiğinden korkarsanız, "bir hakem gönderin" anlamındadır.

Buradaki

"korkarsanız" âyeti ile ilgili görüş ayrılıklarına dair açıklamalar da daha önceden (en-Nisâ, 4/2. ayet, 1. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Saîd b. Cübeyr der ki: Konu ile ilgili hüküm, önce ona öğüt vermesidir. Eğer kabili ederse mesele yok, değilse yatağından ayrılır. Bu sefer kabul ederse eder, aksi takdirde onu döver. Bundan sonra kabul ederse mesele yok, aksi takdirde hakim, kocanın ailesinden bir hakem, hanımın ailesinden bir hakem gönderir Ve onlar da zararın hangi taraftan geldiğini tetkik ederler. İşte bu durumda hul' denilen ayrılma şekli ortaya çıkar.

Şöyle de denilmiştir: Koca öğüt vermeden önce de dövmek hakkına sahiptir. Ancak bu hususun, âyet-i kerimede tertip ile zikredilişi dolayısıyla birinci görüş daha sahihtir.

2. Muhatapların Kimlikleri:

İlim adamlarının çoğunluğuna göre, yüce Allah'ın:

"Eğer... korkarsam" âyetine muhatap olanların yöneticiler, ümerâ ve hakimler olduğu görüşündedir. Diğer taraftan:

"Her ikisi de aralarının düzelmesini isterlerse, Allah da aralarını bulur" âyetinde kast edilenlerin de, İbn Abbâs, Mücahid ve diğerlerinin görüşüne göre, iki hakem olduğu söylenmiştir. Yani eğer her iki hakem aralarının düzelmesini isterlerse, Allah da o eşlerin arasını düzeltir. Bundan kastın eşler olduğu da söylenmiştir. Yani eğer eşler aralarının düzelmesini ister ve her iki hakeme verdikleri haberlerde doğru söyleyecek olurlarsa, "Allah da aralarını bulur."

Hitabın velilere olduğu da söylenmiştir, Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Eğer korkarsanız" yani, eşler arasında bir ayrılığın olduğunu bilirseniz,

"o vakit, erkeğin akrabasından bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin." Her iki hakem, ancak kocanın ve kadının akrabalarından olmalıdır. Çünkü bunlar karı-kocanın hallerini daha iyi bilirler. Adalet ehli kimselerden, bakışları sağlam ve tutarlı, fıkhî basireti ve bilgisi olan kimselerden olmalıdırlar Şayet akrabaları arasında bu işe elverişli kimse bulunmayacak olurlarsa, o vakit, onların dışında adaletli ve bilgili İki kişi gönderilir, Bu da her iki tarafın işi, anlaşılmaz olup kötülüğün hangisinden olduğu bilinmemesi ha Ünde sözkomısudur. Şayet kimin zalim olduğu bilinecek olursa, o vakit, o zalimden karşı tarafın hakkı alınır ve zararı izale etmeye mecbur tutulur.

Şöyle de denilmektedir Kocanın akrabalarından olan hakem, koca ile başbaşa kalır ve ona şöyle der; Bana kalbinde olanı bildir. Sen bu kadını seviyor musun, sevmiyor musun? Bunu bana söyle ki, ben de senin maksadını bilmiş olayım. Eğer koca: Bu kadına benim ihtiyacım yoktur, sen bana ondan alabildiğini al ve beni ondan ayır, diyecek olursa, o takdirde serkeşliğin koca tarafından olduğu bilinir. Şayet: Ben onu seviyorum. Malımdan ona istediğini al ve beni ondan ayırma diyecek olursa, onun serkeşlik etmediği anlaşılır. Kadın tarafından gönderilen hakem de, kadınla başbaşa kalır ve ona söyle der: Kocanı seviyor musun, sevmiyor musun? Eğer kadın, beni ondan ayır, malımdan ne istiyorsa ona ver diyecek olursa, serkeşliğin kadın tarafından olduğu bilinir. Şayet: Bizi birbirimizden ayırma. Fakat onu nafakamı artırmaya, bana iyi davranmaya teşvik et, diyecek olursa, bu sefer serkeşliğin kadın tarafından olmadığı anlaşılır. Her iki hakem de, hangi tarafın serkeşlik ettiğini açıkça anlayacak olursa, o kişiye yönelerek öğüt verirler, azarlarlar, yaptığından uzak durmasını söylerler. İşte yüce Allah'ın:

"O vakit, erkeğin akrabasından bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin" âyetinde anlatılanlar bunlardır.

