66Şayet onlara: "Kendinizi öldürün yahut yurtlarınızdan çıkın" diye yazsaydık, içlerinden pek azı müstesna bunu yapmazlardı. Kendilerine verilen öğütleri yerine getirselerdi elbette haklarında çok hayırlı ve daha bir sebat verici olurdu. Ayetlerin nüzûl sebebi ile ilgili olarak şu rivâyet gelmiştir; Sabit b. Şemmâs ile bir yahudi karşılıklı olarak övünmeye koyuldular. Yahudi şöyle dedi: Allah'a yemin olsun, bize kendimizi öldürmemin farz yazıldı ve biz de öldürdük. O kadar ki, öldürülenlerin sayısı yetmişbin kişiyi buldu. Bunun üzerine Sabit şöyle dedi: Allah'a yemin olsun, Allah bize de kendinizi öldürün diye yazacak olsa, şüphesiz biz de bunu yapardık. Ebû İshak es-Sebiî de der ki: "Şayet onlara kendinizi öldürün... diye yazsaydık" âyet-i kerimesi nâzil olunca, birisi: Biz bununla emrolunacak olsak mutlaka bunu yaparız. Fakat bizi bundan esenliğe kavuşturan Allah'a da hamd olsun, dedi. Bu husus Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’a ulaşınca şöyle buyurdu: "Şüphe yok ki, ümmetim arasında öyle erler vardır ki, îman kalplerinde yerlerinde sapasağlam duran dağlardan daha bir sağlamdır" Her iki rivâyet için: es-Suyûtî; ed-Dürru'l-Mensur, II, 587. İbn Vehb der ki: Mâlik dedi ki: Bu sözü söyleyen Ebû Bekir es-Sıddik (radıyallahü anh)'dır, Mekkî de bu şekilde bu sözü söyleyelenin Hazret-i Ebû Bekir olduğunu zikretmektedir. en-Nakkaş ise bu sözü söyh'yenin Ömer b. el-Hattâb (radıyallahü anh) olduğunu zikretmiştir, Ebû Bekir es-Sıddik (radıyallahü anh)'dan da şöyle dediği zikredilmektedir: Eğer üzerimize böyle bir şey yazılacak olsaydı, şüphesiz ben, önce işe kendimden ve aile halkımdan başlardım, Ebû’l-Leys es-Semarkandî de şunu zikretmektedir: Aralarından bu sözü söyleyenler Ammar b. Yasir, İbn Mes'ûd ve Sabit b. Kays'dır. Bunlar şöyle demişlerdi: Allah bize kendimizi öldürmemizi yahut yurtlarımızdan çıkmamızı emredecek olsaydı, şüphesiz ki bunu yapardık. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur; "Îman yiğitlerin kalplerinde, yerlerinde sapasağlam duran dağlardan daha da sağlamdır" diye buyurdu. "Şayet," başkasının imkânsızlığı veya olmaması dolayısıyla o şeyin İmkansızlığına delâlet eden bir harftir. Şanı yüce Allah, burada onun bize olan merhameti ve yumuşak davranışı dolayısıyla masiyetimizin ortaya çıkmaması için üzerimize böyle birşeyİ yazmamış olduğunu haber vermektedir. Çünkü hafif olmakla birlikte kusurlu davrandığımız nice emirler vardır. Ağırlığına rağmen ya böyle bir emre karşı nasıl davranabilirdik ki? Fakat, Allah'a yemin ederim ki, muhacirler, razı olunacak bir hayatı istemek arzusuyla, meskenlerini bomboş bırakıp çıktılar. "İçlerinden pek azı müstesna bunu" yani, öldürmeyi ve yurtlarından çıkmayı "yapmazlardı" İfadenin takdiri şöyledir: Bu işi (onlara farz olarak) yazsaydık, pek az kimse dışında bunu hiçbir kimse yapmazdı. Abdullah b. Âmir ile, Îsa b. Ömer, "Pek azı müstesna" ifadesini istisna olmak üzere “.....” şeklinde okumuştur. Şam halkı mushaflarında da bu ifade böyledir. Diğerleri ise bunu ref’ ile okumuşlardır. Ref ile okumak ise, bütün nahivcilere göre daha güzeldir Bunun mahzuf bir fiil takdiri ile mansub olduğu da söylenmiştir ki, onun takdiri de şöyledir: Onlardan pek az kimselerin... bunu yapması müstesna. RePin daha iyi olmasının sebebi ise, lâfzın manadan evla oluşundan dolayıdır. Çünkü lâfız aynı zamanda manayı da kapsar. Bu azınlıklardan birisi de; zikrettiğimiz gibi, Ebû Bekir, Ömer ve Sabit b. Kays gibileriydi. el-Hasen ve Mukâtil ise, Ammar ve İbn Mes’ûd'u da ayrıca zikretmişlerdir ki, biz de bunları zikretmiş bulunuyoruz. "Kendilerine verilen öğütleri yerine getirselerdi elbette haklarında" dünyada da âhirette de "çok hayırlı ve" hak üzere "daha bir sebat verici olurdu. O takdirde onlara katımızdan büyük bir mükâfat" yani, âhirette büyük bir sevap "da verirdik." |
﴾ 66 ﴿