52İşte onlar, Allah'ın lanet ettiği kimselerdir. Allah'ın lanet ettiğine sen, asla hiçbir yardımcı bulamazsın. Cibt'e ve Tâğûtâ îman Edenler; "Şu kitaptan kendilerine biraz pay verilenlere bakmaz mısın" âyetinde maksat yahudilerdir. "Cibte ve Tâğûta inanıyorlar." Te'vil ehli, cipt ve câğût'un tevili hakkında farklı görüşlere sahiptirler. İbn Abbâs, İbn Cübeyr ve Ebû'l-Âl-iyye der ki: Cibt, Habeşçede sihirbaz, tâğüt da kâhinin adıdır. el-Faruk Ömer (radıyallahü anh) da şöyle demiştir: Cibt, büyü tağut da şeytandır İbn Mes'ûd der ki: Burada cibt ve tağut ile kast edilen kimseler, Kâ'ab b. el-Eşref ile Huyey b. Ahtap'dır İkrime der ki: Cibt, Huyey b. Ahtap, tağut da Kâ'b b. el-Eşreftir. Bunun delili de yüce Allah'ın: "Tağutun hükmüne başvurmak istiyorlar" (en-Nisa, 4/60) âyetidir. Katade der ki; Cibt şeytan, tâğût ise kâhindir. İbn Vehb de Mâlik b. Enes'den şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Tâğût, Allah'tan gayri kendisine İbadet olunandır. Mâlik dedi ki: Ben, cibt'in şeytan olduğunu söyliyenleri de dinledim. Bunu da en-Nehhâs nakletmiştir. Burada ikisinin (cibt ve tâğût'un) Allah'tan başka kendilerine ibadet olunan veya Allah'a isyan hususunda kendilerine itaat olunan her şey olduğu da söylenmiştir. Bu da güzel bir açıklamadır. Cibt kelimesinin aslı cibs dir. Bu da hayrı olmayan şey demektir. Te" harfi "sindin yerine kullanılmıştır. Bu açıklamayı da Kutrub yapmıştır. Cîbt'in iblis, tağutun da onun velileri (dostları) olduğu da söylenmiştir. Bu hususta Mâlik'in görüşü güzeldir. Buna yüce Allah'ın şu âyeti da delildir: "Allah’a ibadet edin ve tağuttan uzak durun diye..." (en-Nahl, 16/36); "Ve onlar ki, tağuta ibadet etmekten uzak durdular" (ez-Zümer, 39/17) Katan b. el-Muhârik de babasından şöyle dediğini rivâyet eder: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurduki: "Tark, tiyare ve iyâfe cibttendir." Tark ürkütmek, iyâfe; çizgi çizmek demektir. Bunu Ebû Dâvûd Süneninde rivâyet etmiştir. Ebû Dâvûd, Tıb 23; Müsned, III, 477. Hadiste ve açıklamasında geçen terimler şöyle açıklanmıştır; hatt (çizgi çekmek); Bu işle tanınmış kimseye bir para verilir; o da yumuşak bir yere bir çok çizgi çeker, sonra onları ikişer ikişer silmeye başlardı. Geriye tek çizgi kalırsa, işin gelen şahsın istediği gibi olmayacağına, iki çizgi kalırsa istediği gibi olacağına delil kabul edilirdi. (İbnu’l-Ashâb, en-Nihâye, II, 47). Tark: Kadınların yaptığı şekilde çakıl taşlarım atmak demektir. Remi denilen (bir çeşit falciîık, kâhincilik) olduğu da söylenmiştir, İbnu’l-Ashâb, en-Nihâye, 117, 121; İbn Manzfır, Lisânüt-Arab, X, 215). Tiyare: Bir şeyin uğursuzluğunu kabul etmekt uğursuzdur diye ondan çekinmek. İbnu'l-Ashâb, en.-Nikâye, IIIP 152. İyâfe: Kuşları ürkütüp isimlerini, seslerini, gidiş yönlerini uğur saymaktır. İbnu’l-Ashâb, en-Nihâye, III, 330. Cibt'in Allah'ın haram kıldığı herşey, tâğût ise insanı tuğyana götüren, azdıran her şey olduğu da söylenmiştir. Doğrusunu en iyi bilen Allahtır. Yüce Allah'ın: "Ve diğer İnkâr edenlere... derler." âyeti, yahudiler, Kureyş kâfirlerine: Sizler, Muhammed'e îman edenlerden daha doğru yoldasınız derler anlamındadır Bu da şöyle olmuştu: Kâ'b b. el-Eşref, yahudilerden yetmiş süvari ile Uhud vak'asından sonra Mekke'ye, Kureyşlilerle, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Savaşmak üzere anlaşmak maksadıyla gitti. Kâ'b, Ebû Süfyan'a misafir oldu. Ebû Süfyan ona güzel bir şekilde misafirperverlik gösterdi. Diğer yahudiler de Kureyşl ilerden çeşitli kimselerin evlerinde kaldılar Muhammed ile Savaşmak üzere mutlaka bir araya geleceklerine (birlikte Savaşacaklarına) dair aralarında akidleştiler, ahidleştiler, Ebû Süfyan şöyle dedi: Sen kitap okuyan ve bilen bir kimsesin. Bizler ise ümmiyiz, bilgimiz yok. Bizim mi yolumuz daha doğrudur ve hakka daha yakındır, Muhammed'in mi?. Kâ'b şöyle dedi: Allah'a yemin olsun ki, sizin yolunuz Muhammed'in gittiği yoldan daha doğrudur. el-Vâhidî, Esbâbu Nuzûli'l-Kurûn, s. 160; es-Suyûtî, ed- Durru'l-Mensur, II, 562-563. |
﴾ 52 ﴿