3. Kadınların îtaat ve Serkeşlikleri Halinde Hakemlerin Yetkileri:

İlim adamları derler ki: Bu âyet-i kerîme kadınları aklî bir şekilde taksime tabi tutmuştur. Çünkü kadınlar, ya itaat ederler, ya serkeşlik ederler. Serkeşliğin sonunda da ya itaate dönüş sözkonusudur, yahut değildir. Eğer birinci husus (İtaate dönüş) sözkonusu olursa terkediîirler, Çünkü Nesâî şunu rivâyet etmiştir: Akîl b. Ebî Tâlîb, Utbe b. Rabia'nın kızı Fatıma ile evlendi. O, Fatıma'nın yanına girdi mi, Fatma; ey Haşimoğulları Allah'a yemin ederim ki, ebediyen kalbim sizi sevmez. Nerde boyunları gümüş ibrikleri andıranlar, burunları dudaklarına doğru sarkanlar, nerde Utbe b. Rabia, nerde Şeybe b. Rabia? derdi. Karısı böyle söylerken, kendisi sesini çıkarmazdı. Nihayet birgün kızgın ve bezgin bir halde yanına girince, yine karısı ona: Nerde Utbe b. Rabia? deyince, o da: Oraya girdiğinde cehennemde sol tarafında onu göreceksin. Bunun üzerine elbiselerini üzerine alıp gitti. Hazret-i Osman'ın yanına vardı, ona durumu anlattı. O da İbn Abbâs ve Muaviye'yi gönderdi. İbn Abbâs dedi ki: Ben bunları mutlaka birbirinden ayıracağım. Muaviye: Ben Abdimenafoğullarından iki yaşlıyı birbirinden ayırmam dedi, Yanlarına vardıklarında, üzerlerine kapılarını kapatıp, işlerini düzeltmiş olduklarını gördüler. Eğer, anlaşmazlık içerisinde olduklarım, başarıîıadıklarını, işlerinin daha da kötüye gittiğini görecek olurlarsa, iki hakem, bütün güçleriyle on tan birbirleriyle kaynaştırmaya çalarlar. Onlara Allah'ı, beraber geçirdikleri zamanları hatırlatırlar. Eğer vazgeçer ve dönerlerse, onları bırakırlar. Şayet başka bir durum sözkonusu olur ve birbirlerinden ayrılmalarını uygun görürlerse, bu sefer onları birbirlerinden ayırırlar. Hakemlerin onları bu şekilde ayırması, karı-koca aleyhine olmak üzere caizdir. Belde hakiminin hükmü buna uygun düşsün yahut düşmesin farketmez. Bu hususta karı-koca onlara ister vekalet vermiş olsun, ister vermemiş olsun yine farketmez. Böyle bir durumdaki ayrılık ise bain bir talaktır.

Bir kesim de şöyle demiştir: Koca, bu hususta hakemlere vekâlet vermediği sürece hakemler, onları birbirlerinden boşayamazlar, Durumu İmâma (halifeye ya da yetkili kıldığı kimseye) bildirmelidirler. Bu onların şahid ve iki elçi olmaları esasına göredir. Sonra İmâm, isterse onları ayırır ve hakeme de ayırmaları emrini verir. Bu Şâfiî'nin iki görüşünden birisidir. Kûfeliler de bu görüştedir. Aynı damanda bu, Atâ'nın, İbn Zeyd'in ve el-Hasen'in de görüşüdür- Ebû Sevr de böyle demiştir.

Sahih olan birinci görüştür ve hakemlerin vekâlet olmasa bile boşama yetkisine sahip olduklarıdır. Bu da Mâlik'in, Evzai'nin ve İshak'ın görüşüdür, Hazret-i Osman, Ali ve İbn Abbâs'tan, en-Nehaî ve en-Nehaî'den de bu görüş rivâyet edilmiştir. Şâfiî'nin görüşü de budur. Çünkü yüce Allah:

"Erkeğin akrabasından bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin" diye buyurmaktadır. Bu da şanı yüce Allah'ın bu iki hakemin vekil ve şahid değil, iki kadı olduklarına dair açık bir nassıdır Vekilin ise şeriatte özel bir ismi ve özel bir anlamı vardır. Hakemin de şeriavte özel bir ismi ve özel bir anlamı vardır. Şanı yüce Allah, bunların her birisinin ne anlama geldiğini açıklamış olduğuna göre, alim kişi bir tarafa, şâz görüş ortaya atan bir kişinin bile bunların birisinin manasını öteki ile karıştırmaması gerekir.

