47

Ey kendilerine kitap verilenler, Biz, birtakım yüzleri silip tanınmaz hale getirip de arkalarına çevirmezden, yahut Cumartesi sahiplerini lanetlediğimiz gibi, onları da lânetlemezden önce, (gelin) beraberinizdekini doğrulayıcı olarak İndirdiğimize îman edin. Allah'ın emri mutlaka yerine gelir.

47. Âyetin Nüzul Sebebi ve Anlamı:

"Ey kendilerine kitap verilenler...İndirdiğimize îman edin" âyeti hakkında İbn İshak şöyle demektedir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aralarında bir gözü kör olan Abdullah b. Süriyâ ve Kâ'ab b. Esed'in de bulunduğu yahudî hahamlarının ileri gelenlerinden bazılarıyla konuşarak kendilerine şöyle dedi: "Ey Yahudi topluluğu, Allah'tan korkun ve İslama girin. Allah'a yemin ederim şüphesiz sizler, benim size getirdiğimin hak olduğunu çok iyi biliyorsunuz." Bu sefer onlar: Ey Muhammed, biz böyle bir şey bilmiyoruz, dediler ve bildikleri şeyi bile bile inkâr edip küfür üzere İsrar ettiler. Yüce Allah, onlar hakkında:

"Ey kendilerine kitap verilenler, bir takım yüzleri silip tanınmaz hale getirmemizden önce, beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirdiğimize îman edin" âyetini âyetin sonuna kadar indirdi. es-Suyûtî, ed-Dürru'l-Mensûr, II, 555.

Yüce Allah'ın:

"Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak" âyeti hal olmak üzere nasb edilmişdir.

"Bir takım yüzleri silip, tanınmaz hale... getirmemizden önce" âyetinde geçen: Silmek kelimesi, bir şeyin izini kökten imha etmektir.

Yüce Allah'ın:

"Yıldızlar büsbütün söndürüldüğü zaman" (el-Murselât, 77/8) âyeti de bu kabildendir.

"Dümdüz etmemiz" kelimesi, "mim" harfi hem ötre ile, hem esre ile okunur. (........) ile kelimeleri aynı anlamda olmak üzere, silindi ve mahvoldu, demektir. Her ikisi de kullanılır.

Yüce Allah'ın:

"Rabbimiz, sen onların mallarını yok et." (Yûnus, 10/88) âyeti, helâk et, mahvet demektir. Bu açıklama İbn Arafe'den nakledilmiştir,

Ben onu tams ettim, o da tams oldu. (Yani, eserini sildim, mahvettim. O da mahvoldu) şeklinde lazım ve müteaddi (geçişsiz ve geçişli) olarak kullanılır. Allah basarım tams etti. Yani, gözün izini tamamen sildi, demektir. Böyle olan birisine de, "matrnusu'l basar" denilir.

Yüce Allah'ın:

"Dileseydik onların gözlerini silme kor yapardık" (Yasin, 36/66) âyeti de bu türdendir.

İlim adamları, bu âyet-i kerimede kastedilen anlamın ne olduğu hususunda farklı görüşlere sahiptirler. Acaba bundan kastedilen hakikat anlamı mıdır? Bu durumda, yüzleri de tıpkı kafalarının arka kısmı gibi dümdüz edilir, burunları, ağızları, kaşlan, gözlerinin tamamıyla yok edilmesi mi kastedilmiştir, yoksa bu, kalplerindeki sapıklığı ve onların îmana muvaffakiyetten mahrum edilmelerim mi ifade etmektedir? Bu konuda ilim adamlarının iki görüşü vardır. Ubey b. Kâ'b'dan onun:

"Bir takım yüzleri silip tanınmaz hale getirmemizden önce" âyeti, yani sizleri arkasından hiçbir şekilde hidâyet bulamayacağınız bir sapıklıkla saptırmamızdan önce demektir, dediği rivâyet olunmuştur. O, bu açıklamasıyla bunun temsilî bir ifade olduğu ve eğer îman etmeyecek olurlarsa, ceza olmak üzere kendilerine böyle bir uygulama yapılacağı kanaatindedir.

Katade ise der ki: Bunun anlamı, yükleri de kafalar haline döndürmemizden önce, şeklindedir. Yani burun, duduklar, gözler ve kaşları yok etmemizden önce demektir. Dilcilere göre bunun anlamı budur.

İbn Abbâs ile Atiyye el-Avfi’den de şöyle dedikleri rivâyet edilmiştir: Tanış etmek, özel olarak gözlerin İzale edilmesi ve bunların kafanın arka tarafına konulması demektir. Böylelikle bu, geriye doğru bir çeviriş olur ve bu kişi geri geri yürür. Mâlik (Allah'ın rahmeti üzerine olsun) da şöyle demektedir: Ka'b el-Ahbar'ın islama girişi şöyle olmuştu: Geceleyin şu; "Ey kendilerine kitap verilenler... îman edin" âyet-i kerimesini okumakta olan bir adamın yanından geçer. Bunu işitince hemen ellerini yüzüne kapatır, gerisin geri evine döner ve oracıkta İslama girer ve şöyle der: Allah'a yemin ederim, evime varmadan önce yüzümün tamamıyla silinip tanınmaz hale getirileceğinden korktum. Abdullah b. Selâm da bu âyet-i kerîme nâzil olup, bunu işitince böyle yapmıştı. O, bu âyeti işitir işitmez evine varmadan önce Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın yanına gitti, müslüman oldu ve şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasulü, yüzüm arkaya döndürülmeden önce sana ulaşıp ulaşamayacağımı bilemiyordum.

Şayet: "Îman etmedikleri takdirde yüzlerinin silinip tanınmaz hale getirilmesiyle onları tehdit etmeleri nasıl- uygun düşmüştür." Çünkü onlar, daha sonra îman etmediler ve onlara da böyle bir şey yapılmadı" denilecek olursa, şöyle cevap verilir; İşte bunlar ve bunlara tabi olanlar îman edince, diğerlerine yönelik olan bu tehdit kaldırıldı. el-Müberred der ki: Bu tehdit bakidir ve gerçekleştirilmesi beklenilmektedir. Yine şöyle demektedir: Kıyâmet gününden önce, yahudiler arasında bir takım yüzlerin silinip tanınmaz hale getirilmesi ve mesh edilmeleri (başka yaratıklara dönüştürülmesi) mutlaka tahakkuk edecektir.

Yüce Allah'ın:

"Yahut cumartesi sahiplerini lanetlediğimiz gibi onları da lânetlemezden önce" yani, cumartesi sahiplerini maymun ve domuzlara meshedip dönüştürdüğümüz gibi, bu yüzlerin sahiplerini de bu hale getirmezden önce, demektir. Bu açıklama el-Hasen ve Katade'den nakledilmiştir. Bunun: Muhataptan gaibe doğru ifadenin değiştirilmesi (iltifat) olduğu da söylenilmiştir.

"Allah’ın emri mutlaka yerine gelir" tahakkuk eder, gerçekleşir, Allah'ın emrinden kasıt, emrolunan şey demektir. Buna göre burada

"emr" kelimesi, (ismi) mefûl mahallinde bir mastar olarak kullanılmıştır, Yani: Onu ne zaman dilerse, var eder. Anlamınım O'nun var olacağını haber verdiği herbir iş, mutlaka O'nun haber verdiği şekilde gerçekleşir olduğu da söylenmiştir.

47 ﴿