Dârakutnî, Muhammed b. Sîrîn'den o, Abîde'den,

"Eğer aralarının açılmasından korkarsanız, o vakit erkeğin akrabasından bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin" ayeti hakkında dedi ki: Bir erkek ve bir kadın, Hazret-i Ali'ye, herbirisi ile bir gurup insan bulunduğu halde geldi. Hz- Ali onlara emir verdi. Bu topluluk da erkeğin akrabalarından bir hakem, kadının akrabalarından bir hakem gönderdiler. Hazret-i Ali iki hakeme şöyle dedi: Vazifenizin ne olduğunu biliyor musunuz? Eğer onları, ayırmayı uygun görürseniz, onları ayıracaksınız. Bu sefer kadın şöyle dedi: Ben lehimde ve aleyhimde olanıyla Allah'ın Kitabında olana razıyım. Koca da dedi ki: Ayrılığa razı olmam. Bu sefer Hazret-i Ali şöyle dedi: Yalan söyledin. Allah'a yemin ederim kadının ikrar edip kabul ettiğinin bir benzerini sen de ikrar edip kabul etmediğin sürece sana hiçbir fırsat tanımam. Dârakutnî, III, 295.

Bu, isnadı sahih ve sabit bir hadis olup, Hazret-i Ali'den, İbn Sirin'den o, Abide yoluyla ve değişik yollarla sabit olarak rivâyet edilmiştir. İbn Abdi’l-Berr, a.g.e., XVIII, 109. Bunu Ebû Ömer (b. Abdi’l-Berr) söylemiştir. Şayet iki hakem vekil yahut şahid olsalardı, Hazret-i Ali onlara görevinizin ne olduğunu biliyor musunuz demezdi. Bunun yerine: Size hangi hususlarda vekalet verildiğini biliyor musunuz derdi. Bu da gayet açık bir husustur.

Ebû Hanîfe de, Hazret-i Ali'nin kocaya söylediği "Kadının razı olduğu şeye sen de razı olmadıkça buradan ayrılamazsın" sözünü delil göstermiştir İşte bu, Ebû Hanîfe'nin mezhebine göre, onların, kocanın rızası ile olmadıkça ayrılmayacaklarına delil görülmektedir. Diğer tara İta a, icma ile kabul olunan asıl kaide şu ki, talâk, kocanın elinde yahut da kocanın bu yetkiyi verdiği kimsenin elindedir. Mâlik ve ona tabi olanlar ise, devlet yetkilisini, köle ve innî'nin (iktidarsızın) aleyhine boşamada bulunması kabilinden kabul etmişlerdir.

4- Hakemler Arasında Ayrılık Olursa:

Eğer iki hakem arasında ayrılık görülürse, söyledikleri geçerli olmaz ve görüş birliği halinde kabul ettikleri şey dışında hiçbir sözleri bağlayıcı olmaz. Bir mesele hakkında hüküm veren iki hakem hakkında durum böyledir. Onlardan birisi ayrılığa hüküm verse, diğeri de buna hüküm vermeyecek olsa, yahut onlardan birisi belli bir mal ödenmesi hükmünü verse, diğeri bunu kabul etmese, ikisi de ittifak etmedikleri sürece, her iki hüküm de birşey ifade etmez.

Mâlik, üç talâk ile karı-koca'yı boşayan iki hakemin durumu hakkında şöyle demektedir: Bu üç talaktan birisi bağlayıcıdır. Onların tek bâin bir talaktan daha fazlasıyla ayırma yetkileri yoktur. Bu İbnü'l-Kasım'ın da görüşüdür.

Yine İbnü'l-Kasım der ki: Eğer bu hususta iki hakem görüş birliğine varırlarsa, üç talâk da bağlayıcı olur. el-Muğire, Eşheb, İbn Mâcişûn ve Esbağ da bu görüştedir. İbnu’l Mevvâz der ki: Hakemlerden birisi bir talâk, diğeri üç talâk hükmünü verecek olursa , bir talâk sözkonusudur. İbn Habib de Esbağ'dan bunun bir değer ifade etmeyeceğini nakletmektedir.

5- Tek Bir Hakem Yeterli midir?

Tek bir hakem göndermek yeterlidir. Çünkü yüce Allah, zina hususunda dört şahid ile hüküm verdiği halde, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zina eden kadına yalnızca Uneys'i göndermiş ve ona: "Kadın zina ettiğini itiraf ederse, onu recmet! demişti." Buhârî, Vekâlet 13, Sulh 5, Şurût 9, Ahkâm 29, Âhâd 1, Eymân 3; Müslim, Hudûd 25; Tirmizî, Hudûd 5, 8, Kudâd 22; İbn Mâce, Hudûd 7; Dârimî, Hudût 12; Müsned, IV, 115, 116. Abdulmelik de el-Müdevvene'de böyle demiştir.

Derim ki: Tek kişinin hakem olarak gönderilmesi câiz olduğuna göre, eşler bir kişiyi hakem kabul edecek olurlarsa bu da yeterlidir. Hatta, her ikisinin buna razı olmaları halinde bunun câiz olması öncelikle söz konu su dur,

Yüce Allah, hakemleri gönderme hususunda eşleri değil de onların dışında kalanları muhatap almıştır. O halde, eşlerin kendileri iki hakem gönderip her ikisi hüküm verecek olurlarsa hakemlerin hükmü geçerli olur. Çünkü bize göre tahkim (hakem kabul etmek) caizdir. Hakemlik uygulaması her meselede geçerlidir. Ancak bu, hakemlerin herbirisinin başlı başına âdil olmaları halinde böyledir. Eğer hakem âdil değilse, Abdulmelik: Hakemin hükmünün nakzolacağını (bozulacağını) söylemektedir, Çünkü bunlar kendilerini aşan. bir işe kalkışmışlardır.

İbni’l-Arabî der ki: Sahih olan âdil hakemin vereceği hükmün geçerli olacağıdır. Eğer bu şekilde bir hakem tayin etme bir vekalet verme ise, bilindiği gibi vekilin fiili geçerlidir. Eğer bir tahkim ise, onlar o hakemi kendiliklerinden Öne geçirmiş oluyorlar, Vekâlet verme hususunda etkili olmadığı gibi, ğararın bunda da herhangi bir etkisi olmaz. Diğer taraftan yargı meseleleri tümüyle ğarara (aldanma, hata yapma, kandırılma risk ve ihtimali) dayalıdır, Mahkûmun aleyhine hükmün kendi için ne gibi sonuçlar getireceğini bilmesi bu konuda gerekli değildir.

(Devamla) İbnü'l-Arabi der ki: İki hakem tayini meselesini yüce Allah açık hükme (nassa) bağlamıştır. Ve eşler arasında herhangi bir ayrılığın yahut anlaşmazlığın ortaya çıkması halinde hükmün bu şekilde olacağını bildirmiştir. Bu ise, ümmetin hakem göndermek hususunda bunun asıl dayanağı teşki) ettiği üzerinde icma ile kabul ettiği büyük bir meseledir. Hakem göndermenin doğuracağı sonuçların tafsilatı hususunda ümmet âlimleri ihtilaf etmiş olsa dahi bu böyledir.

Diğer taraftan, bu hususta Kitab ve Sünnetin gerektirdiğinden gafil olup: İki hakem emin bir kimsenin eline teslim edilir diyen bizim beldemizin halkına gerçekten hayret edilir. Açıkça göreceğiniz gibi, nassa karşı bir inatlaşma vardır. Bu hususta onlar, ne Allah'ın Kitabına danıştılar, ne kıyas yapmakla yetindiler. Ben bu konuda gerekli uyarı ve teşviklerimi yaptığım halde, karı-koca arasındaki anlaşmazlık halinde iki hakem gönderme teklifini. yalnızca bir hakim kabul etti, şahid ile birlikte yemine dayanarak hüküm vermeyi de bir başka hakimden başkası kabul etmedi. Allah bu hususta bana imkân verince de, (kadı olunca da.) gereken şekliyle Sünneti uygulamaya koyuldum. Her taraflarını Örten cehaletleri dolayısıyla sen bizim beldemizin halkına hayret etme! Fakat, iki hakemden hiçbir haberi bulunrmyan Ebû Hanîfe'ye hayret et; hatta Şâfiî'ye İki defa hayret et! Çünkü Şâfiî şöyle demiştir "Bu ayetin zahiren ifade eder gibi göründüğü husus, bunun her iki eşi de birlikte kapsayan hususlara dair olduğudur. Tâ ki, her ikisinin hali bu durumda birbirine benzesin, Bunun böyle olması şundandır: Ben yüce Allah'ın, kocanın serkeşlik etmesi halinde, karı-kocanın birbirleriyle sulh etmelerine izin. verdiğini gördüğüm gibi, Allah'ın hududunu ayakta tutamamaktan korkmaları halinde ise, hul’ yapmalarına izin verdiğini gördüm. Bu ise, (hul'un) ancak hammın rızası ile olabileceği ihtimaline kuvvet kazandırmaktadır.

Yine yüce Allah, kocanın bir eşi bırakıp yerine bir başka eş almak islediği takdirde, önceki hanıma verdiğinden herhangi bir şey almasını yasaklamıştır. Bizim aralarında anlaşmazlık doğmasından korktuğumuz hususlarda. iki hakem göndermeyi emrermesi de, bu iki hakemin hükmünün eşlerin hükmünden ayrı olacağının delilidir. Durum böyle olduğu takdirde, kocanın ailesinden bir hakem, hanımın ailesinden de. bir hakem gönderilir. Her iki hakem, ancak eşlerin rızası ve vekil tayin edilmeleri ile güvenilir iki şahıs olarak gönderilirler. Bu konuda uygun gördükleri takdirde iki hakem onları bir araya da getirebilir, birbirinden ayırabilir de. İşte bu, iki hakemin her iki eşin vekili olduklarının delilidir."

35 ﴿